17 Şubat 2011 06:06

OSTİM’DE PATLAYAN NEYDİ? 2

OSTİM ve İvedik OSB’de yaşanan patlamaların üzerinden 10 günden fazla zaman geçti. Her ne kadar yaşananlar 150 bine yakın işçinin çalıştığı bölgenin patlamaya hazır bir bomba olduğunu gözler önüne serse de, işçilerin hayatına mal olan çalışma koşulları şimdiden unutturulmaya çalışılıyor. H&uum

OSTİM’DE  PATLAYAN NEYDİ? 2
Paylaş

İbrahim Kale

OSTİM ve İvedik OSB’de yaşanan patlamaların üzerinden 10 günden fazla zaman geçti. Her ne kadar yaşananlar 150 bine yakın işçinin çalıştığı bölgenin patlamaya hazır bir bomba olduğunu gözler önüne serse de, işçilerin hayatına mal olan çalışma koşulları şimdiden unutturulmaya çalışılıyor. Hükümet cenahı hâlâ “sermayeyi ürkütmeyelim” diye dursun, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hâlâ “işçiler eğitimsiz” diyerek sorumluluğu üstünden atmaya çalışıyor.
OSTİM işçileri şimdiye kadar ne çalışma koşullarının denetlendiğini, ne de yaptıkları işin tehlikelerine dair eğitim aldıklarını anlatıyorlar. İşçiler en çok, eskiden “En azından yangın tüplerini denetleyen” belediyenin bile artık OSTİM’e uğramadığına dikkat çekiyorlar. Güvenlik önlemlerini kendi çaplarında almaya çalıştıklarını belirten işçiler, “önlem” diye yaptıklarının gerçekten kazaları önleyip önlemeyeceğinden de emin değiller.
‘DÜZENSİZ ÇALIŞMA DÜZENİ’
OSTİM’de kaynakçı olarak çalışan Osman Taşdemir, tüplerin patlamasının denetimsiz olmalarından kaynaklandığı görüşünde. Taşdemir, gerekli denetim yapılmadığı için tehlike yaratan tüplerin OSTİM’in “düzensiz çalışma düzeni” ile birleşince ölümcül hale geldiğini belirtiyor. Geçmişte çalıştığı fabrikalarda oksijen tüplerinin işçilerden uzak, güvenli ortamlarda tutulduğunu anlatan Taşdemir, bu tür yerlerde tüplerin nasıl kullanılacağına dair eğitim verildiğine dikkat çekiyor. Taşdemir OSTİM’de karşılaştığı durumu ise şöyle anlatıyor: “Tüpler açıkta. Koruması yok. Denetim yok. Fabrika düzeni olmadığı için paldır küldür bir çalışma var OSTİM’de”. Taşdemir, OSTİM’de çalışmaya başladığı 1998 yılından bu yana işyerinde hiçbir denetime şahit olmamış. Taşdemir çalışma koşullarının en iyi yerinde görülerek anlaşılabileceğini belirterek, “Biz şimdi ne söylesek boş. Atölyelere girmeniz lazım, oradaki çalışma düzenini görmeniz lazım” dedi.
‘BOYA,  KAYNAK, İMALAT AYNI YERDE’
Bülent Hakbilen de, “Boya, kaynak, imalat aynı yerde yapılıyor. Sağlık denen bir şey yok. Biri diyor ‘Gözümüzü kaynak’ aldı, biri diyor  ‘Boya beni zehirliyor”. Hepsi aynı yerde yapılıyor” diye anlatıyor atölyelerde yaşananları. Neredeyle bütün iş yerlerinin aynı koşullarda olduğunu belirten Hakbilen, patronların tutumunu da şöyle anlatıyor: “iş bir an önce bitsin ama nasıl biterse bitsin, diyorlar”
“OSTİM tamamıyla canlı bomba zaten” diyen Hakbilen, irili ufaklı çok sayıda kaza yaşandığını, ancak şimdi patlamalar peş peşe gelince ancak gündeme geldiğini vurguluyor: “Bundan 6 ay önce kazan patladı, 2 kişi öldü. Bu sürecek. Bu bir gün sonra da olabilir, 10 gün sonra da olabilir. 20 gün daha denetleme olur. 20 gün sonra her şey eskisi gibi devam eder. Bir daha ki patlamaya kadar. (Ankara/EVRENSEL)


