4 Şubat 2008 00:00

YAŞAMA KÜLTÜRÜ


Geleceğe nasıl bir insancıl yaşama ortamı sunulabileceği kendi ülkelerinde bile belirlenmemiş Batının yeni yetmeleri, gençlerimize “idol” olarak sunulmaktadır. Onlara Sabahattin Eyuboğlu’nun şu sözlerini anımsatmak istiyorum: Batının kültür kaynaklarını özümsemeli, ama onların içinde yitmemeli, onları kendi kişiliğimizde eritmeliyiz.
Toplumumuz için bir gelecek tasarımı sorumluluğundan yoksun, yalnız kendi çıkarını düşünen kişiler, neyin çağdaş mimarlık, neyin çağ gerisi biçimcilik, düpedüz kopyacılık olduğunun ayrımında olmayanlar, ahkam kesmeğe kalkışabilmektedirler bu bulanık sandıkları ortamda.
Türkiye’nin genelini, az gelirlilerin durumunu, sosyal dengeyi hiç mi hiç düşünmeyenlerle birlikte kimi meslektaşlarımız da bindikleri dalı kesmektedirler.
Oysa bu günler ilginç olduğunca zor günler...
Cumhuriyetimiz, kimi hastalıklara karşı aşı almaktadır böyle günlerde... Bu sınav günlerini aşılacaktır.
Böyle günlerde bireyler de ne yanda olduklarını göreceklerdir....
Elbette yürek ister ülkeden, bağımsızlıktan yana olmak...
İnsanlarının yarısı, tüm yardımlardan uzak, kerpiç evlerde yaşayan bir ülkede bu gerçeği göz ardı eden davranışlar ahlak (etik) vicdan, sorumluluk konusudur elbette...
En küçük birikimlere bile göz dikmiş anamalcılar, vatandaşların güven duygusunu sömüren konut üretimine geçmişken onlarla işbirliğine girmek elbette bize yakışmaz...
En küçük bir sosyal-kültürel donatıdan yoksun, komşuluk, insancıllık duyguları vermeyen,ancak üst gelirlilerin satın alabileceği “mal” olarak üretilecek (sözüm ona) konut gökdelenlerine yer bulabilmek için “kentsel dönüşüm” aldatmacasına sapanlar, karşılarındakilerin de en az kendilerince akıllı olacağını unutarak, toplumu çocuk yerine koyabilmektedirler. Ne su havzası, ne orman alanı dinliyorlar...
Neyse ki şu günlerde toplumsal sorumluluğunun bilincinde, tümüyle sivil toplum örgütü gibi davranan Mimarlar Odamız var.
Ben kendi adıma, yıllardır özlediğim gibi, kendisi tasarımcılık savında olmayan, ama tasarımcıya alnının akıyla çalışabileceği bir ortam sağlama çabasında olan bir odamız olduğunu düşünüyorum.

MİMARLIĞIN YOLUNU AÇAN, YAĞMACILARIN YOLUNU KAPATAN...
İstanbul’da yağmacıların burada saymağa kalkışmayacağım girişimlerine hepimiz adına karşı çıkmayı bildi bu son dönemde odamız... Her etkinliğinden bizleri bilgilendirdi. Ülkemizi sömürgeleştirmeğe çalışanlara, bunların işbirlikçilerine karşı, bulanık suda balık avlamağa kalkışanlara karşı hepimizi uyarmaya aralıksız çalıştı... Toplumdan yana, yurdumuzdan yana, birliğimizden yana olmayı ilke edinmiş bir yönetim örneğiydi bu... Aydınlanmacı, ilerici güçlerle iş birliği yapmayı başardılar...
Bütün zor günlerde olduğu gibi odamızın çevresinde birlik olmalıyız.
Cengiz Bektaş

Evrensel'i Takip Et