10 Şubat 2008 00:00

cızırtı


İsmini Vermek İstemeyen Seyirci, adını İVİS diye kısalttı.
Televizyon izlerken, siz de istemez misiniz, stüdyoya dalıp aylardır çözemedikleri meseleleri bir çırpıda halledip yeniden salondaki rahat koltuğunuza dönmeyi? İşte bundan sonra bu işi, İsmini Vermek İstemeyen Seyirci İVİS halledecek.
Onu hatırlarsınız, telefon bağlantısı alan her programa bağlanıp derdini anlatır, fikrini söylerdi. İçimizden biri olduğu için onu çabuk sevmiş, bağlanmıştık. Artık telefon bağlantısı devri kapandı. Yepyeni maceralar İVİS’i bekliyor.
Bundan sonra kimi zaman Seda Sayan’ın stüdyosuna girecek, anlaşamayan gelinle kaynanayı barıştıracak, kimi zaman dizilerde 80 bölümdür kavuşamayan sevgilileri kavuşturacak.
Bu işi zaten televizyoncular halledemezdi, ancak içimizden biri üstesinden gelebilirdi.
Biz de İVİS’in son görüldüğü yerleri burada bildirmeye çalışacağız. Kanallar yayınlamayı reddetse de, televizyon seyircisinin gerçek dostu ve kurtarıcısı İVİS’in maceraları işte böyle başladı:
(Yer: Var Mısın Yok Musun yarışması stüdyosu)
Acun: Evet şimdi Hamdi Bey’in arayıp yeni teklifi vermesini bekliyoruz. Daha bir sürü kutumuz var açılacak. İşte çaldı. Buyrun Hamdi Bey.
İVİS: Acun, beni iyi dinle. Yarışmacı abla bir kutunun numarasını söyleyince o hemen açılacak, anlaşıldı mı?
Acun: Ama siz kimsiniz? Hamdi Bey’e ne oldu?
İVİS: Bir şey olmadı. Onun da kulağını çektim, teklif verirken babasının parasını veriyor gibi davranmayacak. Adil olacak. Yeter kardeşim sizden çektiğimiz. Bir kutuyu bir saatte açıyorsunuz. Hamdi desen cebinde akrep var. Kapatayım mı lan televizyonumu? Kutuları bekletme diyorum sana, duydun mu?
Yarışmacı: Neler oluyor?
İVİS: Ablacığım sen de çabuk karar ver. Alt tarafı bir sayı söyleyeceksin. Ben ismini vermek istemeyen seyirci, şimdilik gidiyorum. Gözüm üstünüzde.
(Yer: Şansa Bak yarışması stüdyosu)
Ahmet Çakar: Bu soruyu bilirseniz finale gidiyorsunuz. Türk bayrağı göndere çekilirken söylenen marşın adı nedir?
Yarışmacı: Valla Ahmet Çakar hocam, mehter marşıyla Fenerbahçe marşı arasında kaldım.
İVİS: Olduğunuz yerde kalın. Tamam kapatın bilgisayarları, al götür kızım küreyi.
Yarışmacılar: Neler oluyor? Siz de kimsiniz?
İVİS: Asıl siz kimsiniz? Burası bilgi yarışması kardeşim. Bu ne cehalet be? Hiçbir soruyu bilmiyorsunuz. Aylardır bu yarışmayı izliyoruz, adam gibi iki soru bilene denk gelmedik. Atıyorsunuz tutturmaya çalışıyorsunuz. Böyle bilgi yarışması mı olurmuş? Kapatalım mı televizyonu, onu mu istiyorsunuz? Şimdi size dağıtacağım kitapları alacaksınız, biraz bir şeyler okuyup öyle geleceksiniz.
Ahmet Çakar: Pardon beyefendi, burası benim programım. Siz kim oluyorsunuz da…
İVİS: Ahmet Hocam sana da düdük getirdim. Sıkıldıkça çalarsın, gerginliğini alır adamın. Herkese fırça atmazsın. Bana ismini vermek istemeyen seyirci derler. Hadi kolay gelsin…

televizyonunu yeni açanlar için
* Bir cep telefonu operatörü reklamında, kısa konuşmanın zararları anlatılıyor. “Anne ben Afrika’ya yerleşiyorum.” “Çok uzak.” / “Durun siz kardeşsiniz.” “Skandal.” / “Baba ben okulu bırakıp dansöz olmaya karar verdim.” “Mantıklı.” gibi. Aslına bakarsanız, bu reklam bende ters etki yarattı, telefonda kısa konuşmanın ne kadar güzel olduğunu hatırlattı. Diyelim çok ucuz, hatta bedava. İnsan, Afrika’ya taşınmaya karar veren oğluyla telefonda mı tartışır? Bunlar madem önemli konular, oturursunuz, yüz yüze konuşursunuz. Kapatın telefonu, hatları meşgul etmeyin.
* CNBC-e Amerikan dizileriyle beslenen bir kanal. Birkaç ay geriden takip ettiği için grev bu kanalı yeni vurdu. Amerika’daki senarist grevi bütün dizileri durdurmuştu çünkü. CNBC-e’nin Şubat programına bakınca görüyoruz, kendisini filme verdiğini.
* Bülent Ersoy usulü “hâlk”, yani L’yi incelterek halk deme yolunun nereden geldiği sonunda ortaya çıktı. Karayılan dizisinde Türkçe konuşan Fransız işgalciler var ya, onlar konuşurken duyduk. Onlar da “hâlk” diyor. Hâlk’in kökeni ortaya çıktı da, Türk Dil Kurumu rahatladı.

KAMPANYA - jüriye havlayın, puan getirir!

İnsanlı yarışmaları tükettiğimizi herkes biliyor. O yüzden köpekli yarışma başladı. Bir ünlü ile bir köpek eşleşiyor. Her hafta otur, kalk, şurdan atla gibi hareketler yaptırıyorlar. Fakat yarışmacılar insan değil köpek olduğu için, kimi problemler çıkabiliyor. Son bölümde, bazı yarışmacı köpekler birbirine saldırmaya, havlamaya başladı. Onları yan yana getiremediler, hatta “İyi ki o ikisi finale kalmadı” gibi şeyler söylediler. Halbuki bu işin yolu, jüriye havlamaktır. Köpecikler daha bilmiyor belki ama, puan getiren odur.
Çağdaş Günerbüyük