02 Ocak 2008 00:00

GERÇEK

Geçen yılın son günü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “çalışma hayatı” muhabirleri ile bir kahvaltılı toplantı düzenledi.

Paylaş

Geçen yılın son günü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “çalışma hayatı” muhabirleri ile bir kahvaltılı toplantı düzenledi.
“Basınla ilişkileri iyi tutma” toplantısı olarak düzenlen kahvaltıda gazetecilerin sorularıyla, bakanın ve elbette hükümetin, “kıdem tazminatı”, kıdem tazminatını yok etmenin bir bahanesi olarak gündeme getirilen “istihdam paketi” ile ilgili hazırlıklar konuşulmuş. Gerçi bakan bu konulara da pek girmek istememiş, ama söyledikleri bile bir zihniyeti ortaya koyuyor.
Bakan Çelik’e göre, istihdamın düşüklüğünün nedeni, “işçi çalıştırmanın patronlara pahalıya mal olması”dır. Bu yüzden, ne zaman istihdamı artırmak gündeme gelse hükümet, “patronların yükünü azaltmak”tan dolayısıyla işçilerin ücret ve haklarını kısıtlayacak önlemlerden söz etmektedir. Hükümet ve patronlar cenahına göre, patronlara en büyük istihdam yükü de “kıdem tazminatı”dır. Dolayısıyla hükümet, “işsizliği azaltmak” iddiasını da arkasına alarak, kıdem tazminatını kaldırmayı, en azından “kuşa çevirmeyi” amaçlamaktadır. Bunu hükümet ve patronlar belki 15 yıldan beri söylüyorlardı ama artık bu emek ve işçi düşmanı amacı hayata geçirmek üzere son hazırlıkları yaptıkları aşamaya gelmişlerdir.
Bilindiği gibi Türk-İş’in, “Eğer kıdem tazminatına dokunulursa bunu genel grev nedeni sayacağı”na dair kararı var. Bakana bu da hatırlatılıyor. Bakanın yanıtı çok ilginç, “Bir yıl çalışan bir işçiye işverenin bir aylık kıdem tazminatı ödemesi yasada var. Ama uygulama böyle olmuyor” diyor bakan bey!
Nasıl oluyormuş uygulama?
Bunu da bakandan dinleyelim: “İşveren kıdem tazminatını ödememek için işçiyi 12 ay sürekli çalıştırıyor görünmemek için 11. ayda girdi-çıktı yaparak kıdem tazminatından kurtuluyor” diyor. Dahası bakan; “Kıdem tazminatı var ama alan yok. Biz zaten uygulanmayan bir şeyi kaldırıyoruz” iddiasında bulunuyor.
Bir kez, “kıdem tazminatı alan yok” demek kuyruklu yalandır. Az çok düzenli işçi çalıştıran işletmelerde ve kamuda çalışan yüz binlerce işçi kıdem tazminatını hak etmiş, almış, bundan sonra da alacaktır. Yani kıdem tazminatını alan yüz binlerce işçi vardır. Bakan da kıdem tazminatını hak eden yüz binlerce işçi olduğu için bu hakkı gasp etmek istemektedir zaten. Alan olmasaydı, ne patronlar ne de bakan kıdem tazminatının olup olmamasını umursardı.
Ama burada asıl üstünde durulması gereken, bakanın savunduğu zihniyettir.
Eğer bir yasa varsa ve bu yasaya bazı kişiler uymuyorsa; bakanın, hükümetin, devletin görevi bu yasayı kaldırmak mıdır yoksa uymayanları uymaya zorlayacak önlemler almak mıdır?
Her aklı başında görevli elbette ikincisini söyleyecek, “Tabii ki yasaya uymayanı uydurmak devletin, hükümetin, ilgili bakanın görevidir. Emniyet güçleri, savcılar, mahkemeler, cezaevleri bunun içindir” diyecektir. Ama, Bakan böyle demiyor: “Madem ki işveren yasaya uymuyor öyleyse yasayı değiştirip onların uyacağı hale getirelim” diyor.
Bu sadece Bakan Çelik’in zihniyeti değil. Bu aynı zamanda AKP’nin, liberal ekonomiciler ve politikacıların zihniyeti. Bu zihniyet, yasaya uymayanı değil yasal hakkını savunan işçiyi cezalandırarak hakkı ortadan kaldırmak için yasa hazırlıyor.
İşçiler nasıl bir zihniyete karşı mücadele ettiklerini görmek zorundadır. Türk-İş açısından da bu aynı ölçüde zorunludur. Çünkü sadece genel grev kararı almış olmak yetmez. Dahası, yasa Meclis’ten geçtikten sonra bir gün, iki gün genel grev yaparak zevahiri kurtarmaya çalışmak da ne işçilerin gasp edilen haklarını ne de Türk-İş’in namusunu kurtarır. Hükümetin niyeti şimdiden belli olmuşken bir mücadeleye girilmezse; bütün işçileri ilgilendiren bu saldırı karşısında ciddi bir mücadele yürütülmezse, daha önce iş yasasında, sosyal güvenlikle ilgili değişikliklerde olduğu gibi hükümet ve patronlar istediklerini alırlar. İşçiler en önemli haklarından birini daha kaybeder Türk-İş de elindeki son itibar kırıntısını!
Dünkü Evrensel’in haberinde de işaret edildiği gibi, kıdem tazminatı 2008’de hükümetin ele alacağı ilk konulardan birisidir ve işçilerin ileri kesimleri ve sınıftan yan sendikacılar böyle ciddi bir konuyu sadece Türk-İş’in “genel greve kararı almış olması”na umut bağlayarak bekleyemezler. Çünkü hükümetin niyeti kötü ve ciddidir. İşçiler de aynı ölçüde ciddi olmak zorundadırlar.
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Bush, Gül’ü ağırlayacak

SONRAKİ HABER

TPAO işçisi ‘kadro’ için eyleme geçiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...