05 Şubat 2008 00:00
DURUM
İyi ki varsınız! Kim, kimler? TÜSİAD ve Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ... TÜSİAD bir işveren kuruluşu, Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ da bu kurulun kadın başkanı...
İyi ki varsınız! Kim, kimler? TÜSİAD ve Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ... TÜSİAD bir işveren kuruluşu, Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ da bu kurulun kadın başkanı... Bu satırlar Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Pulura ait. Peki ama TÜSİAD Başkanına bu övgüyü neden dolayı yapıyor Hasan Pulur? Doğrusu budur ama, türban sorunu çok kişinin, çok kuruluşun sesini kıstı, kimi iktidar korkusundan, kimi iktidar borazanlığından... Hele kadınlar, hele kadınlar... Erkeklerin onlara kılık kıyafet seçip giydirmesini bile sorun yapmadılar, türbanı çenealtına çevirdiler, yine sesleri çıkmadı. İşçilerden bile ses yok, Karadenizlinin dediği gibi, sessuzluk...
TÜSİAD Başkanı A. Doğan Yalçındağ bu konuda ne diyor? Pulur söylenenleri şöyle aktarıyor: Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor ve 2008 Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Ancak bir süredir aslında, çok daha rahat bir zamanda tartışmamız gereken bir konuyu, türban konusunu, gündemin birinci maddesi haline getirdik. Ve durum tespiti: Evet, bir yanda başını örttüğü için eğitim sürecinde zorluk çeken kızlarımız var. Diğer tarafta da 15 yaşında istemediği halde kapatılanlar da var, birkaç yıl sonra çevre baskısıyla başını örtmek zorunda kalmaktan korkanlar da var.
Gerçekten de bugünlerde türban tartışmaları pek çok kişinin kafasını karıştırmış durumda. Tutumlar bu konuda alınan tavra göre belirleniyor, eski ittifaklar bozuluyor ve yenileri kuruluyor. Milliyetçilik konusunda MHPye oy verilmesini isteyen İlhan Selçuk bile şimdilerde MHPye ateş püskürüyor. Nedeni, AKP ile türban konusunda bu partinin girdiği uzlaşma. İlhana göre dünün milliyetçi MHPsi bugün Amerikancı ve mandacı oldu! Diğer umut generallerdi, ama onlar da sağlanan Amerikan barışı ile şimdilerde altına edip üstüne oturan çocuğa benziyorlar; ne yapsın Selçuk, ne yapsın Pulur? Denize düşen yılana sarılır hesabı TÜSİADa sarılınıyor.
Önce Bay Pulura sormak gerekiyor: Hasan Pulur, TÜSİAD Başkanının dünyadaki ekonomik gelişmelerden bahsederek gündemin ilk maddesinin ekonomi olmasından söz etmesi, sizin için ne anlam ifade ediyor? TÜSİADcıların halkın ve işçilerin durumu kötüleşecek, işsizlik ve yoksulluk artacak buna bir çare bulalım diye mi düşündüğünü sanıyorsun? Onlar gelin ekonomiyi ilk sorun olarak önümüze alalım derken, özelleştirmeyi hızlandıralım, kıdem tazminatını kaldıralım, emekliliği imkansız hale getirelim, işçi ücretlerini düşürelim, Amerikan ekonomisine daha fazla bağlanalım diyorlar. Yani faturayı tümüyle işçi ve emekçi halka çıkarmanın hesaplarını yapıyorlar. Ve Bay Pulur hiç kuşkunuz olmasın, AKP Hükümeti bütün bu konularda TÜSİADla uyum içinde çalışacaktır. Belki size de katkılarınızdan ötürü yılın gazetecisi unvanını verirler!
Bay Pulur işçilerden ses çıkmadığını söylüyorsunuz? Hasan Pulur, kaç tane TÜSİADcı patronun fabrikasında başı açık ve kapalı işçi kadının aynı tezgahta yan yana çalıştığını, aynı emek sömürüsüne uğradığını, TÜSİADcı olsun olmasın bütün patronların işyerlerinde işçi ve emekçi kadınların aynı biçimde sömürüye tabi olduğunu, aynı açlığı ve yoksulluğu paylaştığını, bazı işyerinde verilen yemekleri yemeyip evdeki çocuklarına götürdüğünü -Davutpaşadaki patlamada ölen işçi anne gibi-, aynı kaderi paylaştığını biliyor musunuz? Davutpaşadaki kolektif patron cinayetinin kurbanı olan 20den fazla işçi, şimdi bir daha hiç seslerini çıkaramayacakları bir biçimde yatıyorlar. İşçilerin sessizliğinin nedeni bütün bunlar olabilir mi Bay Pulur? Sahi, neden onlar için de bir şeyler yazmadınız?
Bay Pulur, hiç merak etmeyin ve korkuya kapılmayın; bu ülkenin işçi ve emekçileri, incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerin ülkenin en önemli meselesi gibi ortaya getirilmesine, bunun üzerinden kutuplaşmalar yaşanmasına karşı şerbetlilerdir. İnanın onlar kendi yaşamlarında iç içe yaşadıkları sınıf kardeşleri gibi başı örtülü gençlerin üniversitelere alınmamasını hiç mi hiç anlamıyorlar. Ama biliyorlar ki birlikte mücadele ederlerse, kendi yaşamlarında sorun olmayan şeyleri, ülkenin politik yönetiminde de sorun olmaktan çıkarabilirler; gerçek bir demokrasi ve laikliği kurabilirler.
İşçiler ve halk bu konularda olgundurlar Bay Pulur. Dini duyguları siyasi malzeme olarak kullananları gerektiğinde yüzde 3e indirip çöplüğe de atabilirler, gerektiğinde de -eğer ortalıkta aklı başında görünen başka kimseler yoksa- hadi bakalım sen de ömrünü tamamla deyip hükümete de getirebilirler. Son bir söz Bay Pulur: Demokrasisizlikten dolayı çözümlenmemiş her sorun gibi türban sorunu da şöyle ya da böyle bir çözüme kavuştuğunda, işçi ve emekçi halk, ülkenin ve kendilerinin gerçek sorunlarının ne olduğu konusunda biraz daha bilinçlenecektir. O zaman TÜSİADcıların da, Erdoğanların da, Baykalların da işleri sarpa saracaktır Bay Pulur! Ne dersiniz, bu nedenden dolayı mı bu tür meseleler hep bölünme ve kavga konusu olarak kalsın istiyorlar?
Ahmet Yaşaroğlu