11 Şubat 2008 00:00

NABIZ


Tezimiz şu; “AKP 2003-2007 yılları arasında, sağlığa ciddi bir kaynak ayırarak, hem toplumun, hem de hekimlerin çoğunluğunu “memnun eden” bir sağlık uygulamasında bulundu”. Sorumuz da şu; “Bu uygulamayı sürdürebilmesi, 2008 itibariyle ne kadar mümkündür?”
Sağlığa ayrılan toplam kamu harcaması, 27.2 milyar dolar olarak hesaplanmış. Bu miktarın da, toplam sağlık harcamasının yüzde 70’i olduğu ifade ediliyor. (Hakan Yılmaz, 2007) O zaman toplam sağlık harcaması 48.8 milyar dolar!? Bu miktar, 2002’deki miktardan 4.5, 2004’deki miktardan da 2.5 kat daha yüksek!
AKP, sağlığa ciddi bir kaynak akıtmış, eskiyle kıyaslanmayan bir sağlık piyasası oluşturmuştur.
Yine, biliyoruz ki bu kamusal sağlık kaynağının asıl yükü, Sosyal Güvenlik Kurumları’na (SGK), en önemli olarak da SSK’ya yıkılmıştır. Hükümet bütçesinin payı ciddi bir gerileme içindeyken, halkın sağlığı SGK’nın harcamalarına havale edilmiştir.
Dolayısı ile, burada özel olarak SGK’nın sağlık harcamalarını ve bu harcamaların yönünü inceleyerek bir sonuca varmaya çalışacağız. 2000 yılında 4.2 milyar dolar, 2002 yılında 5 milyar dolar olan SGK’nın sağlık harcaması, 2007’de 15.2 milyar dolara fırlamıştır. Başka bir deyişle, AKP döneminde SGK’dan sağlığa 54 milyar dolarlık bir kaynak aktarılmıştır. Bu kaynak içinde, aslan payı SSK’nındır. (SGK Bülteni, 2007)
SSK’nın sağlık harcamaları, 2000’de 2 milyar dolardan, 2007’de 11.2 milyar dolara çıkarken, aynı dönemde BAĞKUR’un sağlık harcamaları 1.2-2.3 milyar dolar, kamu çalışanlarının sağlık harcamaları da 1-1.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. AKP’nin sağlıktaki koç başı, SSK’dır. Her “Türk vatandaşının” işçi sınıfına minnet borcu vardır!
SGK’nın sağlık harcamaları, iki ana yönelime sahiptir. İlaç ve tedavi. Toplam SGK harcamalarının ağırlığı 2000 yılında ilaçtayken (yüzde 52.7), 2007’ye gelindiğinde tedaviye geçmiştir. (yüzde 51.4) Yıllar içinde ilaç harcamalarının, toplam SGK sağlık harcamaları içindeki payı azalırken, gerek SGK’nın toplam, gerekse tek tek SSK ve diğer SGK’nın ilaç harcamaları yıldan yıla artmıştır. Ayrıca, ülkedeki ilaç tüketimi-tedavi hizmetlerindeki patlama ile birlikte-de artmıştır. Bu noktada, hem kamunun, hem de halkın ilaca cepten harcamasının artış gösterdiği söylenebilir. Şu anda, toplam kamu ilaç harcaması 10, toplam SGK ilaç harcaması 7 milyar dolara dayanmıştır. AKP’nin sağlık politikası, ilaç tekellerine yaramıştır! Onlar da, işçi sınıfımıza minnettardır!
SGK’nın tedavi harcamaları ise, ağırlıkla devlet, üniversite ve özel hastaneler arasında bölüşülmektedir. 2000-2007 arasında yaklaşık 30 milyar dolar olan SGK tedavi harcamalarının 19 milyar dolarını devlet hastaneleri alırken, geriye kalan miktar üniversite ve özel hastaneler arasında neredeyse eşit olarak bölüşülmüştür. Ancak, yıllar içindeki değişim incelendiğinde, çarpıcı bir tablo ile karşılaşmaktayız. 2002’de 1.2 milyar dolar olan devlet hastanelerinin SGK’dan aldığı para, 2007’de 4.9 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı süre zarfında, özel hastanelerin payı, üniversite hastanelerini geçmiş, 2002’de 0.3 milyar dolar olan miktar, 2007’de 7 misli artarak 1.8 milyar dolara yükselmiştir. Üniversite hastanelerinin payı ise, 0.4 milyar dolardan 1.2 milyar dolara çıkmıştır. Özel hastanelerin, SGK kaynaklarını almada öne çıkması, bundan sonraki “trend”in ciddi bir göstergesidir. Gündeme getirilen ve getirilecek olan yasal düzenlemelerin, özel hastanelerin önünü daha da açacağını söylemek, yanlış olmasa gerek. Üniversite hastanelerini de, önemli bir küçülme beklemektedir.
