06 Şubat 2008 00:00

Merdiven altına gizlenen hayatlar

Davutpaşa’daki patlamanın ardından, bölgede işçilerin hiç bir güvenceye sahip olmadan, kölelik koşullarında çalıştırıldıkları ortaya çıktı

Paylaş

31 Ocak’ta Davutpaşa’da meydana gelen patlama yeniden ‘merdiven altı işletmeleri ve işçilerin can güvenliğini’ gündeme getirdi. 23 kişinin ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlama, bu tür işyerlerinde çalışan işçilerin can güvenliğinin olmadığını bir kez daha kazıdı beyinlerimize. İş güvenliğinden yoksun olan ve her an yaşamını ya da işini kaybetme riski taşıyan işçilerle, kayıt dışı (merdiven altı) olarak tabir edilen işyerlerindeki çalışma koşullarını konuştuk. Can güvenliğinin olmadığını dile getiren işçiler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da üzerine düşen görevi yerine getirmediğini anlattılar. Sendika başkanları denetim mekanizmalarının çalıştırılmadığına dikkat çekerken, İnşaat Mühendisleri Odası, İstanbul’un patlamaya hazır bomba olduğuna dikkat çekiyor.
‘Sigorta isteyen hemen kapının önüne konuyor’
Patlamanın üzerinden günler geçse de, hâlâ yıkılan binayı izleyen bir kalabalık var. Kalabalığın arasına girerek sohbet etmeye başlıyoruz. “17 yıldır çorap atölyesindeyim, 17 yıldır da sigortam yok” diyen Metin Danacı, sigorta istediklerinde hemen kapı önüne konulduklarını söylüyor. Danacı, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Girdi-çıktı yapıyorlar. Sigortanı eksik yatırıyorlar. 5 sene çalıştığım fabrikada, patron beni tanımıyordu. İşten çıkartacağı gün gördü beni sadece. Haklarımı alamadığım için şu an mahkemeliğiz. Askerden gelince çalışmaya başladım burada. Şimdi 38 yaşındayım. Kirayı ödeyemiyordum. İş yoğun olduğu zaman alıyorlar, 15-20 gün çalıştırıp sonra işler hafifleyince çıkartıyorlar. Geçen gün elektriğe çarpıldım, zor kurtuldum. Hastane masrafı falan da ödemiyorlar. Çocuk işe girmeden önce 300-400 lira arasında bir para giriyordu eve. Şimdi de zaruri ihtiyaçlarımızı anca karşılayan bir para giriyor. Bir çocuğum da ilkokul 5’e gidiyor. Okumasını istiyorum ama okumazsa onu da zorunlu olarak okuldan alıp işe vereceğim.”
Geçtiğimiz sene Davutpaşa’daki bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlayan ve şu an 16 yaşında olan Metin Yalçın ise 3 aydır işsiz. O da, geçtiğimiz sene girdiği ve bir yıl çalıştığı işyerindeki 20 sigortasız işçiden biriymiş. Kazandığı para ise asgari ücret…
‘Denetime gelineceği zaman bize ücretsiz izin veriyorlar’
Geçtiğimiz perşembe günü çalıştığı çorap fabrikasından işçilere öncülük ettiği için işten atılan Yılmaz Balaman, “5 seneyi geçti orada işe başlayalı. Ancak son 5 ay sigortalı olduğum için tazminatımı çok az verdiler. Onu da almayacaktım ama haftalığımı o hafta vermedikleri için onun yerine aldım. Bir avukatla görüştüm. Şimdi işyerine dava açacağım” şeklinde konuştu. Çocukken baba mesleği olarak tekstilde çalışmaya başladığını anlatan Balaman, iki çocuk sahibi. Patronu çıkışını verince arkadaşlarının yanına gidip 10 dakika şarteli indirmelerini istediğini aktaran Balaman, diğer işçilerin de işten atılma korkusuyla kendisine destek olmadığını ve şarteli indirmediklerini söyledi. İşten çıkartıldığını öğrendiğinde, işverene “Sizi dava edeceğim, bakanlığa şikayet edeceğim” dediğini ve avukatın ise kendisine; “Git nereye şikayet ediyorsan et, bizde para çok” şeklinde cevap verdiğini söylüyor Balaman. “Mesela bizim fabrikayı Çelik Çorap diye bilir herkes” diyen Balaman, “Ama şu an resmi evraklarda görünen adı Alan Çorap. Her yıl fabrikayı kağıt üzerinde kapatıp farklı bir şirket adı altında yeniden açıyorlar. Nedeni ise işçilere tazminat hakkı vermemek. Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan denetime gelecekleri zaman, bize ücretsiz izin veriyorlardı” şeklinde konuştu. Balaman, 600 kişinin çalıştığı fabrikada işçilerin yüzde 80’inin sigortasız olduğuna dikkat çekiyor.
‘Bizi arka kapıdan çıkarıyorlar’
“Tekstilde işçiler sezonluk olur” diyen Fethi Ömür, 29 yaşında. O da 16 yaşında başlamış tekstil atölyelerinde çalışmaya. İş yoğunluğu fazla olduğu zamanlarda işverenin, işçileri 3 ay çalıştırıp sonra da kapı önüne koyduğunu anlatan Ömür, o üç ay boyunca da işverenin, “Bugün-yarın sigortanı yapacağım” diyerek işçileri oyaladığını söyledi. 5 yaşında bir oğlu olduğunu anlatan Ömür, asgari ücret ile ailesini geçindirmeye çalışıyor, yol parası vermemek için de Güngören’den yürüyerek gidip geliyorlar işe. “Bir de şöyle bir şey oluyor: Mesela benim çalıştığım fabrikadan beni çıkarttılar. Ben gidip başka bir firmada çalışmaya başlıyorum. Oradan çıkartılan işçi de benim çıkartıldığım firmada çalışmaya başlıyor. İşçiler böyle devir daim yaparak çalışıyorlar” diyen Ömür, işverenin denetimlerden nasıl kurtulduğunu ise şöyle anlatıyor: “50 kişilik gruptan 3 kişi anca sigortalıdır. Onlardan biri müdür, diğer ikisi de ustabaşıdır. Türkiye’de rüşvet ön planda. Denetleme olacağı zaman bizi arka kapıdan çıkartıyorlar. ‘Yarın gelin’ diyorlar. Nasıl haber alıyorlarsa?.. 16 senedir tekstildeyim, toplam 200 gün yatmamıştır sigortam. Mesela daha 15 gün önce yeni bir işe girdim. ‘3 ay sonra sigorta yapacağız’ diyorlar.” Davutpaşa’da bomba patlasa bu kadar etkili olmayacağını belirten Ömür, “Belki de bu kadar insan ölmezdi. İşçiler resmen köle gibi” dedi.
32 yaşındaki Eyüp Nair ise geçirdiği iş kazasından sonra işsiz kalmış. Başvurularda bulunduğunu, ancak sonuç alamadığını açıklayan Nair de sigortasız çalıştırılanlardan.
‘Can güvenliğimiz yok’
16 yaşında çalışmak zorunda olan Burak Güreler de sigortasız işçilerden sadece biri. Patlamanın olduğu gün eniştesine yardım ettiğini dile getiren 22 yaşındaki Mesut Karal, 12 yaşından beri çalıştığını, bu 10 yılda toplam 2 haftalık sigortası olduğunu ifade ediyor. Bu on yıl içinde hiç denetlemeye şahit olmadığını belirten Karal, “Patrona sigorta diye diretemiyorsun. Adam kapı önüne koyuverir valla. Bazıları da sigorta yapıyor ama o zaman da önceden 650 veriyorlarsa, maaşını azaltıp 450 vermeye başlıyorlar” diyor.
İzzet Akkaya da “Can güvenliğimiz yok. Burada yüzlerce tüp patlarsa, o zaman daha büyük felaket olur” diyerek yetkililerin seslerini duymasını istiyor. Belediye başkanının “Bize ihbar edin” dediğini anlatan Akkaya, Birinci Zer Sanayi içinde bulunan Belenkoğlu Tüp Dolum Tesisi hakkında daha önce şikayette bulunduklarını, ancak bir işlem yapılmadığını dile getirdi. (İstanbul/EVRENSEL)

