12 Şubat 2008 00:00

Kar delemeyenler


Karı deldiler ama Ales’i, KPSS’yi delemediler. Kardelenlerden yenilerini yetiştirmeleri bekleniyor. Oysa öğretmen olmayı başaranlar bugün hangi koşullarda çalışıyor. Kadrolu olarak görev yapan öğretmenlerimizin bile aldıkları maaşla yaşamlarını ne kadar insanca sürdürdükleri tartışmalı iken birde ücretli sözleşmeli çalışanların ekonomik durumları ile piskolojik yapılarını değerlendirmeye bile gerek yoktur aslında. Bir de dershanelerde,özel okullarda keyfi ücretlere ve keyfi davranışlara maruz kalan kar-delemeyenlerini göremiyor mu özelleştirmeci sayın Milli Eğitim yetkilileri.
Ne kadar yazılırsa problemlerimiz ve ne kadar tartışılırsa onlara daha duyarlı oluruz. Acılarına, kronikleşmiş hastalık halini almış siyasi vakalarına, bizim yöneticilerimiz gibi “boşver geçer, unutulur, onu da bu halk yutar” mantığı ile bakan başka bir ülke, şehir hatta yerleşim alanı bile bulabilir misiniz. Tabi üzerimize serpilmiş ölü toprağından kurtulamayan, kurtulmak istemeyen, tanrıların ve tanrılaştırdıklarımızın, gelip bizi kurtarmasını bekleyen bizim, suçumuz yok mu?
Davutpaşa’da yirmi iki kişi öldü. Vali bey ve belediye başkanı sorumluluk almamak için topu birbirine ata dursun türban gündemdeki malum yerini hiç kaybetmedi. Sağlıksız koşullarda , çoğunlukla sigortasız çalışan insanlarımızın önceliği nedir acaba. Ruhsatsız yerleri çalışma izni veren polisten ya da başka bir kurumdan yetkililer neden sorgulanmıyor? Elbette duyarlı insanlar adım atıyorlardır ve atacaklardır. Ama vatandaşının türban sorununu devletin gündemine oturtanlar, kadın hakları , Kürt sorunu, düşünce özgürlüğü, artan işsizlik, faturalara yetmeyen asgari ücret için ne yaptı ?
İnsanlar inançlarını ve düşüncelerini özgürce dile getirebilmelidir. Üniversiteye de öğrenci olup olmadığı anlaşılabildiği sürece başka bir yasal neden yoksa istediği kıyafetle girebilmelidir. Ancak bir kesime tanınan özgürlük olabilir mi? Bir Yahudi’nin bir Putperest’in bir Hıristiyan’ın, Süryani’nin, Alevi’nin diğer bütün inanç ve bundan doğan giyim tarzına aynı saygıyı gösterebilecek miyiz? Müslüman insanlara uygulanan baskıları, Müslüman olmayana - kapalı olmayana - baskıyla telafi etmeye çalışamayız. İnandığınız her neyse hele bu inandığınız şey tanrısal nedenlere dayanıyorsa , ancak sizi değiştirme gücüne sahip olmalıdır. Konuşmak ve tartışmak dışında zoraki hiç bir şey yapmamalısınız.
Binlerce yıldır ahlak, anane ,din vs. adı altında binlerce yanlış inanış ve düşünce sistemi aykırı görüneni , direk veya dolaylı etkilemiştir. Ben bir kadın olarak saçımın ucu göründü diye polislerin kovaladığı bir ülkede yaşamak istemiyorum. Ama dakikada bir kadına bir tecavüz edilen ABD’le ilişkileri de dindar geçinen hükümet geliştirmeye çalışmıyor mu? Her zaman yoksullaştırılmış, eğitimden ,bilgiden uzaklaştırılmış insanların uyutulmaları daha kolaydır öyle ya. Bu yüzden inancınız ne olursa olsun ülkenizin sorunlarını en iyi şekilde takip etmek vicdani görevdir .
Türban kadınların özgürlük savaşı olarak yansıtılıyor. Peki kadınlar bu tartışmalarda özne mi nesne mi olduklarını sorgulayabiliyorlar mi? Erkek egemen siyaset içinde kadın siyasetçiler ve seçmenler tüm toplumu iyi niyetli bir şekilde kapsayacak çözümler üretebiliyorlar mı? Bütün bu sorunlara çözüm olacak tek yer bütün fikirlerin kaynaştığı bilimsel eğitim veren okullarımızdır. Öğrenciler ve öğretmenlerin insani koşullara sahip olmaları devletin en birinci görevidir
Sevgi ATAY İ.Ü.Türk Dili Edebiyatı mezunu

Evrensel'i Takip Et