10 Şubat 2008 00:00

Dirençlerini yeniden yaşadılar


Sahiplerine gönderilmeyen, imha edilmeleri istenen 40 mektubu “Vicdanına yenik düşen” bir astsubayın, kendilerine teslim ettiği Devrimci 78’liler Federasyonu’nun, İnşaat Mühendisleri Odası’nda açtığı “Mamak Zindanı Kadınlar Koğuşu’ndan, 26 Yıl Sonra Sahibini Arayan Mektuplar” adlı sergi mektupları sahipleriyle buluştururken, duygulu anlar yaşandı, gözler ıslandı, “Mamak Türküsü” hep bir ağızdan söylendi.
Sergi önceki akşam İMO Sergi Salonu’nda, o günleri yaşayan, Mamak’ın, Mamak Komutanı Raci Tetik’in işkencelerini yaşayanları, onların dostlarını, yakınlarını bir araya getirdi. Direnişleriyle o dönem Mamak’ta adeta destan yaratan kadınlar, sadece direnmeyi değil, duygu ve özlemlerini, umutlarını kağıda aktarmayı bildiklerini de 26 yıl sonra ortaya çıkan kartlarda, mektuplarda göstermiş oldular.
Sergi doğru okunmalı
Açılışta konuşan tiyatrocu Yılmaz Demiral, serginin, neyin sergisi olduğunun doğru okunmasını, hâlâ hesabı görülmeyen bir zulüm döneminin sergisi olduğunun bilinmesini istedi. Mektupların yazıldığı döneme dikkat çeken Demiral, “Sizi yazan kalemi tutanların, susuşlarındaki hıncı, dudaklarında titreyen zamanı, söze dökülemeyen sevinçlerini, ama ille de kalemleriyle dilleri arasında gerili uçurumu nasıl sevmeyelim!” diye sürdürdü konuşmasını.
Devrimci 78’liler Federasyonu Başkanı Ruşen Sümbüloğlu ise “Mamak Zindanı’nın eski ‘huysuz’ sakinleri” diye nitelendirdiği Mamaklı kadınları selamladı. Sümbüloğlu, gözyaşlarının çekinmeden serbest bırakılmasını istedi. Mamak’ta kadınlara ait 1 ve 2’inci koğuşta yazılan ve gönderilen kırk mektup ve kartın “vicdanıyla baş edemeyen” bir görevli sayesinde sahiplerini bulduğunu aktaran Sümbüloğlu, ”Peki ama ya sahiplerine ulaştırılmayan diğer mektuplar? Ulaştırılmayan her mektup hayatlarımızdan çalınan ve alıkonulan bir andır. Rehin gibi, tutsak gibi...” dedi.
Aranıyor!
Sergiyi gezenler önce bir “Aranıyor!” ilanı ile karşılaştılar; Mamak’ın işkencecisi Albay Raci Tetik’in fotoğrafının da yer aldığı; görenlerin, yerini bilenlerin Darbe Karşıtı Platforma bildirmelerinin bir insanlık görevi olduğunu hatırlatan ilan...
Ondan sonrası, yaşayanları o acı, işkence dolu günlerle birlikte direnci hatırlatan 26 yıl öncesine götüren kartlar, mektuplar... Gözyaşlarını tutamayanlar, ‘Ben de Mamak’ta kaldım” diyen ancak mektubu olmayan kadınlarla, kadınların direnişinden övgüyle söz eden Mamak’ı yaşayan erkek yoldaşları...
‘Benim mektubum nerede’
Ferihan’nın annesi Cemanur Duygu da sergiye katılıp, “Nerede mektubum” diye soranlardan. Ancak kendisine yazılmış mektup bulamasa da cezaevindeki kızının, diğer çocuklarına yazdığı satırları okurken en az kızı kadar duygulandığı gözlerinden okunan anne Cemanur da 26 yıl öncesini yeniden yaşadı...
Ferihan’ın kızı, lise öğrencisi Selina da annesinden sürekli dinlediği Mamak anılarını, Mamaklı günleri mektuplar aracılığıyla canlı canlı görebildi. “Annem her zaman anlatırdı, mektuplarını da okumuştum” diyen Selina, ‘annesinin bu yönü ile gurur duyduğunu’ sözlerine ekledi.
Azılılar koğuşu
Ayşe Bakkalcı da 1’inci Koğuş’ta adını gördü. Başındaki rakam kırmızı kalemle yuvarlak içine alınan o dönem soyadı ‘Pekdemir’ olan Ayşe Bakkalcı, cezaevinde birlikte yattığı arkadaşlarını 26 yıl sonra yeniden, böyle bir ortamda görmekten çok duygulandığını anlattı. Ayrık otu görülseler de bu duygu ve düşüncelerinin her zaman yaşayacağına inancını dile getiren Pekdemir, “Şimdi ‘ütopya’ gibi görülse de ezen-ezilen oldukça bu düşüncelerin yaşayacağına inancını” ifade etti.
A Blok 1’inci Koğuş’ta ismi bulunan Ayten Saçık da heyecanla listede ismini gösterirken, bu koğuşun neden ‘azılılar koğuşu’ diye adlandırıldığını anlattı.
Serginin sonunda Mamak’ın ‘huysuz’ kadınları, aralarına Sümbüloğlu’nu da alıp, Raci Tetik’i arayan ilanlarının önünde toplu fotoğraf çektirdiler. (Ankara/EVRENSEL)

