29 Ocak 2008 00:00

Kuzuların sessizliği!..

Uşak’ın Ulubey ilçesine bağlı İnay köylüleri, “şimdiye kadar görmediğimiz bir felaket” diye yorumladıkları günlerden geçiyorlar.

Paylaş

Uşak’ın Ulubey ilçesine bağlı İnay köylüleri, “şimdiye kadar görmediğimiz bir felaket” diye yorumladıkları günlerden geçiyorlar. Kışladağ Altın Madeni’ne karşı bölgedeki en direngen mücadeleyi veren köy, koyunlarının yoğun biçimde sakat ya da ölü kuzu doğurmalarının şokunu yaşıyor. Koyunlarının yüzde 70-80’lere varan bir oranda sakat ya da ölü kuzu yavruladığını belirten köylüler, bu durumun nedeni olarak altın madenini gösteriyorlar.
Şimdiye kadar böyle şey görmedim…
İnay köylülerinden İbrahim Öztemel, 35 senedir hayvancılık ve yoğun olarak koyun yetiştiriciliği yaptığını belirterek, bu seneki gibi hiç sakat ve ölü doğum olayı ile karşılaşmadığını söyledi. Öztemel, bu sene doğum yapan koyunlarının yüzde 80’lere varan bir oranda sakat ve ölü kuzu doğurduğunu aktardı. “Temmuzun sonunda madende bir patlama olmuştu. O dönemdeki dölden sonra doğum yapan kuzuların tümü sakat doğdu” diyen Öztemel, patlama ile ilgili şunları anlattı: “Temmuzdaki patlamada köydeydim ben. İnanın zehirdi ortalık. Ot ilacı, plastik yanığı gibi bir koku. Çoban arkadaş da söyledi o gün, ‘Dudaklarımız kavruldu, yandı’ dedi. O günlerde döllenen koyunlarsakat doğurdu.” Ölü kuzuları veterinere gösterdiklerini, kendilerine doyurucu bir yanıt verilmediğini belirten Öztemel, “Altın madeni öncesi burada yapılan panellerde hocalar bunu söylemişti zaten. Hatta hatta ‘Çocuklarınız bile sakat doğacak’ demişlerdi” diye konuştu.
Köy aza heyeti üyesi Mustafa Akpınar, bu sene 21 kuzusunun bu şekilde öldüğünü vurgulayarak, “Şimdiye kadar 45 senedir olmayan şeye neden oldu. Bu yüzde yüz siyanürden. Başka bir şey değil. 45 hayvanım vardı, 21 kuzum gitti. Bir yıllık sermayem gitti yani” dedi. 35 tane kuzusunun öldüğünü dile getiren İsmihan Şılak, altın madencisi TÜPRAG şirketi yüzünden şimdiye kadar görmedikleri şeyleri gördüklerini belirtti. Şılak, “Ben kör kuzu doğduğunu hiç görmemiştim, kör kuzu doğdu” dedi.
Cennetten cehennem çıkardılar
Köylüler madenin kurulu olduğu geniş alanda bulunan ormanların yok edilmesine de tepki gösteriyorlar. Köylülerden İsmihan Sakarya, madencilere koca ormanı kestiren devletin kendilerini yakacak için tapulu arazilerinden aldıkları harım (çalı çırpı, odun) nedeniyle cezalandırdığını anlattı. Sakarya, “Benim beyim iki kucak harım kesti diye 4 ay cezaevinde yattı. Madenciler koca ormanı yok etti, onlara hiçbir şey denmiyor. Oysa o ormanın çamlarını hep biz dikmiştik” diye konuştu. Mehmet Türel mesleğinin ormancılık olduğunu aktararak, “Şimdi madenin bulunduğu o dağda öyle orman vardı ki, öyle ormanlar yetiştirilmişti ki… Bir sürü masraf oldu, ondan sonra devlet onları söktü gitti. Niye o zaman; boş yere” dedi . Maden gelmeden sadece kendi köylerinin değil, çevredeki diğer köylerin de çok rahat bir yaşamları olduğunu söyleyen Ali Osman Güler, maden geldikten sonra tabiatın yapısının da insanın yapısının da değiştiğini kaydetti. Güler, “Neresinden bakarsan bak bu insanlar helak oldu. Ağaçların kuruduğunu gözlemledim. Kuruması mümkün olmayan çalıların kuruduğunu gördüm. Madenin kurulduğu alan daha önce ormandı. O kadar güzel yerlerdi ki. Cennet köşesi gibi. Şimdi ise cennetten bir cehennem çıkardılar” diye konuştu. Şerafettin Köse adlı köylü, evinin önündeki asmaların kurumasını madene bağlarken, Nebi Doğan, madende çalışan işçilerle kendilerinin karşı karşıya getirildiğini söyledi. (İzmir/EVRENSEL)

Madendeki patlamanın etkisi mi?

