7 Şubat 2008 00:00

ARASIRA


Yıllardır IMF ve Dünya Bankası direktifleri doğrultusunda, işçi ve emekçilerin yüzyıllar süren mücadeleleri sonucu kazandıkları sosyal güvenlik (emeklilik, ihtiyarlık, analık, malullük, işsizlik ve sağlık sigortası) hakkına yönelik dünya çapında sürdürülen saldırılar ülkemizde de AKP Hükümeti eliyle hız kesmeden devam etmektedir. IMF ve DB direktifleri doğrultusunda AKP Hükümeti, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nda değişiklik öngören yasa tasarısını Meclis komisyonundan geçirmiştir.
Anayasa Mahkemesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (GSS) Yasası’nın memurlar lehine bazı maddelerini iptal etmiş olmasına rağmen, yasanın liberal özüne dokunmamıştır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmediği bazı maddelerde değişiklik yapılması ilginçtir. Mahkemenin kararını etkisiz hale getirmek için yeni işe giren memurlar söz konusu yasa kapsamına dahil edilmiş, halen çalışmakta olan memurlar için mevcut durumun devam etmesi benimsenmiştir.
Prime dayalı Bismarkçı sistem tüm yurttaşlara aynı koşullarda sigorta ve sağlık hizmeti sunmayı öngörmemektedir. Ülkemizde de yurttaş temelli bir program yerine, işçi ve emekçiler gruplara ayrılarak farklı haklar tanınmaktadır. Öncelikle erkekler hak sahibi olarak tanınmakta, kadınlar ya çocuk olarak babalarından ya da eş olarak kocaları üzerinden birtakım haklara sahip olabilmektedir. Diğer taraftan mesleki anlamda bir ayrım söz konusu olmakta; en üstte devlet memurları (Emekli Sandığı), onların ardından işçiler (SSK), onların ardından kendi hesaplarına çalışanlar (Bağ-Kur) en sonda ise yoksullar (yeşil kart) gelmektedir.
Bu yasa ile gündeme gelen konulardan biri de emeklilik yaşının yükseltilmesidir. Şu an yeni işe giren kadın 58, erkek ise 60 yaşını doldurmaları ve 7 bin gün prim ödeme koşuluyla emekli olabilmektedir. Ancak yasa sonrası emeklilik yaşı 2035-2048 yılları arasında kadın ve erkek için 65 yaşında eşitlenmektedir. Yasa çıktıktan sonra işe giren biri, emekli olabilmek için prim ödeme gün sayısını her yıl 100 gün artarak kademeli olarak 9 bin gün prim ödemek zorunda kalmaktadır. İşsizliğin, esnek istihdamın ve taşeronlaştırmanın çok yaygın olduğu ülkemizde emekçilerin 9 bin gün sayısını tamamlamaları imkansızdır. Kaldı ki 60 yaşına gelmiş bir insanın iş bulması çok zordur. Ayrıca emekli aylıklarında oranların azaltılması, mâlüllük koşullarında zorlaştırma, süt paralarının azaltılması, fiili hizmet zammında kapsamın daraltılması gibi sosyal güvenlik bakımından kazanılmış pek çok haklar gasp edilmekte ve mevcut durumdan daha geriye gidilmektedir.
Sağlıkta ise SSK’nın Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü ve Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü olarak ayrılması ile süreç başlatılmış, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi ile finansman ile hizmet sunumunun birbirinden ayrılması başarılmış ve GSS’nin uygulanması için gerekli ortam hazırlanmıştır.
Daha sonra özel sağlık kuruluşlarıyla sözleşmeler yapılarak hem kamu kaynakları buralara aktarılmış hem de büyük oranda sağlık hizmetleri sunumuna yönelen dinci cemaatler için sermaye birikimi sağlanmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun internet sitesinde yer alan istatistiklere göre 2007 yılında özel sağlık kuruluşlarına aktarılan para 2 milyar dolar civarındadır. Diğer taraftan mantar gibi çoğalan özel hastaneler ve tıp merkezlerinin kısmen kamu otoritesi kapsamı dışına çıkarılarak, türban takan sağlık personeli içinde daha rahat bir istihdam alanı yaratılmıştır.
Tüm yurttaşların sosyal güvenlik kapsamı altına aldığını iddia eden AKP Hükümeti GSS Yasası ile prim ödemeyenlere acil haller dışında sağlık hizmeti verilmeyeceğini hüküm altına almaktadır. Yani kayıt dışı çalışmanın kayıtlı çalışmayla hemen hemen aynı olduğu ve ekonomik açıdan da sürekli kriz halinde olan bir ekonomi sonucu emekçilerin her geçen gün yoksullaştığı ülkemizde GSS kapsamında sağlık hizmeti alamayanların sayısı her geçen gün artacaktır.
Tüm bunlar yaşanırken, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Yasası yürürlüğe girmiş, bugün Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur SGK adı altında tek yapıya dönüştürülmüştür. Çalışanlar ise yap boz ya da deneme yanılma yoluyla çeşitli birimlerde görevlendirilmekte, çalışanların bugün çalıştığı yerde yarın çalışacağının garantisi bulunmamaktadır. Kimlerin merkez teşkilatlarında kimlerin taşra teşkilatlarında görev yapacağı belirsizdir ve tanımsız görevler üzerinden atamalar yapılmaktadır. SGK çalışanları huzursuz ve yarınlarına ilişkin kaygılıdırlar. Bu sistem ile kurumsal olarak yeniden yapılanma sürecinde işyeri değişiklikleri daha bugünden başlamıştır.
Sonuç olarak, daha önce depremi fırsat bilip Meclis’ten emeklilik yaşını yükselten yasayı geçiren hükümet gibi, AKP de türban konusunu gündeme getirerek, tüm ülke için yaşamsal önemde olan bir konuyu gözlerden kaçırmaktadır. Üstelik uzlaşı ve sosyal diyalog olmadan yasanın çıkmayacağını söyleyenler sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve örgütsüz geniş halk yığınlarının taleplerini dikkate almadan neoliberal ekonomi politikalarının gereklerini yapmaktadır.
*BES Ankara 1 No’lu Şube Başkanı
Fikret Aslan*

Evrensel'i Takip Et