Devlet hastanelerinin derdi ise başkadır. Ciddi bir kaynak akımı sağlanan-sağlanıyor görünen-devlet hastaneleri, bir alacak-borç sarmalı ile malüldür. AKP’nin “kışkırtılmış tedavi politikası” sonucu, devlet hastanelerinde yaşanana poliklinik ve tıbbi işlem patlaması, karşılıksızdır! Yani, “hükümetin SGK”yı, yine “hükümetin devlet hastaneleri”ne borç takmıştır. 2000 yılında 400 milyon dolardan biraz fazla olan hastane döner sermayelerinin, SGK’dan alacakları, 2007’de 4.6 milyar doları bulmuştur. Buradaki temel ağırlık, Sağlık Bakanlığı hastanelerindedir. Bir başka hesaplama, hastane döner sermaye alacaklarının, döner sermaye gelirlerine oranı neredeyse yarı yarıyadır! (Hakan Yılmaz, 2007) AKP’nin “müflis tüccar” hesabı, devlet hastanelerini ciddi çıkmaza sokmuştur.
SGK’nın gelirleri ile giderleri arasındaki açık da, yüzde 30’lara ulaşmıştır. 2007 için SGK açığı 20 milyar dolar kadardır. Bu noktada, gelecekle ilgili şu özetlemeyi yapmak mümkündür:
1. AKP, sağlık harcamalarını, SSK ve diğer SGK temelinde artırmış, hükümet bütçesini en aza indirmiştir. Oluşturulan sağlık piyasası, işçi sınıfının birikimleri ile sağlanmış, bu sağlanırken de işçi sınıfı “bakın her kurumdan yararlanabiliyorsunuz” argümanı ile oyalanmıştır.
2. SGK’dan önemli miktarda ilaca, daha doğrusu ilaç tekellerine kaynak aktarılmıştır. Tüm ilaç harcamaları denetim altına alınıyor söylemlerine karşın, ilaca giden para artmaktadır. Artmaya da devam edecektir. AKP’nin bunu engellemeye ne gücü, ne de niyeti vardır.
3. AKP, SGK’nın paraları ile, hizmet satın alma modelini yerleştirirken, özel hastaneleri vazgeçilmez bir odak haline getirmiştir. Önümüzdeki dönem, özel hastanelerin önünün açılacağı ve bu hastaneler arasında “aslan payını kim alacak” kapışmasının yaşanacağı bir süreç olacaktır. Üniversite hastanelerinin küçültülmesi, aynı zamanda özel sağlık pazarının genişletilmesinin bir şartıdır da.
4. Devlet hastaneleri, bir yandan işletmeleştirilirken, diğer yandan “hükümetin arka bahçesi” olma özelliklerinin sıkıntısını yaşıyorlar. Ciddi bir hizmeti sürdürebilme problemi yaşayan bu hastaneler, Kamu Hastane Birlikleri Yasasının gündeme gelmesi ile birlikte, iflaslar yaşaması kaçınılmaz görünmektedir.
5. Bu süreci vatandaş açısından anlamı, giderek “ek ücret” ödeyerek, niteliği daha da düşmüş tedavi hizmetleri almas olacaktır. Bu arada, işçi sınıfının birikimlerinin, “istediği hastaneye gidebilme” uğruna eriyeceğini söyleyelim.
6. Hekimler, performans uygulaması ile yaşadıkları-2003 yılına kıyasla-yüksek ücret döneminin sonuna gelmiş bulunuyorlar. Ayrıca, kamuda istihdamın azalması, eski hekimlerin emekli olması ve kamu dışına transfer olması ile, özelde şimdinin astronomik ücretleri yerine giderek düşen ücretlerle istihdam edilmeleri ile paralel seyredecektir. Diğer sağlık çalışanlarının bu süreçteki kazanımları, kayda değer olmadığından, üzerinde durulmadı!
7. Bu noktada bizlere düşen, bu alandaki her düzenlemenin yukarıdaki belirlemeler ışığında değerlendirilmesi gereğidir. Hiçbir kesim, yukarıdaki rakamların soğuk nesnelliğinden azade değildir, olamaz. Olursa, sürecin devam ettirilmesi için, bir zorunlu, ama geçici taviz olarak algılanmalıdır.
Ata Soyer

Evrensel'i Takip Et