22 Ocak 2008 00:00

Kuşatmadaki Diyarbakır 2


Sadece Diyarbakır’da değil, bütün bölgede ve Kuzey Irak’ta Fethullah Gülen cemaatinin en büyük “yatırımı” eğitim üzerine.
Kendilerini Gülen cemaatinden saymasalar da Eğitimi ve Halkla İlişkileri Geliştirme Derneği (EHİ-DER), Gülen’in eğitim ve gıda yardımı organizasyonlarının Diyarbakır’daki aracısı durumunda.
5 bin öğrenciye ücretsiz kurs
Dernek kurucusu ve başkanı Behçet Balık ile esnaflık yaptığı Dağkapı’daki dükkanında görüştük. Balık’ın verdiği en çarpıcı bilgi 7’si merkezde 10’u ilçelerde olmak üzere kentte 17 okuma salonu açtıkları ve bu salonlarda yaklaşık 5 bin ilköğretim öğrencisine lise hazırlık sınavları için ücretsiz ders verdikleriydi. Dersi veren öğretmenler ise ‘gönüllü’ kadrosundandı.
Yine Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Kimse Yok mu Derneği ile birlikte bayramda 1400 işadamını Diyarbakır’a getirdiklerini ve evlerinde konuk ettiklerini ileri süren Balık, çevrelerine de çok güveniyor: “5 bin işadamı gelse onlara da kalacak yer buluruz!”
1993 yılında kurulan Diyarbakır Girişimci İş Adamları Derneği (DİGİAD), önce Bağlar beldesinde okuma salonu adı altında ücretsiz kurs başlattı. Balık’ın ifadesine göre 600 öğrenciye ders verildi. Bu arada DİGİAD’ın da Gülen’e yakın işadamlarının kurduğu TUSKON (Türkiye Sanayici ve İş Adamları Konfederasyonu) üyesi olduğunu belirtmekte yarar var. Balık anlatmaya devam ediyor: “Dershanelerde, Sur Dershanesi’nde arkadaşlarımız vardı. Onlar burs isteyen çocukları bize gönderiyorlardı. Öğretmen arkadaşlarımız karşılıksız ders anlatmayı kabul ettiler. Benim çevrem etkili oldu. İlk kurulduğumuzda 1300 başvuru oldu. Seviye tespit sınavı yapmak zorunda kaldık. Sınavdan sonra 650 kadar öğrenciye ders vermeye başladık. 2 sene devam etti bu. Yoğun talebi görünce bağımsız bir dernek adı altında bu işi yapmaya karar verdik. EHİ-DER böyle kuruldu.”
Öğrenci isimleri müdürlerden
“Okuma salonu dediğimizin dershane ile farkı yoktur. Ücret almıyoruz. 17 tane okuma salonu var. Toplamda 5 bin öğrencimiz var. Biz öğrencilerin telefon numaralarını okullardan alıyoruz. Öğretmen arkadaşlarımız müdür beye gidiyor ‘çalışmaya niyetli olan ama imkanı olmayan çocukları bize yönlendirin’ diyor. Bayramdan önce de Kimse Yok mu Derneği buraya yardım göndermişti, biz onları okuma salonlarımızdaki öğrencilere verdik. Kız öğrencilerin okuma salonlarına geldikten sonra kapandıkları söyleniyor, hiç öyle bir şey yok.”
Gülen’in kredisi büyük!
“Cemaat olayını da şöyle açıklamak gerekiyor. Fethullah Gülen’in bir kredisi var. Onu takdir eden insanlar var burada. Sonuçta bazı şeyler var Türk-Kürt çatışmasına yol açılmaya çalışılıyor. Gülen de gidin insanlara farkınız olmadığı gösterin, böyle bir etkileşim olsun diyor. Zaten her yardıma gelen insanı evlerimizde ağırladık. Ekonomik olarak buraya yatırım yapmalarını istedik. 1400 işadamı sadece Diyarbakır’a geldi. Tüm Güneydoğu’ya 2 bin işadamı geldi. 5 bin kişi de gelse hepsine de kalacak yer bulurduk.”
Masrafları gönüllüler karşılıyor
“Resmi üyemiz fazla yok, gönüllülerle çalışıyoruz. Masrafları gönüllü karşılıyoruz. Bina sahipleri az kira alıyorlar bizden. Üç katlı bir binamız için sadece bin YTL istedi mesela bina sahibi. 6, 7, 8. sınıflarda OKS’ye hazırlıyoruz öğrencileri. Bağlar’da ilk açtığımız yerde dokümanları başka dershanelerden topluyorduk. Final, Öz Seçenek, Sur, Sınav Dershanesi gibi. Şimdi ücretle alıyoruz. Bayramda gelen işadamlarından da eğitim desteği istedik. İki salon daha açacaklar. Ben şu konuda Fethullah Gülen’e minnetimi ifade ediyorum. Bir hassasiyet gösterildi. Anlamlı oldu.”
Tarikatlar yardım paketleriyle siyasal örgütlenme yürütüyor

