13 Ocak 2008 00:00

GÖZLEM


Bir sistemin herhangi bir alandaki egemenliğini sürdürebilmesi, karşısına çıkan her fırsatta kendisini yenilemesi ile mümkündür. Aksi durumda yaşanacak krizlerin birbirini tetiklemesi engellenemez. Kapitalizmde böyle bir durumun sermayeye maliyeti, kâr oranlarının önemli bir kısmından vazgeçmek, hatta ekonomik-siyasi egemenliğinin sarsılması olarak ortaya çıkabilir.
Dünya çapında kapitalist ekonomilerde başlayan durgunluk, işsizlik oranlarının ve yoksulluğun artmasını beraberinde getiriyor. Bu ve benzer sorunları temelinde kapitalizmin bitmek tükenmek bilmeyen “kâr hırsı” olduğu ortada. İşsizlik oranlarının sürekli yükselmesi, emekçilerin ücret artışlarının bundan olumsuz etkilenmesi, iş güvencesinin ortadan kalkması, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, gelir dağılımının bozulması ve belki de en önemlisi, sosyal güvenceden yoksunluk gibi sonuçlar, günümüz kapitalizmini en iyi tanımlayan özellikler.
Hem kapitalizmin, hem de onun çıkarlarının temel savunucusu olan devletin kendisini yenileyebilmesinin, başka bir ifade ile yeniden yapılandırmasının fırsatının yakalandığı anlar, çoğunlukla kriz sonrası dönemler. Türkiye’de, sadece 2001 krizi sonrasından bugüne kadar yaşananlara baktığımızda, emekçilerin bugününe ve geleceğine yönelik ne kadar önemli ve ciddi tehditlerle karşı karşıya oldukları ortada.
Tarihsel olarak bakıldığında, kâr oranlarının düşme eğilimine girdiği her dönemin ardından büyük krizlerin geldiği görülür. Farklı görüşlerden ekonomi uzmanlarının üzerinde hemfikir oldukları nokta, önümüzdeki iki yılın her açıdan çok zor geçeceği yönünde. Türkiye, bu anlamda 2008’e hızlı bir giriş yaptı. Peş peşe gelen zamlar, kamu ve özel sektördeki ücret arışlarının şimdiden buharlaşması, özelleştirmelerin, emekçilerin geleceğini yakından ilgilendiren yasal düzenlemelerin yasalaşma ve uygulama aşamasına gelmesi, 2008’in önceki yıllara göre daha zor geçeceğini gösteriyor.
Sermeye, yaşadığı krizleri kendi lehine dönüştürme noktasında, emeğe göre çok daha fazla deneyimli. Çünkü kriz dönemlerinde sistemin işleyişini şu ya da bu şekilde aksatacak engelleri ortadan kaldırmak kolaylaşır. Bu anlamda krizler sermayeye, aynı zamanda işçi sınıfıyla, onun ideolojisi ve örgütleriyle hesaplaşması için önemli fırsatlar sunar.
Her tehdit, aynı zamanda içinde fırsatlar barındırır. Sermaye tarafından, her koşulda hayata geçirilen bu durumun, emek örgütleri tarafından yeterince değerlendirildiği söylenebilir mi? Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası’na (SGGSS) yönelik olarak yapılan çalışmalara bakalım. Uzun süredir toplumun tüm kesimlerini ve ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bir konu, bu kadar yoğun bir şekilde gündeme gelmemişti. Ancak emek örgütlerinin, sendikaların tek tek işyerlerinde (istisnaları dışarıda tutarsak) tüm ülkeye yayılmış, bu yoğunluğu karşılayacak düzeyde bütünlüklü bir çalışma yürüttüğünü söylemek henüz mümkün değil.
Oysa bu önemli tehdit, özellikle sendikalar için, aynı zamanda önemli fırsatlar içeriyor. Üyeleriyle ve diğer emekçi kitlesiyle bağların zayıfladığı, eylemlerin az sayıda “aktif” üye ve yöneticilerle geçiştirildiği bir dönemde, işyeri çalışmasıyla aşağıdan yukarı bir yenilenme ve yeniden güçlenme sağlanabilir. Sendikalar, böylesine büyük ve kapsamlı bir saldırıyı, işyerleri ile bağlarını güçlendirmek ve geniş kesimlerle birleşmek için kullanabilecek iken, fazla bir çaba gerektirmeyen eylem biçimleri ile saldırıları engelleyebilmeleri mümkün değil.
Görünen yerlere afişler asarak, bildiri dağıtarak, gazetelere ilan verilerek emekçiler en fazla gelişmelerden “haberdar” edilebilir. Oysa bu büyük tehdidi bertaraf etmek için, çok daha fazlası yapılmak zorunda. Emekçileri bilgilendirmek ve onları harekete geçirmek için işyerlerinde bire bir ilişkiler üzerinden bilgilendirme yapılması ve yasanın düzeltilmesi değil, tamamen geri çekilmesi talep edilmeli.
Sendikalar, önlerine çıkan fırsatları zamanında ve doğru değerlendirirse, hem üyelerinin güvenini yeniden kazanarak güçlenebilir, hem de kazanılmış haklarına yönelik tehditlere pabuç bırakmayacaklarını gösterebilirler.
Erkan Aydoğanoğlu

Evrensel'i Takip Et