28 Ocak 2008 00:00

TEKEL’de kazanmak


Aralık 2007’den bugüne yaygın bir çaba ile TEKEL işçileri işine, ekmeğine, ülkesinin geleceğine sahip çıkma anlayışı ile mücadele ediyor. Bu mücadele birçok alanda görülebilir zaafları da taşıyor. Başka dönemler olsa bunlar belki de mazur görülebilinir. Ancak bugün TEKEL’de gelinen noktada, mücadelenin başarısı ve geleceği açısından bu zaaflara katlanmak mümkün görülemez.
Her şeyden önce TEKEL işçileri İstanbul-Cevizli, Tokat ve Samsun’da mücadeleyi kazanma hedefli hazırlanmak, bu hedefe kilitlenmek zorundadır. Daha baştan tartışmaya “TEKEL satılırsa biz ne olacağız, 4-C kabul edilecek mi?” noktasından başlanırsa bu yenilginin peşinen kabul edilmesi demektir. Bundan sonra yapılacak olanlar da göstermelik, uzatmalara oynayan bir tutumdan öte gitmeyecektir. İşkolunda örgütlü Tek Gıda-İş Sendikası şube ve genel merkez olarak, işçileri bu karamsar havadan süratle kurtarmak gerekecektir. Bunun için gerekli aydınlatıcı toplantılar yapılarak, işçilerin kafasındaki “Genel başkan niye gelmiyor, kamuoyuna açıklama yapmıyor?” şeklindeki tereddütler süratle giderilebilinir.
TEKEL’in satışına dönük sürdürülen mücadelenin birleştirilmesi sorunu da yine hareketi zayıflatan etkenlerden. Bu sorunun iki yönü var. Birincisi, işçilerin ve tüm çalışanların sosyal sigorta ve sosyal güvenlik haklarına dönük AKP Hükümeti’nin, -bu da IMF kararıdır- gasp etme uygulamasına karşı sendikaların, odaların mücadelesi ile tekelin yağmasına karşı mücadele birliğinin sağlanmasıdır. İkincisi ise işkolu ve ülke genelinde mücadele birliğinin sağlanmasıdır. Basın açıklamaları serisi, mitingler serisi, Tokat, Samsun, Bitlis, şimdi de 2 Şubat’ta yapılacak İstanbul mitingi. Bunlar tabii ki önemli. Kamuoyunu oluşturmak; özelleştirmede gelinen noktanın bir kez daha TEKEL’in şahsında özelleştirme yapılan yerleri; SEKA, SÜMERBANK, ETİBANK, TELEKOM vb. sonuçları itibariyle tartışmak, işçiler, ülkenin geleceği ve kazanılmış haklar açısından yol açtığı olumsuzlukların göz önüne serilmesinde önemli katkılar sunacaktır muhakkak. Ancak, hareketin genişlemesi de birleştirilmesi kadar önemli gözüküyor. Yereldeki sendika şubeleri ile emek ve demokrasi güçlerinin fiili desteğini almaya dönük çabalar bura da sayılabilir. Buradan ilerleyecek olursak, işkolunda örgütlü bulunan tüm işyerlerinin, bağlı bulunan konfederasyonların -örneğin TÜRK-İŞ’ in- aktif sürece katılımının sağlanması sorunun bir başka önemli yanını oluşturmaktadır. Tabii ki, TEKEL, PETKİM gibi kuruluşlar ulusal sanayinin en önemli tesislerinden. Bu anlamda bir bütün olarak EMEK PLATFORMU birleşenlerinin mücadele birliğinin sağlanması hayati önem arz etmektedir. Mücadele bu kapsamda ve bu boyutta ele alınır ve yürütülürse, tüm halk açısından da bu ulusal kuruluşların IMF talimatlarıyla yağmalanmasının önüne geçilebilir. Bu, aynı zamanda ülkemizin bağımsızlığı için yürütülen bir mücadele olacaktır. ”Tekel vatandır, satılamaz” sloganının içeriğini böyle dolduramazsak kof bir söylemden öte gitmeyecektir.
TEKEL işçileri meseleyi bu açıdan tartışmalıdırlar. İşçilerin sorunlarına buradan yaklaşmaları, sendikacı ve işyeri temsilcileri ile emek güçlerinin işçilerin bu anlayışı kazanmasına yardımcı olma görevlerini aksatmadan sürdürmeleri, TEKEL için mücadelenin kazanılması açısından son derece önemli görülmektedir. Cemal ÇOBAN Eğitimci-Sendikacı (İSTANBUL)

Evrensel'i Takip Et