SGK’ndan kendini yalanlayan açıklama!
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı, Zeytinburnu’ndaki patlamada ölen vatandaşlardan sadece iş sözleşmesi ile çalıştıkları tespit edilenlerin ailelerine gelir sağlanacağını açıkladı. Yaşamını yitiren vatandaşların en az 5 yıl-900 gün sigortalı olması gerekiyor ancak Zeytinburnu’nda 17 yıl çalışan işçinin bile sigortası yok.
SGK yaptığı açıklamada, “506 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin amir hükmüne göre, işe alınanlar kendiliğinden sigortalı sayılmaktadırlar” denilerek iş yerinde vefat edenlerin, SGK müfettişlerinin denetimleri sonucunda iş yerinde çalıştıklarının tespiti halinde sigortalı kapsamında sayılacakları vurgulandı. Ölenlerin ailelerine, iş kazaları ve meslek hastalıkları sigorta kolundan gelir bağlanacağı belirtilen açıklamada, “Vatandaşlarımızın alilerine ölüm sigortası kolundan da aylık bağlanacaktır. İş kazaları sigorta kolundan gelir, ölüm sigortası kolundan aylık bağlanmasına hak kazananlara, aylıklardan yüksek olanın tümü, düşük olanın ise yarısı tutarında gelir ve aylık bağlanacaktır” denildi. (HABER MERKEZİ)

