11 Şubat 2008 00:00

MEDYADA GEÇEN HAFTA Türban ve 'güç' meselesi


Neredeyse tüm haftayı, bir kez daha, türban tartışmasıyla geçirdik. Kimsenin kimseyi ikna edemediği, aynı gerekçelerin tekrarlanıp durduğu tartışma, AKP ile MHP işbirliğiyle yapılan yasa değişikliğinden sonra da dinecek gibi görünmüyor.
Öyle ya da böyle, türban sorununa ilişkin kimi adımlar atılıyor, atılacak. "Ellerinde yeterli çoğunluk var" deniyor. Dahası, türban meselesi gündemi uzun süre meşgul etmeye, başka konuların üzerini örtmeye de devam edecek. Çünkü, ellerinde medya anlamında da "yeterli çoğunluk" var.
Başka haber yok mu?
Bir süredir yavaş yavaş rafa kalkan habercilik, artık neredeyse tamamen türbana teslim olmuş durumda. Ekonomik kriz tartışmaları, zamlar, operasyonlar, sosyal güvenlik, unutuldu gitti. Haftanın belki en çarpıcı haberinden, Evrensel okurları dışında pek az kişinin haberi oldu: İstanbul Tuzla tersanelerinde yaşanan, vahşet boyutunu da aşan iş kazaları. Ölümünden ailesinin tersaneye gelip sorması üzerine haberdar olunan işçinin denizde bulunan cesedinin boynundan gemiye asılması, köpeklerin saldırısına uğraması, bu nedenle işçilerle patron arasında tartışma çıkması, gazete ve televizyonlarda kısa haber bile olmadı. Öyle olunca, tersane patronlarının ve bakanın kendilerini masum gösteren, neredeyse işçileri suçlayan açıklamalarını, bu habersizlik ortamında doğal karşılamak gerek.
Aynı günlerde gazetelerin manşetlerinde türban dışında bir konu yoktu. Bir süredir tartışıldığı gibi, "medyadaki iki grup" bu haberlerle biraz daha belirginleşti. Çünkü Sabah, Star, Yeni Şafak, Zaman gibi gazetelerin sayfalarını birbirinden ayırmak ne kadar zorsa, Hürriyet, Milliyet, Posta'nın yanına Akşam'ı da koyarsak ortaya çıkan "kampanya" benzeri yayın çizgisi, bu iki grup manzarasını ortaya çıkardı.
İki grup
Hükümete en yakın grubun tutumu, memleketin en büyük sorunu çözülüyor gibi bir hava yaratmaktı. Türbanın yalnızca şu birkaç hafta içinde ülkenin onca gündeminin üzerine örttüğü gerçeği bir yana, o kadar çok sorunla birlikte yaşamaya alışmış bir toplumuz ki, türban çok arkalarda gelir aslında. Ne özgürlükler açısından, ne kadın hakları, ne eğitimin sorunları açısından türbana gelinceye kadar onlarca sorunun yer aldığı listeler hazırlanabilir. Oysa, gazete manşetleri, haber bültenleri, tartışma programları, köşe yazarları ülkeye özgürlük gelmesinin heyecanı içindeydi.
Geri kalan gazete ve televizyonlarının çoğunluğunu ise Doğan grubu oluşturuyor. Bu grup için "hükümete yakın olmayan grup" demek haksızlık olur, hem Doğan grubunun çabalarına, hem hükümetin yakınlık göstermesine. Ancak Başbakan'la ailece görüşen, Köşk'ten çıkmayan, her gün görüş paylaşan ekipten değiller belki. Türban meselesinde de çekincelerini belli ediyorlar.
Örneğin, Doğan grubunun en güçlü adamı, Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, AKP'ye sürekli aynı aklı vermekten vazgeçmiyor. Türbanın serbest bırakılmasına itirazı yok, ne güzel. Ama bunun şimdi gündeme getirilmesine de itirazı yok. Böyle haftalardır çene altıydı, üstüydü, nasıl bağlanacaktı tartışmasına hiç itirazı yok. Hatta bu bağlama şekillerini her gün manşetine taşıyan kendisi. Her gün, AKP'nin "Türbanı lisede, ilkokulda, devlet dairelerinde de serbest bırakmayacağız" açıklaması yaparak vatandaşı rahatlatmasını istiyor. Bu açıklamayı bir kez Cemil Çiçek'e yaptırıp gazetesinin sürmanşetine taşımıştı. Ama belli ki daha fazlasını istiyor. Arada CHP'ye de akıl veriyor, bu türban kararına katılmasını istiyor. Böylece bir "uzlaşma" yaratılacağı iddiasında.
'Güç'
Yani, buradan anladığımız ne? İkinci grubun bir numarası, kaptanı, AKP ile MHP'nin türban yasağını kısmen kaldırmasına karşı çıkmıyor. Ama bu işin bir "uzlaşma" ile yapılmasını istiyor. Bütün tartışmayı da buraya kilitliyor.
Ertuğrul Özkök'ün hemen hemen her yazısında tekrar ettiği bir söz var ki, türban meselesinde AKP ile MHP'ye eleştiriler getirenler adına söylendiğini kabul edebiliriz: "İstediğiniz yasayı yapacak gücünüz var." Bu "güç" meselesi, güya eleştirmek için, ama o kadar sık tekrarlanıyor ki, okurun hafızasına AKP'nin ne kadar güçlü olduğunu kazımaktan başka bir işe yaramıyor. Ötekiler zaten memleketin en büyük sorunu çözülecek haberleri yaparken aynı fikri işliyorlar.
Demek ki, türban konusunda nerede anlaşıp nerede bozuştuklarını anlamak biraz zor olsa da, AKP'nin kudreti konusunda, iki büyük medya grubu da hemfikir. İçinizi rahatlattı mı bilmiyorum. Ama medyanın okurları, izleyicileri arasında bu fikri yerleştirecek, yani "istediğini düşündürecek" gücü olup olmadığı da epey belirleyici.
Çağdaş Günerbüyük

Evrensel'i Takip Et