19 Temmuz 2007 00:00
Sivas kıyımına ilişkin şiir kitapları - 1
Sivas toplu kıyımı, doğal olarak on dördüncü yılında da sanatın her alanında ilgi ve acı odağı olma durumunu sürdürü-yor. Çünkü sanat dallarının tümü, insanın ve ona ilişkin değerlerin yükseltilmesi amacını taşır.
Sivas toplu kıyımı, doğal olarak on dördüncü yılında da sanatın her alanında ilgi ve acı odağı olma durumunu sürdürü-yor. Çünkü sanat dallarının tümü, insanın ve ona ilişkin değerlerin yükseltilmesi amacını taşır. Sanatçının fiziksel yitimi, eserlerinde var olan bu gerçeği değiştirmez. O nedenle, bu kıyım yaşayan sanatçıların üstüne dağ büyüklüğünde bir yangın olarak her yıl düşer.
Yangın (1997) Mustafa Yıldız
1954 Ankara/Kalecik doğumlu ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu olan şairin, bu kitabı dışında üç şiir kitabı daha bulunmaktadır. İkinci kitabı olup Suteni Yayıncılıktan çıkan Yangın, sayfalarını Nazım Hikmetin Ben yanmasam şiiriyle okuyucuya açıyor.
Acıdan kaynaklı da olsa, gerçeklerden kaçılamayacağını:Eşkıya kesebilir yolları/Posta treni soyulabilir/ Kapanabilir telefonun/ Telgrafın tellerine kuşlar konabilir//Yakılabilir insanlar/Ansızın bastırabilir gece/sağanak halinde yağabilir yağmur/Kurtlar inebilir kente// Gitmen neyi değiştirir bu kentten/ Acının çığlığı aynıdır her yerde dizelerinin oluşturduğu Acının Çığlığında dile getiren şair, kendi güç ve yetisinin ayırdına varıp acının kuşatmasını kıran insanı da:
İkili bir ölçü vardı yüreğinde beyninde/Gözleri kimi yerde açık kimi yerde kördü//Çalışkan bir ipekböceğiydi sözümona/ Kozasını hep kardeşçe uygarca ördü// Geç anladı kendi kendini aldattığını/ Güzelliğin altındaki çirkinliği gördü// Ya yoktu elleri ya da uzatmadı tanrı/ Yarasını yine kendi elleriyle sardı// Kuşattı dört bir yanını acılar/ Kuşatmayı salt kendi gücüyle yendi dizeleriyle oluşturarak, bir anlamda da önceki şiirine yanıt vermiş oluyor.
Sivastaki toplu kıyımı Çığ şiirindeki:Kesildi binilen dallar/Son kez açtı 37 gülün her biri// Ağarmaz ne denli yıkansa da/ Kim arıtabilir bu kiri// Karıştı her şey birbirine/ Yaşayanlar mı ölü ölenler mi diri// Bir çığ düştü temiz yüreklere/Apalçak kapkaranlık ipiridizeleriyle dilin ve söylemin kullanımındaki özelliği ve yetkinliği göstererek veren Mustafa Yıldız, bir şair olarak anlık karamsarlığını: Çok görmeyin bu kapkara görüntümü/Madımak toplamaktan değil/Yangınlardan geliyorum.diyerek ifade etse de Açar çiçekler gibi dillerde gönüllerde/Şairler yakılsa da şiirler yakılamaz dizelerinde görüldüğü gibi kötünün mutlaklığına geçit vermez. İkiz Acılar adını taşıyan kitabın ikinci bölümünde, daha çok soru soran dizelerle düşündürür okuyucuyu. Örneğin Paslı Çivi şiirinde: Nasıl neşeli nasıl dinin olabilir ölüevi// Birlik olmadan yıkılmaz bu köhne yapı/ Bırakır mı enkazını paslı çivi derken Neden adlı şiirde:Kimi koşar karanlıkta/Kiminin ışıkta görmez gözü//Yanarak kaybolduğu sanılan ateş/ Arkasında bırakır közü//Gerçekten kör olmayan gözler/ Gündüzden geceyi görür geceden gündüzü//Neden kimilerine zindan oluyor/Kimilerine cennet olan yeryüzü diye sorar. Ama sözüne: Bayramıdır kurtların çakalların/Havanın erken kararması// Bak doğmaya hazırlanı-yor güneş/Yakındır günün ağarması diyerek umutla nokta koyar.Mustafa Yıldızın çoğunluğunu ikilik dizelerle oluşturduğu şiirlerinde, acıyı ilikle-rine kadar duyan bir şairin yürek atışlarını duyuyoruz. Yine de çözüm için aklı ve sağduyuyu öne çıkaran bir görüşü egemen kılıyor. Abartısız bir söylem, sözcüklerin ustaca kullanımı şiirlerin teknik ve estetik yapısı, kitabın okunmasını zorunlu bir duruma getiriyor.
