13 Şubat 2008 00:00
Savaşlar, savaştıranlar ve biz
GÜNÜN YAZILARI
Günümüzde kavgalar maden, petrol ve doğal gaz ve tüm dünya nimetlerini sahiplenmek için yapılıyor. Bu kavgalar iki kişi arasındaysa o kişiler zarar görür. Ama devletler arasındaysa milyonlarca insan zarar görür. Savaşı başlatanlar asıl suçludur. Savaşı başlatan yöneticilerin burnu bile kanamazken savaştırılan halkın kadınları kocasını, çocuklar babalarını kaybediyor. Peki halkın başına bu gibi olaylar gelirken neden yöneticilere bir şey olmuyor. Olmaz tabii ki çünkü onlar özel insanlar, onlar yönetici, onlar kendilerini üstün görürler, onların görevi toplumları yönetmek, yönlendirmek, savaştırmak, çalıştırmak, alın terinden kâr elde etmek, kısaca sömürmektir.
Onlara göre dünyadaki tüm madenler petrol, doğal gaz, ormanlar, denizler, ırmak, su, toprak gibi tüm nimetler onların emrine verilmişmiş. Bu yüzden bu nimetleri elde etmek için her yolu mübah sayarlar, savaş bile çıkarır, kardeşi kardeşe kırdırır, düşmanlık tohumu ekerler.
Peki bu düşmanlık tohumlarını nasıl ekiyorlar. Önce bir düzen partisini medya, reklam, para gibi unsurlarla destekliyorlar. Halk reklam, para ve şaşaya kanıp vaatlere inanıyor oy veriyor ve o parti iktidar oluyor. İktidar olan partiye isteklerini bildirip kanun çıkarmasını emrediyorlar. Örneğin özelleştirme, vergi affı, teşvik yasası, vergi muafiyeti, faizsiz devlet kredisi, bedava arsa, SSK prim affı, yap-işlet-devret modeli, geçici işçi çalıştırma yasal düzenlemeleri vb. zengin iş adamları için yapar. Bu kanunlar kapitalist-siyonist-hortumcu-savaşçı savaş suçlusu petrol ve maden avcısı kimyasal silah imalatçısı- misket bombacısı, altın arayıcısı-medyacı-tefeci-temizlik ve güvenlik şirketleri-ihracatçı-ithalatcı-kola ve ilaç firmaları uluslararası şirketler için çıkarılıyor.
Örneğin İzmir Bergamadaki altın madenimizi neden bir Amerikalı şirket işletiyor? İzmir toprağındaki altın neden milletin yararına kullanılmıyor da bir sömürgeciye ihale ediliyor. Ülkesini satmayan özelleştirmeyen ülkeleri terörist ülke ilan edip savaşla işgal ediyorlar. Irak, Filistin, Suriye, İran, Küba gibi.
Ya da kimi ülkeleri küçük devletçiklere bölüp yönetiyorlar. Bu ülkeler özelleştirme kanunu ile ele geçirilip yönetiliyor. Uluslararası şirket olarak bilinen sömürgeci güçler savaşa gerek kalmadan özelleştirmelerle iktidara ortak oluyorlar.
Peki biz işçiler nasıl düşünmeli, nasıl davranmalıyız? Bizler de söz sahibi olmak hakkımızı alabilmek için birlik olmalıyız. Anayasanın ve kanunların verdiği yetkiyle sosyalleşmeli sendikalaşmalı ve hakkımızı almalıyız, haklarımızı almanın tek yolu birlik içinde olmaktır. Adana Balcalı Hastanesi ve Telekom grevi bunun en güzel örneğidir. 650 YTL olan bir işçinin maaşı 970 YTL olmuştur. Bunu da grevle kazandılar. Bu durum tüm işyerlerine örnek olmalı. Kısaca söylersek patron için kanun çıkaran partiye değil halk için, emekçi için çalışan için kanun çıkaracak emekçinin partisine oy vermeliyiz. İşyerlerimizde birbirimizin kuyusunu kazmadan birlik olmalıyız sendikalı çalışıp direnebiliriz. İşte o zaman tüm sosyal haklarımızı alır ve asgari ücrete talim etmekten kurtulabiliriz. Öyle ya bu ülke için sadece Sabancıların, Koçların dedesi önemliydi ya bizim dedelerimiz de bu ülke için öldüler pastada bizim de hakkımızı var elbette.
Hacettepe Üniversitesi
Hastanesinden bir işçi (ANKARA)
Evrensel'i Takip Et