06 Ocak 2008 00:00
göçmen şairin coğrafyası neredir?
Önce dili, sonra da dünyanın her yeridir Hele bu göçmen Nâzım ise, elbette gezdiği coğrafyalar da şiirine dahildir.1950lerin hemen başında, Budapeşte Radyosunda kendisiyle yapılan seri mülakatlardan birinde şöyle der Nâzım: ( ) Bizim büyük Tevfik Fikretin, Türk halkının en büyük şairlerinden birinin harp aleyhine yazdığı şiirden bir parça.
Önce dili, sonra da dünyanın her yeridir Hele bu göçmen Nâzım ise, elbette gezdiği coğrafyalar da şiirine dahildir.
1950lerin hemen başında, Budapeşte Radyosunda kendisiyle yapılan seri mülakatlardan birinde şöyle der Nâzım: ( ) Bizim büyük Tevfik Fikretin, Türk halkının en büyük şairlerinden birinin harp aleyhine yazdığı şiirden bir parça.( ). Tevfik Fikret gibi bir şairimiz var diye öğünüyorum doğrusu.
İşte bu büyük şairimiz çok yıllar önce Nâzıma ve onun gibi fikri hür vicdanı hür insanlara uygun coğrafyayı göstermiştir: Vatanım ruy-u zemin, milletim nevi beşer.
***
Son yıllarda Nâzımın sürgün izlerini arayan ilginç iki kitap çıktı. Biri Avrupadan: [Nâzımın Macar Toprağı, Sunahan Develioğlu], öbürü Asyadan: [Baküye Gidiyorum Ay Balam, Aslan Kavlak] Dileyelim, bir gün Nâzım gibi başka değerlerimizin de yurtdışında izini arayanlar çıksın.
***
Nâzımın Macar Toprağı
Bundan dört beş yıl önce güzel bir rastlantıyla İstanbuldan genç bir çift Budapeşteye gez-meye giderler. Nasıl etkilenme yaşanmışsa bilinmez, dönüp bir daha giderler. Kahramanımız Sunahan Develioğlu burada Nâzım Hikmetin izlerini sevgiyle coşkuyla aramaya koyulur. Aziz dostum Macar Türkolog Edit Tasnadinin kaleminden yazarımızın kısaca portresi: ( ) Bu arada Sunahan Develioğlu benim için Suna oldu. Budapeştede de, İstanbulda da defalarca buluştuk. Cana yakınlığı kadar keskin gözlemlerini, zor ve ters olayların üstesinden mizahla gelebilmesini, insan haklarına her zaman duyarlıkla yaklaşımını sevdim.( ) Macaristan ve şiir sevdalısı olan Sunanın, Nâzımın ülkemizdeki izlerini aramaya kalkması şaşılacak şey değildi. Onunla elli yıl öncesi Macar gazetelerini karıştırarak geçmişe döndük.( ) Elinizdeki kitabın Türk okuruna beklenmedik bir hediyesi de, Macarcası yayınlanmış olup Türkçesi bilinmeyen Nâzım şiirleri olacak. ( ) Sunahan Develioğlu okuru elinden tutuyor, ona Nâzımın Macaristanına olan yolculuğunda güzelce rehberlik ediyor. (Nâzımın Macar Toprağı, s. 12-15)
***
65 yıl önce
Sunahan Develioğlu kitabın Girişinde ilginç bir olayı naklediyor. 1943 yılında bazı siyasî dengelerle, Macar hükümeti, Budapeşte Radyosunda Çağdaş Türk Şairleri programı düzenlemeye karar verir. Bu iş için görevlendirilen Şair Vas İstvan İstanbula gider. Kendisine kaynak olarak 1935te İçişleri Bakanlığının (?) İstanbulda Fransızca yayınladığı Bugünkü Türk Yazarlar Antolojisi verilir.
Şair Vas antolojide adı geçen şairlerin orijinal metinlerine ulaşmak için, o yıllarda Budapeşte büyükelçimiz olan dönemin ünlü edebiyatçılarından Ruşen Eşref Ünaydınla tanıştırılır. Macar şair anılarında, bakanlığın yayınladığı antolojide Nâzım Hikmetten övgüyle söz edildiğini yazıyor. Özgür düşünceli sanatçılarla muhalif aydınlara karşı dönemin siyasî iktidarının tutumunu sergilemek bakımından anlamlı bulduğum için kitaptan ilgili bölümü alıntılıyorum.
Ne var ki çevrilecek şiirlerin orijinal metinleri için boşuna gittiğim hemen anlaşıldı. Elçi Beyin yanında çağdaş Türk şairlerinin hiçbir kitabı yoktu. Ancak kitapları iki hafta içinde getirmeyi vaat etti. Şair adlarını not edebilmek amacıyla Fransızca antolojiyi elimden aldı. Kitabı karıştırırken Fransızca seslendi: Bundan mutlaka çeviriniz, gençlerin en yeteneklisi! Baktım, şairin adı Nâzım Hikmetti. Bakanlığın bu resmi yayınının önsözünde Bütün şiirlerinde geniş kitlelerin anlayacağı dil kullanıyor. Bu uğurda geniş yeteneğinden taviz vermeyen ve araçlarını harika kullanabilen sanatçı, yazar kimliğini korumayı başarıyor.
