08 Ocak 2008 00:00

SAĞLICAK

“Kölelik Yasası” olarak anımsanan 4857 sayılı İş Yasası ve “Sosyal Güvensizlik Yasası” olarak ünlenen 5510 sayılı SSGSS Yasası çalışma yaşamının son dönüm noktalarıdır.

Paylaş

“Kölelik Yasası” olarak anımsanan 4857 sayılı İş Yasası ve “Sosyal Güvensizlik Yasası” olarak ünlenen 5510 sayılı SSGSS Yasası çalışma yaşamının son dönüm noktalarıdır. Stand-by anlaşmaları sonrasında “reform” yakıştırması ile 1999’dan bu yana aşama aşama karşımıza çıkan yasalar bütünlük arz ediyor. “Yenidünya” düzeni sunan hazırlıkların geri planında; en fazla kâr, en az ücret (ucuz emek), en fazla çalıştırma, en kötü çalışma koşulları hedefli “esnek modeller” bulunuyor. Bu modeller “en az sağlık ve sınırlı sosyal güvenlik” yaklaşımı ile eş zamanlı gündeme geldi.
Kalkınma Planları’nda 15-20 yıl öncesinde geçen “İşgücü piyasasında esnekliği artıracak, yaygınlaştıracak yeni çalışma biçimlerini düzenleyecek” mesajı ile “esnek modeller” ulaşılması gereken hedef olarak gösterildi. Bu hedefe uygun yapılan İş Yasası değişiklikleri ile birlikte gündeme gelen; toplam kalite yönetimi, esnek üretim, tam zamanında üretim, işin ne kadar ve ne zaman yapılacağının standardize edilmesi, hukukun esnekleştirilmesi, esnek işyeri tanımı gibi kavramlar üretimden çok insan gücü kullanımının esnekleştirilmesini, taşeron işçiliğini, kayıt dışı ve ucuz işçiliği hedefledi. İktidar emek piyasalarındaki esnekleşme ile sendikal örgütlenme ve sosyal güvenlik başta olmak üzere kazanılmış hakları geri almaya yöneldi.
Eğer “kölelik sistemi” ve “sosyal güvenlik” açmazında bugüne getiren nedenler incelenecekse, yukarıdaki kurgu; üretim ilişkileri, devletin dönüşüm süreci, devletin sosyal güvenliğe bakışı ve süreçte rol oynayan dinamikler bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir. Sosyal Güvenlik ve İş Yasası’ndaki eş zamanlı değişikliklerin ne anlama geldiği, emeğin azgın sömürüsünün hangi noktalara taşınacağı Sağlıcak köşesinde sürekli tartışılmış ve tehlikeye birçok kez işaret edilmiştir.
İş Yasası tartışmalarında gündeme gelen birçok konuya yeni sosyal güvenlik hukuku içerisinde “uyumlu” vurgular yapılarak illiyet bağı kuruldu, esnek çalışma için benzer düzenlemeler her iki yasada da yapıldı. İş Yasası enformel uygulanan “taşeronlaşma sistemi”ni formel hale getirirken sosyal güvenlik hukuku süreci tamamladı. “İşyerinin veya bir bölümünün devri ve geçici (ödünç) iş ilişkisi uygulaması” işçiyi bütün hak ve borçları ile birlikte alınır satılır meta konumuna getirdi. “İş sözleşmesi, türleri ve feshi” ve “belirli ve belirsiz iş sözleşmesi ayrımının sınırları” ile ilgili düzenlemeler; kıdem tazminatı, yüksek ücret vb gibi bazı kazanımları yok etmeyi hedefledi. Sigortalının hayat boyu yaşlılık sigortası hakkından mahrum kalmasına neden olabilecek ve aynı zamanda dengeleri daha da bozarak kayıt dışı istihdamı da teşvik edecek “Kısmi Süreli İş Sözleşmesi” işverene asgari ücretin altında çalıştırma, hafta sonu tatilinden kurtulma, sosyal haklardan tasarruf gibi olanaklar sağladı. Bugünlerde hükümet planlı hazırlıklarla gündem yaptığı “istihdam paketi” ile sürece uygun olarak tüm bu kazanımlara son darbeyi vurmayı hedefliyor.
Esnek çalışma anlayışının SSGSS’ye yansımalarını değişik maddelerde görmek olasıdır: Sigortalıların prime esas kazancının hesabında dikkate alınan prim gün sayıları yeni sistemde farklılıklar gösteriyor. Yeni sistemde ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalının (örneğin çağrı üzerine çalışma) ay içindeki prim ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma süresinin günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle bulunacak. Pratik hesaba göre; çalışılan her 9 saat 1 günlük çalışma olarak kabul edilecek. Başka bir anlatımla; tam gün sürekli çalışan işçiler için yıl 360 gün kabul edilerek hafta sonu çalışılmayan süreler de prim gün hesabında dikkate alınırken, kısmi süreli çalışanlar için gün ve saat üzerinden yapılan hesaplarla sadece çalışılan sürelerin toplamı dikkate alınacak ve tatiller hesaba girmeyecek.
SSGSS İş Yasası’nın eksiklerini tamamlayarak esnek çalışma için uygun zemin hazırlıyor. 5510 sayılı Yasa’da “asgari ücret; 4857 sayılı Kanun gereğince belirlenen bir aylık brüt ücret” olarak tanımlanmasına rağmen farklı ücretlendirme biçimleri de tarif edilmiş. Örneğin; “komisyon ücreti ve kâra katılma gibi belirsiz zaman ve tutar üzerinden ücret alan sigortalı;… kısmi süreli hizmet akdi ile çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalı;…” vb. İş Yasası hazırlanırken kamu duyarlılığı nedeniyle sefalet sınırlarındaki asgari ücreti daha aşağıya çekmeye cesaret edemeyenler bugün yeni bir faaliyet içerisindeler. İki yasa arasında ortaya çıkan paradoks “esnek çalışma’”modeline geçişi engellediği için “asgari ücret” kavramı bazı çevrelere rahatsızlık veriyor. Bu engeli aşamadıkları için, işveren ve yetkili işçi sendikası ile hükümet ortak dil kullanarak “Türkiye’de asgari ücretin yüksekliği/gereksizliği” tartışması üzerinden asgari ücret belirleyerek durumu geçiştirdiler.
Sözün özü; esnek çalışanlar işverene sınırsız olanak sağlarken, sigortalıların sosyal güvenlik sistemi üzerindeki yükü de hafifletiliyor. Bu anlamda işveren ve devlet çıkarları çakışıyor.
Celal Emiroğlu
ÖNCEKİ HABER

sigarayla ilgili yazı yazmak serbest mi?

SONRAKİ HABER

TPAO işçileri AKP’den çözüm sözü aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...