07 Şubat 2008 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Almanyanın Ludwigshafen kentinden yükselen yangının dumanı ciğerimizi, beynimizi, ruhumuzu paramparça ediyor.
Almanyanın Ludwigshafen kentinden yükselen yangının dumanı ciğerimizi, beynimizi, ruhumuzu paramparça ediyor. Günlerdir hep birlikte bu büyük felaketten geriye kalan ürkütücü fotoğraf karelerine bakıyoruz. Ölümün gelip kapıya dayandığı anda, çaresizlik içinde, ne yapacağını bilmeyen, son bir kurtuluş umuduyla çırpınan kadınların, çocukların ve erkeklerin haykırışları, Türkiyede, Almanyada ve diğer ülkelerde herkesin kulaklarında çınlıyor.
Büyük bir insanlık dramına, çaresizlik içerisinde hep birlikte tanık olduk.
Ve her büyük dramda olduğu gibi bu kez de felaketin ortasındaki en güçsüzler, yani çocuklar ve kadınlar kaybetti.
Ölüm listesi bunun belgesi: Karanfil Kaplan (4), Dilara Kaplan (11), Kamil Kaplan (3), Kenan Kaplan (2), İlyas Çağlar, Medine Kaplan (48), Belma Özkaplı (22), Hülya Kaplan (31), Döne Kaplan (21).
Hayata ilk adımını atmış çocuklar ve onları kurtarmak için bedenlerini ateşe siper eden analar... Bu korkunç facianın akıllara çakılan fotoğraf karesi hiç şüphesiz, üçüncü kattan boşluğa bırakılan bebelerin görüntüleri oldu. Hayatta kalmak için son çare olarak boşluğa atlamanın tek çare haline geldiği o an...
Bu anı hepimizin belleğine kazıyan spor fotoğrafçısı Rene Werse, karşılaştığı manzarayı, Öyle sahneler oldu ki, hayatta hiçbir zaman unutamam diyerek özetliyor.
Nasıl unutulur ki alevlerle boğuşan kadınların, çocukların çığlığı; yavru bebelerin havada uçuşu... İnsanlığın ateşe verildiği Solingen, Möln, Rostock... Sivas unutuldu mu?
Hayır.
Almanyada yaşayan Türkiye kökenliler için 1993te Solingende Genç ailesine ait evin ırkçılar tarafından gece yarısı ateşe verilmesi ayrı bir anlam ifade ediyor. Ve o günden bu yana her ırkçı saldırı Solingen ile anılmaya başlandı. Öyle görünüyor ki, her ne nedenle olursa olsun 9 insanın canına mal olan Ludwigshafen yangını da bundan sonra dönemeç olacağına benziyor.
Bu satırların yazıldığı saatlerde, bu büyük facianın ırkçı bir saldırı mı, yoksa bir kaza sonucu mu olduğu kesinleşmemişti. Ama sonuç ne olursa olsun, olup bitenleri Türkleri yaktılar (Hürriyet), Yine Bizi Yaktılar (Türkiye) mantığıyla görmemek gerekiyor. Bir ırkçı saldırıda yakılan Türklerdir, ama yakanlar Alman değil. Almanları, Türkleri yakan bir ulus olarak göstermek kadar tehlikeli başka bir şey yok şu günlerde. Solingende yakılan Türk, yakanlar Neo-Nazilerdi.
Möllnde yakılan Türk, yakanlar Neo-Nazilerdi. Rostockta yakılanlar Afrikalı sığınmacı, yakanlar Neo-Nazilerdi.
***
Solingende Genç ailesine sahip çıkan, Neo-Nazilere karşı yürüyen Almanlar nasıl unutulabilir?
Ya da bugün Kaplan ailesiyle dayanışma içinde olmak için didinen binlerce, on binlerce Almanın aynı acıyı yüreğinde hissederek yardıma koşması nasıl görmezden gelinebilir?
Her ırkçı gösteri olduğunda meydanları dolduran binlerce, on binlerce Alman genci, kadını, erkeği nasıl Türkleri yakanlar diye lanse edilebilir? Ludwigshafen saldırısı yabancı düşmanı bir olay olarak kanıtlandığı takdirde, yine en çok tepkiyi Alman halkı gösterecek. Tıpkı bundan 15 yıl önce Solingende olduğu gibi...
Tepki göstermekle yetinmeyecek, benzer vahşetlerin bir kez daha yaşanmaması için anıtlar dikecek, müzeler kuracak. Çünkü, Alman halkı insan yakmanın nasıl büyük bir barbarlık, kara leke olduğunu Hitler faşizmi döneminde gördü, yaşadı. Bu yüzden geçmişiyle hesaplaştı ve Bir daha asla! dedi. Yabancı düşmanlığı üzerinden prim toplamak isteyenlere en son Hessen seçimlerinde olduğu gibi sırtını döndü.
Bugün Ludwigshafen yangınının açığa çıkarılması, suçluların cezalandırılması çağrısı yaparak, gurbetteki vatandaşlarının sahipsiz olmadığını ilan eden, heyet gönderen Ankaradaki yetkililer, keşke bir de dönüp Türkiyede olup bitenlere bakma zahmeti gösterse...
Daha geçen hafta Davutpaşada izinsiz maytap atölyesi 20 kişiye mezar oldu. Ludwigshafen için onca laf edenler Davutpaşa mağdurları için ne yaptı? Ludwigshafende yananlar Türk de, Türkiyede ölenler değil mi?
Peki bugün Almanyaya üst perdeden seslenerek Yeni Solingenler istemiyoruz diyenler, Solingenden ders çıkarıp Sivastaki kebap evi için ne yapıyor?
Koca bir HİÇ...
O halde böylesi büyük olaylarda halklar arasında düşmanlık ve önyargıları körükleyen hamaset dolu açıklamalardan kaçınmak, samimi olmak gerekiyor.
Hem de çok...
Yücel Özdemir