Vasın anılarında bahsettiği gibi Türkiye devletinin resmi yayınlarında komünist bir şairden övgüyle söz ediliyor olması ilk bakışta hayret uyandırsa da, otuzlu yıllarda Nâzım Hikmetin şiirleri lise edebiyat derslerinde dahi okutuluyordu. Örneğin edebiyat tarihçisi ve Galatasaray Lisesi öğretmeni İsmail Habib Sevük yazdığı lise edebiyat kitabında, Şairi beğen (beğenebilirsin olmalı herhalde,R.İ.) fakat aldanma! uyarısıyla gençliğe Nâzım Hikmeti anlatıyordu (Lise III. Sınıflar: Edebi yeniliğimiz, 1932 İstanbul Devlet Matbaası) [Nâzımın Macar Toprağı,s.19-20]
***
Yanılmıyorsam Nâzım Hikmet, Moskovada kaldığı sürede (1951-1963) ülkesi ile ABD dışında pek çok ülkeye gitmiştir. Bunlardan Azerbaycan ve Macaristan dikkat çekecek kadar öndedir.
Nâzımın on üç yıllık cezaevi yaşamından sonra serbest bırakılması (1950) tüm dünyada olduğu gibi Macaristanda da sevinçle karşılanmış. Macaristanın ünlü iki şairi Fransızcadan Macarcaya çevirdikleri Nâzım Hikmetin Şiirleri kitabı 1950 yılının son aylarında Révai Yayınlarından çıkmış. Nâzımın Macaristana ilk gidişi 11 Temmuz 1952. Macarcada çıkan ikinci kitabı nedeniyle Nâzım Hikmet Macar Yazarlar Birliği tarafından davet edilmişti. Havaalanında ülkenin önde gelen yazar, aydın, gazeteci ve yöneticileri çiçeklerle karşıladı Nâzımı. Budapeştede ilk olarak özgürlük anıtını ziyaret etmesi elbette rastlantı değildi. Onca yıllık tutsaklıktan sonra ancak özgürlüğüne kavuşmuştu. Macar basınına verdiği ilk demeçte de, serbest bırakılması için katkılarından ötürü Macar halkına ve aydınlarına içtenlikle teşekkür ettiğini belirtmişti.
Nâzımın yalnız şiirleri değil; sonraları tiyatro ve radyo oyunları ile birkaç senaryosu da Macaristanda kabul gördü.
***
Peşini bırakmayan kalp ağrısı
Nâzım, Şairlerin heykelleriyle yaşayan bir şehir diye tanımladığı Budapeşteye 1952-56 yılları arasında birçok kez gitmiş. Nâzımın 1954ten sonra Macaristana gidişi daha çok sağlık sorunlarıyla ilgilidir. Yıllardır kendisini çok yoran kalp hastalığı onu sürekli istirahat etmeye, günlük yaşamını perhiz cehennemine çevirmişti. Her gün avuç dolusu ilaç almakta, yiyeceği içeceği miktar doktorlarca hesaplanmakta idi. Bırakın doktor/yürek bu/bakın nasıl çarpıyor/çatlayacaksa öfkeden/kederden/sevinçten/varsın çatlasın diyerek zaman zaman karşı çıkıyordu kısıtlamalara.
Macar Toprağı
Dili dilime, insanı insanıma benziyor; türküleri türkülerimize yakın Macar halkının. Onun için Macaristana geldiğim zaman, biraz da memleketimin güzelliğini, hayırlı günlerini görür gibi oluyorum diyen Nâzım Hikmet, yine de kadınlar başta olmak üzere bazı şeyleri karşılaştırmıştır. ( ) Macar kadınları da bizim kadınlarımıza çok benziyor. Belki onun için daha bir güzel geliyor. Bu belki uzak akrabalığın bir tesiri. ( ) Çünkü Macar toprağı bizim kardeş toprağımız. (Uzun bir radyo mülakatından)
***
Şair ve barış
1952den başlayarak her yıl Macaristanı ziyaret etti Nâzım. Bazı yıllar dört kez geldiği oluyordu. Nâzım 1956 yılının Eylül ayında Moskovada ağır bir zatürreeyle boğuşuyordu.
Macar toprağında ise, 23 Ekim 1956da Bağımsız, demokratik sosyalist Macaristan sloganıyla halk dalgalar halinde, Sovyet tanklarına karşı 1848 Özgürlük Savaşının unutulmaz şairi Petöfinin ünlü dizeleriyle coşuyordu: And içeriz, and içeriz ki, artık köle olmayacağız!
***
Nâzımın, kısa bir süre önce genç Macar şairi Somlyo Gyorgya verdiği mülakatta barış üze-rine söylediklerinden küçük bir alıntı: Dünyada şair adına layık olan herkesin (ister sosyalist gerçekçi, ister sürrealist olsun) barış için çalışması gerekiyor. Hatta barışı günlük pratiğinin bir parçası haline getirmesi lazım. Hele dünya barışının zor zamanlar yaşadığı, içinde bulunduğumuz bugünlerde (15 Şubat 1955) Aradan geçen elli iki yıldan sonra da, ne yazık ki, hâlâ güncelliğini koruyor.
Budapeşte Radyosu konuşmaları
Paristeki İleri Jön Türkler Birliği örgütünden gelme Gün-Necil Togay çiftiyle birlikte yaptığı radyo konuşmaları, özellikle edebiyat ağırlıklı olanları çok ilginçtir. Bu konuşmalarda Nâzımın ülkesinin özellikle genç edebiyatçılarına yürek dolusu sevgi ve hayranlıkla yaklaştığını bili-yoruz. Ayrıca dünyada yaşanan politik ve sosyal olaylara da bu konuşmalarda değinilmektedir. Nâzımın böylelikle sesini memleketine ulaştıracağı umudu onu çok mutlu edi-yordu.
Not: Haftaya Baküye Gidiyorum Ay Balam
[Nâzımın Macar Toprağı Sunahan Develioğlu. Fotoğraflı 192 sayfa. İletişim Yayınları, İstanbul 2004.]
Remzi İnanç - evrensel olmak