13 Şubat 2008 00:00
Artık Diyarbakıra yerleşmek istiyorum
Kürt müziğinde kavalın ustası, yani Mîrê Bilûrê (Kavalın miri) olarak bilinen Egîdê Cimo, Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ile Her Yerde Sanat (HYS) organizasyonuyla Diyarbakıra gelerek izleyenlere müzik ziyafeti verdi. Cimo, yaşamı boyunca yaşadığı zorluklardan sıyrılarak artık özlemini duyduğu topraklara dönüş yapma isteminde. Ömrünün büyük bir bölümünü Erivanda geçiren 76 yaşındaki Cimo, Artık Diyarbakıra yerleşmek istiyorum diyor.
Ermenistanın başkenti Erivanda yaşayan sanatçı Cimo Belediye Başkanı Osman Baydemir tarafından Diyarbakıra yerleşmesi için davet edildi. Bu davet kendisi için de büyük anlam ifade ediyordu. Çünkü kendisi yaşamı boyunca sürgünde yaşamıştı. Artık sürgün yaşamının özü haline gelmişti. Sanatçı Cimo ile ailesinin Vandan Erivana olan yolculuğu, müzik yaşamı ve Diyarbakır üzerine konuştuk.
Öncelikle Diyarbakıra hoş geldiniz diyorum. Bize biraz ailenizin Ermenistana olan gidiş öyküsünü anlatır mısınız?
1918de Vanın Muradiye (Bêrgirî) ilçesinde yaşanan depremden sonra ailem, Ermenistana göç etti ve oraya yerleştiler. Ben de 1932 yılında burada doğdum. Çocukluğum orada geçti. Kaval çalmaya da orada başladım. Yaklaşık 10 yaşlarında başladım ve bu yaşlarımda düğünlerden, masallardan, türkülerden çok hoşlanıyordum. Mem û Zin gibi destanları duyuyordum büyüklerden. Çok etkilenirdim.
Peki müziğe olan ilginiz nasıl gelişti?
Köyümüzde Karanehir diye bir nehir vardı bu nehrin kenarında bir orman gibi yükselen kamışlar vardı. İstedim ki kendime bu kamışlardan bir kaval yapayım. Daha önce bu kamışlıkta gezerken rüzgârın kamışlıktan çıkardığı sesi duymuştum. Bu sesi çıkarmak istiyordum. Daldım kamışlığın içine, bir iki derken sonunda o sesi çıkaran kavalı yapmayı başardım. Tabii ben sevinçten ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Daha sonra kuzuları otlatırken ve sağda solda çalmaya başladım. Arkadaşlara dostlara çala çala artık biraz ilerletmiştim kavalı. Daha sonra evimizin damına çıkıp köylülere konser vermeye başladım. Köylüler beni gördüklerinde Kalkın Egîd dama çıktı diye birbirlerine sesleniyorlardı. Çünkü kavalın sesi akşamları çok güzel çıkıyordu. Bunu daha önce kamışlıkta duyduğum için biliyordum. Bu makamı sonradan öğrendiğim. Kars yöresine ait olan bir kaval makamı olan Kuram Çayêyi, 10 yaşındayken okudum. Küçüklüğümden beri biliyordum ama bu makamın adını sonradan öğrendim.
Daha sonraki müzik yaşantınız nasıl bir seyir izledi?
Birçok makamı kendiliğimden öğrendim. Komşu köyden bizim köye saz çalanlar gelirdi. Birçok şeyi de onlardan öğrendim. Önemli oranda ilerletmiştim kavalı çalmayı. Yavaş yavaş düğünlere çıkmaya başladım. Şamilê Beko diye biri vardı, saz çalardı, tüm ailesi ile konser verirdi. Bizim bölgede çok meşhur biriydi. Konser için bizim köye geldiğinde ona söylemişler böyle kaval çalan bir genç var diye. O da çağırın gelsin göreyim onu demiş. Ben de gidip ona kaval çaldım. O da beni grubuna aldı ve artık onunla birlikte düğünlere gidip gelmeye başladım. O zaman 14-15 yaşlarındaydım. Birkaç yıl böyle geçti. 1955te Erivan Radyosunda çalmaya başlayınca, tabi böylece tanınmaya da başladım. O dönemde radyo sorumlusu Casimê Celil idi. 8 yıl onunla çalıştım ama resmi olarak çalışmıyordum. Sadece çaldığım parça başına para alıyordum. Gündüzleri radyoda çalışıp geceleri de saz kolejine gidiyordum. Koleji 5 yılda bitirdim. Bu kolej de senfonik orkestra üzerine çalıştım. Radyoda da çalışmaya devam ediyordum.