Eğitim Sen Diyarbakır Şube Başkanı İhsan Babaoğlu, 90’lı yıllarda Kürt hareketinin gelişmesiyle birlikte sistemin bölgede dini bir araç olarak kullanmaya başladığını söyledi. Babaoğlu, AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte ise tarikatların bölgede tekrar yoğunlaştığına dikkat çekiyor. Babaoğlu, tarikatların bölgedeki örgütlenmelerini anlattı.

Tarikatlar hangi kesimi hedef alıyor?
Bu örgütlenmenin en önemli ayaklarından birisi eğitim. Çünkü bölge, bildiğiniz gibi ağalarla şeyhlerin, tarikat ve aşiretlerin egemen olduğu bir bölge. Biraz da bu geri unsurları kullanarak örgütlenme çalışmasına girildi. Diyarbakır’da sadece Fethullah Gülen değil, 90’lı yılların kanlı örgütü Hizbullah da biraz biçim değiştirerek ve özellikle eğitim çağındaki çocukları hedef alarak örgütleniyor. Çeşitli evler, dernekler ve benzeri yerlerde eğitimlerine destek olmak gerekçesiyle çocukları örgütleme çalışması yürütüldüğünü biz de görüyoruz. Örneğin EHİ-DER’in açıkça okullarda propagandası yapılıyor. Okullara tanıtıcı broşürler gönderiliyor. Öğrencilerin evlerine telefon açılıyor. Öğrencilerin ev telefonları bizce milli eğitim müdürlüklerinden alınıyor. Telefonla önce ailesine propaganda yapılıyor. Ailenin yoksulluğu kullanılıyor, çocuklarını okuma salonlarına göndermeleri halinde çeşitli destekler vaat ediliyor.

Okuma salonlarına daha çok kimler gidiyor, giden öğrencilerde herhangi bir değişim yaşanıyor mu?
Bu salonlara yaşları 9-13 arasında değişen çoğunlukla da kız öğrenciler gidiyor. Yaklaşık bir ay okuma salonlarına gittikten sonra çocukların yüzde 80’i başlarını örtmeye başlıyorlar. Bu konuda öğretmen arkadaşlarımızdan çok sayıda şikayet geliyor, “Öğrencilerimiz bu tür yerlere gitmeye başladıktan sonra başları kapalı olarak okula gelmeye başladılar” diye. Biz bunun üzerine valiliğe geçen yıl bir yazı yazdık. Bu dernekler ve okuma salonları ile ilgili bir araştırma yapılmasını istedik. Cevap yazısı çok ilginçti. ‘İlgili yazınız üzerine yaptığımız araştırma sonucu derneklerin okuma salonlarının herhangi bir yasadışı faaliyetine rastlanmamıştır’ denildi. Dolayısıyla çalışmalarını açıkça yürütüyorlar.