İŞÇİ İÇİN ÖLMEK BİLE KABAHAT

Ostim İşçisi Emre Şimşek yaşadıklarını tüm çarpıcılığı ve gerçekliğiyle gazetemize anlattı.
OSTİM gibi bir organize sanayi sitesinde çalışmaya karar verdiğinizde daha baştan kelleyi koltuğunuzun altına almışsınız demektir.
OSTİM işçisi için “İş güvenliği” kavramı tamamen yabancı bir kavramdır. OSTİM’de maaşını düzenli alıyorsan, az buçuk sigorta primlerin yatıyorsa şükür haline. Zaten iş görüşmesine gittiğinizde patronlardan ilk duyduğumuz şey “işine geliyorsa çalış kardeşim” olur.
KAZALAR ARTIK OLAĞAN GÖRÜLÜYOR
Mesela çalıştığım torna atölyesinde hiçbir iş güvenliği önlemi yoktu, en basit tedbirler alınmıyordu. Örneğin iş gözlüğü ve iş ayakkabıları, eczane dolabı gibi iş yerinde olması zorunlu çoğu gereçler alınmıyor. Çünkü bu tür şeyler onlara fazla maliyet demek. Onun için OSTİM’de bir işçiye elektrik çarpması, bir başkasının elinin kesilmesi, ötekinin ayağına bir malzemenin düşüp parmaklarının ezilmesi sıradan günlük olağan şeyler.
Bir keresinde yaptığımız dişlilerin üzerindeki koruyucu yağı temizlemek için kullandığımız tiner alev almıştı. Nedeni ise biraz ileride yapılan gazaltı kaynağıydı. 5 metre uzağında kaynak yapılırken tinerle malzeme temizlemek çoğu insan için cesaret işi olabilir. Ama bizim için sıradanlaşıyor. Atölyede çalışan işçiler de aslında ne kadar tehlikeli koşullarda çalıştığının farkında, ama ekmek parası işte. Tiner alev aldığında bir arkadaşımızın kolları kötü şekilde yanmıştı patron ise kazadan sonra şikayetçi olmazsa bir miktar para vereceğini ve onu tekrar işe alacağını söylemişti. Bizi de dikkatsizlikle suçlamıştı tüm suç patrona göre işçinin dikkatsizliğiydi. Oysa hiçbir denetlemenin olmadığı 150 metre karelik ağzına kadar makine ve malzemelerle dolu  bir iş yerinde, bir çay paydosu bile çok görülerek günde 12 saat çalıştırılan, yorgunluktan burnunun dibindekini bile göremeyen bir işçi ne kadar dikkatli olabilir ki?
OSTİM’de çalışma koşullarını tamamen işverenler belirliyor. Ne iş güvenliği, ne sosyal güvenlik, ne de işçi sağlığı… Hepsi patronun vicdanına kalmış. Bunlardan birinden şikayetçi olsanız, gideceğiniz diğer iş yeri farklı mı? Örneğin galvanizcide çalışan bir arkadaşımız zehirli gazlardan korunmak için iş yerine havalandırma istese, patronun ona verdiği sadece bir kase yoğurt olur.
PATRON PATRONU DENETLERSE
Son yaşanan patlamalarda devlet yetkililerinden hiç biri sorumluluğu üzerine almıyor, hepsi “Yetkimiz dışındaki bir bölge” deyip geçiştiriyor. “OSTİM’in denetimi OSTİM idaresinde” deyip kaçıyorlar. OSTİM idaresinin yönetiminde ise tamamen OSTİM’in büyük patronları var. Yani Türkiye’nin başkentinde patronu patron denetliyor.
Maliye Bakanlığı vergi kaçırılıyor mu diye denetleme yapıyor. Trafik polisi araçları kontrol ediyor. Ama devlet işçilerin çalışma koşullarına gelince ortada görünmüyor. Yaşanan patlamaların nedeni bile tek suçu ekmeği için çalışmak olan biz işçilerin dikkatsizliği olarak gösteriliyor.
Aslında biz işçiler, halimizden ve patronlardan memnun değiliz. Ama “Ne yapalım, taktiri ilahi” demekten de öteye gidemiyoruz. Belki Ankara’nın orta yerinde çalışan bu 150 bin işçiyi gören olur da, bir yol gösteren çıkar diye bekliyoruz. (ANKARA)

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Grammy’i cazcı kaptı

SONRAKİ HABER

İşçi sağlığı ve işgüvenliği iflas etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...