Sanırım o yıllarda ünlü Dengbêj Karapetê Xaçoda Erivan Radyosunda söylemeye başlamıştı.
Evet. Gidip dengbêj ve kılam arıyordum. Dengbêj ararken bana dediler ki Xaço köyünde iyi kılam söyleyen biri var. O köy aynı zamanda halamın köyüydü. Ben de kalkıp gittim. Tarif ettikleri yere vardığımda bahçede toprak kazıyordu. Tabii oturup sohbet etmeye başladık. Ona dengbêj aradığımı, sesini dinlemek için geldiğimi söyledim. O da beni kırmayıp bir kilam söyledi. O zaman bana Lawikê Metînî kılamını söyledi. Tabii o anda sesi beni mest etti. Dedim ki, bende böyle birini arıyordum. Onu alıp radyoya götürdüm. Kilamlarını yazıp kayıt altına aldık. Karapetê Xaçoyla böylece tanıştık. 1957-58 yıllarıydı. O zamanlar ikimiz de evliydik.
O zamanlar Karapetê Xaçonun söylediği şarkıların radyoda yasaklı olduğu belirtilirdi. Böyle bir şey var mıydı?
Karapetin kılamlarında ağaların, beylerin isimleri geçiyordu, ondan dolayı fazla izin verilmiyordu. Siyasi kılamlara fazla yer verilmiyordu. Ama sonra yavaş yavaş o kılamlarda söylendi radyoda. Geçimimizi de o zaman radyodan aldığımız parayla, bir de düğünlere ve konserlere giderek sağlıyorduk. Ama çoğunlukla geçimimi düğünlere giderek sağlıyordum.
Eski günleri özlüyor musunuz? O zamanlarınız ile bugünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii bugün kimi sevindirici gelişmeler var ama eski günlerin aşkı, tadı başkaydı. Ben en çok o zamanların düğünlerini, Kürt giysilerini, o zamanki arkadaşları özlüyorum. Ki şimdi çoğu ölmüş onlara buradan rahmet diliyorum.
Kürtler sanatçılarına nasıl sahip çıkmalılar?
Mesela Karapetê Xaço, devamlı Kürt olduğunu söylerdi. Biz Filitê Quto ile de zaman geçirdik. Onlara sahip çıkılmadı ama ben işte şimdi Diyarbakıra geldim. Beni davet ettiler. Bundan onur duyuyorum.
Diyarbakırı nasıl buldunuz?
Ben daha önce de festival için buraya gelmiştim. Burayı çok seviyorum. Bu konserden dolayı çok mutluyum. Kanatlarım olsa uçardım her halde. Ben Kürt kültürüne katkı sunan aydınlarımıza teşekkür ediyorum. Sanatıma ilgi gösteren sanatçı dostlarımı da ayrıca anmak istiyorum. Onlara teşekkür ediyorum. Wezirê Eşo adlı aydınımız Brükselde yaşıyor, benim hakkımda Erivan Radyosunun 50nci kuruluş yıl dönümü vesilesiyle bir makale yazmıştı. Ona özellikle teşekkür ediyorum. Wezirê Eşo en son Dengbêj êdî kal bûne (Dengbêjler artık yaşlandı) isimli bir kitap da yayınlamış.
Biraz da ailenizden bahsedelim.
2 kız 3 erkek olmak üzere 5 çocuğum vardı. Bir oğlum öldü. 2 kızım evlendi. 2 oğlum da Rusyada yaşıyor. Eşim de öldü. Şu anda Erivanda yalnız yaşıyorum. Problemlerimi ve Ermenistandaki işlerimi hallettikten sonra Diyarbakıra yerleşmek istiyorum.
Ermenistanda yaşayan Kürtlerin durumu, yaşamları nasıl?
Oradaki Kürtler serbest yaşıyorlar. Kimse onlara karışmıyor, gazeteleri, radyoları var. Ermeniler ve Kürtler kardeşçe yaşıyor. Ama tabii hiçbir şey insanın vatanı gibi olamaz. Herkes buraları bırakıp gitmiş. Bu durum iyi değil. Biz parçalanmışız, bir yakınımız öldüğünde bazıları gelip yakınlarının taziyesine bile katılamıyor. Bu çok kötü bir durum. (Diyarbakır/DİHA)
İbrahim Açıkyer
Evrensel'i Takip Et