Yaralı Temmuz
(1994) A.Kadir Paksoy
Sivas kıyımıyla ilgili kitap oylumundaki ilk yapıtlardan biri de Yaralı Temmuzdur. Bu kitabının dışında şairin gerek bağımsız, gerekse ikili çalışma olarak şiir ve edebi-yatın çeşitli dallarında kaleme alınmış birçok yapıtı bulunmaktadır. Dördüncü baskısı Tan Edebiyattan çıkan kitapta, altı şiir yer almaktadır. Kitabın adını taşıyan ilk şiirde, kıyım olayı öncesi ve sonrasıyla ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor. Yunustan Kubilaya uzanan, mitolojik tanrıların dize-lerde tanığı olduğu, okuyucuyu, kıyımın sanki Galileo Galilenin, Baba İshakın, Hacı Bektaşın huzurunda yapılıyormuş gibi ruhsal bir konuma soktuğu bu şiir, akıcı bir söylemle altmış sayfaya ulaşıyor. Yapılacak alıntıların şiirin bütünlüklü yapısını bozabileceği endişesi, şiirden örnek vermemi engelledi. Ancak A. Kadir Paksoyun Bir Ceza İstiyorum ve Ceza İstemiyorum adlı, gerçekte suçluların yüzlerini kendile-rine gösteren ve bir anlamda da insanlık dersi veren şiirleri, kıyımın içyüzünü göstermeye yetiyor, Ceza isteyen şiirinde Pablo Nerudanın söylemiyle şöyle diyor şair: bir ceza istiyorum/çağın bu yüzkaralarına/ insan soyunun utancına/layık bir ceza istiyorum// yurdumu ölü evine çevirenlere/ellerine bayrak verenlere bu kara bücürlerin/ halkın Tanrısını pula çevirenlere/layık bir ceza istiyorum// analarımızın gözyaşına gülenlere/ çiçekten utanmayanlara/ çocuktan korkmayanlara/ katlimizi vacip kılanlara/ layık bir ceza istiyorum// Mahşer Gününde değil/ hemen bugün/ Tanrı adına değil/ kendi adıma/ bu can alıcılara/ layık bir ceza isti-yorum
Suçlulara verilen cezaların açıklandığı 26 Aralık 1994 tarihli karardan sonra da düşüncesini değiştiriyor Şair. Nedenini içinde saklayan:
Ceza istemiyorum/Neye yarar ki ceza/ Neyi kurabilir yeniden/Neyi kurtarabilir ki// Giydirebilir mi gelinliğini/Kefenini sıyırıp/ On yedisindeki bir kıza/ Ya da/ Oyuna gönderebilir mi/ Gömütünden çıkarıp/ Üstündeki toprakları silkeleyerek/ On yaşındaki bir çocuğu// Kalsın/ İstemem/ Sizin olsun cezanız/En büyük cezadır suçlular için/ Bilin/ Bir ozan ceza istemiyorsa
dizelerini içeren Ceza İstemiyorum ve kitabın diğer şiirleri, kavgasız, insanca yaşanacak bir dünyaya davet ediyor okuyucuyu.
Güngör Gençay