AKP bu cemaatlere nasıl yaklaşıyor, ilişkisi ne?
Burada görülmesi gereken temel nokta bence şu: Amaç çocukların eğitimleri falan değil bir kere. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Göç etmiş yoksullaştırılmış ailelerin başarılı çocukları tespit ediliyor. Bu öğrencileri alarak dini eğitim veriyorlar. Öğrencilerle de sınırlı kalmıyor aileyi de bu çerçevede örgütlüyorlar. Dini siyasal bir örgütlenmedir bu. Burada AKP iktidarının da yoğun bir desteği var. Açılan bazı özel okullar var. Nil Koleji bunlardan biri. Milli Eğitim Müdürlüğü bütün faaliyetlerini bu okulun konferans salonunda yapıyor. Hem bu okulun reklamı yapılıyor hem de oradaki örgütlenme ağına öğrenci ve öğretmenleri yönlendirme, sempati yaratma hedefleniyor.
Tabii sistem ve devlet bölgede “terör örgütü” tarafından kandırılanların, dini yönden gelişmeleri halinde bu tür “tuzaklara” düşmeyeceğini savunuyor. Bundan hareketle kendi siyasal iktidarlarının devamlılığını sağlamak istiyor. Öte yandan da gerçekten Kürtlerin ulusal bilinçlerinin gelişmesinden ziyade daha çok ümmetçiliğin gelişmesine yönelik siyasi bir çizgi izleniliyor. Örneğin yoğun bir kadrolaşmayı görebiliyoruz. Özellikle okul müdürü, müdür yardımcıları ciddi bir cemaat örgütlenmesi etrafında seçiliyor.

Türbanlı öğretmen atamalarında artış olduğu yönünde iddialar var. Bunlar ne kadar gerçek?
Evet ciddi artış var. Her ne kadar peruk takma yöntemi izleniyorsa da son dönemde atanan öğretmenlerin büyük kısmı türbanlı. Hatta öğretmenlerin türbanla derse girdiğine dair duyumlar da alıyoruz ama okul idareleri bunları reddediyor. Örneğin bir gün türbanlı geliyorsa beş gün perukla geliyor.
Şunu da ifade temek lazım ki tarikatların bölge halkına yönelik yaptıkları çalışmalarda bir ağız değişikliği oldu. Mesela Fethullah Gülen, Batı’da Türk-İslam sentezi bir politika izlerken bölgede biraz Kürtçülük işleniyor, Kürtlük de reddedil miyor. Böyle bir politika değişikliği olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sonuçta 15 yıllık ulusal hareket bölgede bir Kürt bilincini de oluşturmuştur. Bu bilinci inkar ederek, reddederek kırmak yerine; bunu din ile çürütme şeklinde yapmaya başladılar. Tarikatların, cemaatlerin yayın organlarını incelediğimizde eskisi gibi Kürtler inkar edilmiyor. Kürtlerin varlığı, dili kabul ediliyor ama Kürtlerin vermiş olduğu mücadele görmezden geliniyor. Hatta eleştiri de değil hakaret ediliyor.
AKP biraz da siyasetini bunların üzerinden yürütüyor. Yani “hem İslam hem Kürt eşittir AKP” siyaseti yürütülüyor. Bu ifade ettiklerimin hepsi söz konusu okuma salonlarında, derneklerde 9-13 yaş grubu çocuklara da anlatılıyor.
Pansiyon ve fen lisesinde örgütlenme

İhsan Babaoğlu: “Geçen yıl aileleri köylerde yaşayan öğrencilerin yatılı kaldığı Nesrin Ünügür Pansiyon Okulu’nda müdür yardımcısı tarafından öğrencilerin çeşitli dernek evlerine götürüldüğü ortaya çıktı. Bu öğretmenler tarafından deşifre edilince milli eğitim soruşturma açmak zorunda kaldı. Okul müdürü görevden alındı. Yine Dicle Üniversitesi Süleyman Demirel Kampüsü’nde mescit uygulaması yaygınlaştı. Diyarbakır Fen Lisesi de bu kampüste. Öğrencilerin de şikayetleri oldu. Dicle Üniversitesi’nden öğrenciler kız öğrencilere ablalık, erkek öğrencilere de ağabeylik yapma adı altında okula geliyorlardı. Bu abla ve ağabeyler öğrencilerin yatılı kaldıkları yurtlara giderek geceleri sohbet adı altında dini sohbetler yapılıyor, ücretsiz dini kitaplar dağıtıyorlar. Ona da müdahale ettik. Fakat faaliyetler hâlâ yürütülüyor. Kendi ağlarına düşürdükleri öğrencilerin birçoğunu evlere götürerek dini sohbet adı altında bu tür siyasal faaliyeti yapıyorlar.”
Hazırlayan: Elif Görgü Düşünçe ve önerilerinizi bö[email protected] adresine gönderebilirsiniz

Evrensel'i Takip Et