Köyün çobanlarından Süleyman Şılak, “Ölüm gördük ama böylesini görmedik. Benim şu ana kadar attığım kuzu 31 tane. Bunun 10 tanesi sakattı” diye konuştu. Ölen kuzuları veterinere gösterdiğini, veterinerin, ‘Bize bunun canlısı lazım’ dediğini belirten Şılak, “Gecenin saat üçünde nasıl haber vereyim. Haber versem zaten gelmeyecek” dedi. Şılak, “Bizim koyunlarımız ekseriye temmuz-ağustos aylarında züğürdür (çiftleşir). Temmuz ayındaki patlamadan sonra olan kuzular bunlar. Biz çobanlar mevkii mevkii ayırırız. O boğaza giden çobanların hepsinde var bu olay. Bir tek bende değil yani” diye konuştu.

Bizi zehirleyecekler

Adnan Serpen: İzmir Veteriner Hekimleri Odası Onur Kurulu Üyesi: Anlattığınız olaylar oldukça ciddi ve önemli. Hayvanlarda meydana gelen zehirlenme vakalarının insanlardan pek farkı yoktur. Şayet orada çevrede kimyasal bir kirlenme söz konusuysa, kullanılan kimyasala bağlı hayvanların değişik şekillerde, bu kimyasalları düşük dozlarda uzun süre almaları halinde elbette gebe hayvanlarda sakat veya yavru atma şeklinde erken doğumların oluşması kaçınılmaz. Şayet yüksek dozda alacak olurlarsa kısa zamanda ölüm kaçınılmazdır. Bu konuda kesin altın madeninde kullanılan kimyasallara bağlı olduğuna dair karar verebilmek için her şeyden önce Kışladağ Altın Madeni tesisinde kullanılan kimyasallar hakkında bilgi sahibi olmamız gerekli. Ölümlerle ilgili olarak Eşme Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İlçe Müdürlüğü’nce ölen hayvanlardan gerekli numuneler alınarak, İzmir Bornova Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nde hayvanların ölümlerine ilişkin gerekli laboratuvar incelemelerinin yapıldığı bilgisini edindim.
Hasan Hüseyin Sakarya: Sebze meyvelerimiz olmadı bu sene. Hayvanlarımız, kuzularımız koyunlarımız öldü, sakat kaldı. Bu madenden rahatsızız. Hakkımızı aramak için kanuna başvurduk. Kanunda biz haklı çıktık. Biz hakkımızı kazanmış durumdayız. Bir daha açılırsa bu yargının ne anlamı kalıyor? Böyle bir şey olursa adalete güvencimiz kalmayacak. 75 yaşındayım, kendim için değil ama gelecekler için bu mücadeleyi sürdürüyorum. Yunan bizi tahrip edemedi ama iç odaklar tahrip edecek.
Ayşe Balcı: Bizi çoluk çocuk zehirleyecekler. Gitsinler buradan, istemiyoruz. Tavuklarımız öldü. Komşularımızın malları öldü.
Selver Şılak: Biz madeni istemiyoruz ama önüne geçemiyoruz. Meydana çıkmaya başladı zararları. Hastalıklar, ölümler... Neden olduğunu biliyoruz. Benim hastalıklar hiç bitmedi.
Ayşe Türkan: Çok stresliyiz bu maden yüzünden. Ben de çocuklarımız da çok stresliyiz. Bize hayvanlarımızın, çocuklarımızın sakat doğacağını hep söylüyorlar. Yeni yeni görmeye başladık biz de.
Hatice Küçük: Yargının bizim arkamızda olmasını, kararında durmasını istiyoruz. Yargı karar veriyor ama işletme devam ediyor. Temelli durdurulmasını istiyoruz. Bizim çabamız sadece kendimiz için değil ki, Türkiye için.
Raziye Arıkan: Şu an kapalı ama adını değiştirirler yine açarlar. Arkasında devlet var, biz çabalıyoruz ama... Devlet bizim yanımızda değil ki, şirketin yanında. Benim hayvanlarda sakat yok ama iki kuzum öldü.
Özer Akdemir
ÖNCEKİ HABER

Daha güçlü bir Eğitim Sen için

SONRAKİ HABER

ALBATROS

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...