‘Gurur duyduğumuz direngenliğimiz’

‘Azılılar koğuşunda’ kalan Meral Bekar da aynısını kendisinin de yaptığı ve gönderildiğini söylediği, birlikte kaldığı bir arkadaşının yaptığı etaminden gül önünde duygularını anlattı:
“Gurur duyduğumuz direngenliğimizi, geleceğe dair umudumuzu, inancımızı hatırlattı. İnsanlık dışı uygulamalara karşı askeri cezaevinde el ele, omuz omuza verdiğimiz mücadeleyi ve başarısını hatırlattı. Bizi bizden almaya çalıştılar ama biz buna izin vermedik. Bize, kadınlar koğuşuna istediklerini yaptıramadılar.”
Duygularını sözlere dökemeyen, adeta şaşkın mektupları inceleyen İlknur Erberk de bu mektupların gitmediklerini bilmediğini, yıllar sonra burada karşılaşmanın çok ilginç olduğunu belirterek, “Yeniden o günleri yaşadım, çok duygulandım” dedi.

‘26 yıl sonra Alabora oldum’

Renk renk boyalar ve kuru çiçeklerle yaptığı kartları yasaklanan Ferihan Uzun (Duygu) duygularını, ‘alabora oldum’ diye dile getirdi. İzmir’den kızı ve annesi ile birlikte gelen Ferihan, kartlara bakarken adeta 26 yıl öncesini yeniden yaşadı. Ferihan, ablası, kardeşi ile doğum yaptırdığı kuzeninin oğlu Can Özgür’e ‘ebeannen’ imzasıyla yazdığı kartları gösterdi. “26 yıl sonra karşımda görünce alabora oldum ” dedi ve arkasından hemen sordu; “Nasıl olur da bu kadar sevgiyi, özlemi, güzelliği ifade eden şeyler yerine ulaştırılmaz?” Ferihan, “Orada yüksek sesle şarkı söylemek de yasaktı. Ona karşı notalar sessiz bir tepki” dedi. Ferihan o günleri unutmadığını şu sözlerle dile getirdi: “İşkenceler, tedavi edilirsen 30 yılda beyinden siliniyormuş. Şu iki satır o günkü işkencelere beni tekrar götürdü.”

Mektupların yırtılması olağandı ama

Mektuplar kendisine söylendiğinde çok heyecanlandığını belirten İMO Genel Sekreteri Gülay Özdemir, “Mektupların verilmemesi, yırtılıp, çöpe atılması o dönem o kadar olağandı ki, ama 26 yıl sonra onları karşımızda görmek gerçekten şaşırtıcı oldu” dedi. Kızlar koğuşunun cezalı olduğunu, mektuplarının verilmediğini, yırtılan mektuplarını askerlerin getirip önlerinde çöpe attıklarını hatırlatan Özdemir, “Yüzümüzü duvara dönerek durmamız istenirdi, biz de reddederdik. Sayımlarda sonda bulunana, askerler gibi ‘Son komutanım’ demesi istenirdi, kimse demezdi” diye anlattı.
Sultan Özer

Evrensel'i Takip Et