‘Devlet görevini yerine getirmiyor!’
Konuyla ilgi görüştüğümüz sendika başkanları ise İstanbul’da birçok merdiven altı denilen kayıt dışı işyeri olduğunu söyledi. Bu sorunu daha önce de gündeme getirdiklerini belirten sendika başkanları, devletin bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmediğine dikkat çektiler.
Musa Servi (Deri-İş Genel Başkanı): Patlama ilk değil. Tersaneler bölgesinde de bir ay içinde 14 işçi yaşamını yitirdi. Siteyi de gezdik; her an patlama olacak gibi... Devletin bu konuda üzerine düşeni yapması gerekiyor. Çalışma Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne gitmiştim birkaç gün önce, orada bu bölgede teftiş yapılacağını, ancak bakanın bunu son anda durdurduğunu söylediler. İşverenler dikensiz gül bahçesi istiyor, AKP Hükümeti de bunun önünü açıyor. Bizzat yetkililer yüzde 50-60 civarında kayıt dışının olduğunu söylüyor. O zaman denetim mekanizmalarını bilinçli olarak çalıştırmıyorlar. İşverenlerin çalışmalarını daha rahat yapmalarının önünü açıyorlar. Bu durumda bu tarz iş kazalarının yaşanmasına yol veriyor. Emekçilerin, bu cinayetlerin önüne geçmek için seslerini yükseltmeleri lazım.
Rabia Özkaraca (Tez Koop-İş 2 No’lu Şube Başkanı): Kayıt dışılık mücadele ile bitirilir. Sendikaların bunu ciddi anlamda ele alması gerekiyor. Güvencesiz çalışma kapitalizmin en önemli sorunlarından birisi. Hükümet bunu teşvik edecek yasalar çıkartıyor sürekli, son istihdam paketinde de bu var zaten. Sendikaların artık müdahale etmesi gerekiyor, çünkü böyle devam ederse güvenceli çalışan, sendikalı işçi kalmayacak.
Hüseyin Ayrılmaz (Belediye-İş 3 No’lu Şube Başkanı): Daha önce bu konularla ilgili eski Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu ile bir görüşmemiz olmuştu. Ona bu merdiven altı çalışmalar, ancak kayıt altına alınarak, örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılarak engellenir demiştik. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Sorunu çözmek için örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırsınlar.
Cemal Gökçe (İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı): İstanbul’da 92 LPG dolum istasyonu var. Bunların sadece 11 tanesi ruhsatlı. 562 tüp satış noktası var. 94 adet oto gaz istasyonu var. Bunların her birinin bomba istasyonu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hem kullanılan teknoloji açısından, hem bulundukları yerler açısından, hem de denetlenmemeleri açısından... Meskün alanlara ve yollara çok yakın olmaları açısından son derece problem oluşturuyor. En yakın olayı işte Davutpaşa’da gördük.

Bakan Çelik: Sendikalı olsalardı...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Davutpaşa’da bir iş hanında meydana gelen patlamada yaralananları ziyaret ettiği sırada yaptığı “Bu işyerlerinde eğer sendikal faaliyetler olsaydı, bunların denetimini çok daha kolay yapma imkanımız olabilirdi” şeklindeki açıklaması, sendikalardan destek buldu.
Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay da bir işletmede sendikanın olmasının her yönüyle kontrolü artıracağını, sendikanın olduğu bir yerde işçilerin sigortalı çalıştırılacağını, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanmasının sağlanacağını, çalışma hayatını düzenleyen tüm kuralların yerine getirileceğini kaydetti.
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Çelik’in tespitini çok yerinde bulduklarını dile getirdi. İstatistiklerin, sendikal örgütlü olan işyerlerinde iş kazalarının çok az meydana geldiğini ortaya koyduğunu ifade eden Uslu, “Sendikalar, bu işyerlerinde işçilere yönelik yaptıkları eğitimlerle, işyerlerinin denetime daha açık olmasını ve iş sağlığı ile iş güvenliğine ilişkin kurallara uyulmasını sağlamalarıyla önemli farklar oluşturuyorlar. Bu nedenle iş kazalarının önlenmesinde sendikalı işyerlerinde olumlu sonuçlar alınıyor. Buna karşın sendikasız, denetimsiz işyerlerine kamunun denetim zaafları eklenince, Davutpaşa’daki gibi olaylar meydana geliyor” diye konuştu.
Cehenneme dönüşmeden
DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, iş “cinayetlerinin” önlenmesi, işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarının hayata geçmesi için sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği kaydedildi.
Açıklamada şöyle denildi: “Devlet ve işverenler, çalışanların haklarının olduğu ve bu haklara saygı gösterilmesi gerektiği gerçeğini göz önünde bulundurmak zorundadır. Emekçilere, insan onuruna yaraşır iş koşulları sağlanmalıdır. Sendikal örgütlenme, çalışma ilişkilerinin haklar temelinde gerçekleşmesinde en etkin denetim ve yaptırım aracıdır. Bu gerçek doğrultusunda kurgulanacak bir toplu çalışma ilişkileri sistemi, tüm çalışanların sendikalara üye olma hakkını güvenceye alacak biçimde gerçekleştirilmelidir. DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, ucuz emek cenneti olan Türkiye iş kazası cehennemine dönüşmeden, tüm yetkilileri hesap vermeye ve görevlerini yapmaya çağırmaktadır.” (İstanbul/EVRENSEL)
Nihat Karadağ - Eylem Lodos
ÖNCEKİ HABER

Karanlığı yırtan mektuplar

SONRAKİ HABER

İMES işçileri: Yavaş yavaş ölüyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...