15 Şubat 2008 00:00

İnsan merkezli bir GAP lazım


AKP Hükümeti, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Eylem Planı ile GAP projesini 5 yılda bitireceklerini ve bölgesel kalkınma sağlayacaklarını açıkladı. GAP projesinde uzun yıllar çalışan Harita Mühendisi Celal Beşiktepe Evrensel’e AKP’nin eylem planını yorumladı. GAP’ın bugüne kadar bölgenin kalkınmasına hiçbir etkisi olmadığını verilerle sunan Beşiktepe, bölgede yaşananları sorgulamayan bir plan olamayacağına işaret ederek, “GAP eylem planıyla, kamu, yerli sermaye ve yabancı sermayeden oluşan bir finans sistemi devreye sokulacaktır. Bu modelin çatısı kurulmuş, yasası da 2006 yılında çıkarılmıştır. Bunun adı: Bölgesel Kalkınma Ajansları’dır. Dünya kapitalizminin tercihlerine uygun bir yol izlenecektir” sözleriyle uyardı.

On yıllar sonra GAP projesi bugün ne durumdadır? Ne iddia edilmişti ne oldu?
Öngörülen enerji yatırımlarının büyük bölümü tamamlanmasına karşın projenin temelini oluşturan konularda bir gelişme yaşanmamıştır. Bölgedeki yatırımlara bir göz atalım.
Enerji yatırımlarının yüzde 74’ünün gerçekleştirildiği bölgede, Karakaya, Atatürk, Batman, Kralkızı, Dicle, Birecik ve Karkamış, Şanlıurfa Hidroelektrik santralleri işletmeye alınmıştır. Bu santrallerden 2006 yılı sonuna kadar üretilen 274 milyar kilovat saat elektrik enerjisinin ülke ekonomisine olan katkısı 16 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. GAP projesine 2006 yılı sonuna kadar 18 milyar dolar harcandığı açıklanmıştır. Bu tablo bize, GAP’a yapılan yatırımların katma değer olarak geri döndüğünü göstermektedir.
Gelelim sulama yatırımlarına. Bölgede yaklaşık 1 milyon 800 bin alanın sulanması öngörülen projede bu alanın 260 bin hektarlık bölümüne, yani yalnızca yüzde 14’lük bölümüne su götürülmüştür. Bölgede 1 milyon 500 bin hektarlık alan ise suyu beklemektedir. Sulanan alanların ise sadece büyük toprak sahiplerinin mülkiyetinde olan araziler olduğunu görüyoruz. Az topraklı ve yoksul köylülerin işlettiği arazilere ise sulama kanalları ulaşmış değildir.
Enerji ve sulama yatırımları dışında yapılanları GAP projesi kapsamındaki yatırımlar olarak abartmamak gerekiyor. Devlet, Türkiye’nin her tarafında yaptığı veya yapmak zorunda olduğu sosyal boyutlu yatırımları, eğitim, sağlık, ulaşım gibi kamu yatırımlarını bölgede de yapmak durumunda. Bunlar bölgede yapıldığında GAP projesi hanesine yazılıyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir.

GAP projesiyle yapılan yatırımlar bölgede ekonomik bir gelişme sağladı mı?
GAP ile aslında bölgesel azgelişmişliğin yarattığı sorunları ortadan kaldırmak için yerel kaynakların harekete geçirilerek ekonomik etkinliğin artırılması amaçlanmıştır. Kalkınma ve planlama dönemine özgü bir çerçevede tanımlanan GAP’ın “çok sektörlü ve entegre” bir özelliği olmakla birlikte, bölgesel kalkınmanın genel olarak kapitalizmin bütünlüklü yapısı içinde formüle edilmediğini vurgulamamız gerekiyor. GAP’ın henüz Aşağı Fırat Projesi olarak tanımlandığı 1970’li yılların kalkınma planlarında “Projenin, bölgede yapılacak etkin bir toprak reformuna koşut olarak gerçekleştirileceği” vurgulanmış, bu hedefleri öne çıkarılmıştır. Aşağı Fırat Projesi, bölgenin sadece dört ilini kapsayan bir projeydi. Bu hedefler gerçekleşmiş midir? Bölgede yaşananların hedeflenen amaçların çok uzağında seyrettiğini görüyoruz. GAP ile başlatılan süreçte bölgede bir gelişme, bir kalkınma yaşanmamıştır. Bölge daha da gerilemiş durumdadır. Çünkü bölge ekonomisini göz önüne aldığımızda, bölge ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı bir yapıdaydı. Oysa binlerce köyün boşaltılması sonucu milyonlarca insan yerinden ve yurdundan zorla göç ettirilerek üretimden ve doğal yaşam ortamlarından koparıldı. İnsanların üretimden koparılması, mera ve yaylaların yasaklanması, tarım alanlarının kullanılmaz hale gelmesi sonucunda insanlar hem üretim dışı, hem de işsiz kaldı. Köylerindeki tarım alanlarında, mera ve yaylalarında kendi kendilerine yeterli bir yapıyı oluşturmuş olan göç mağdurları sığındıkları kentlerde insani ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getirildi. Üretim damarları kesilmiş milyonlarca insan yoksunluk ortamlarına terk edilmiş, gelecekleri de ellerinden alınmıştır. Bölgenin tarım ve hayvancılık başta olmak üzere tüm ekonomik yaşamını altüst eden bu uygulamalar tüm ülke ekonomisini de ciddi olarak etkilemiştir.
Bu tabloya, bölgedeki et kombinalarının, süt fabrikalarının özelleştirilmesi, başta TİGEM arazileri olmak üzere kamunun elindeki varlıkların sermayeye peşkeş çekilmesi, doğada ve ekolojik dengede yaşanan tahribatlar, gıda tekellerinin genel olarak Türkiye tarımına özel olarak GAP bölgesine dönük senaryolarını da eklediğimizde GAP’ı bütünlüklü olarak görebiliriz.
Son yıllarda yaşadığımız bir sosyal olaya baktığımızda o olayın hangi bütünün bir parçası olduğunu görmeme gibi bir eğilimin belirleyici olduğunu görüyoruz. Böylesi bir yaklaşımın açığa çıkardığı olumsuzluklar, genelde planlama, kalkınma ve GAP sorununun anlaşılmasında çok daha belirleyici oluyor.
Kapitalizmin eşitsizlik yaratan mekanizmasının aslında sadece ekonomik bir dizi sonuç anlamına gelmediğini, olumsuz ekonomik dinamiklerin beraberinde politik ve kültürel bir dizi sonuçları olduğunu ve bu sonuçlarında bir sonuç olmanın ötesinde, bölgeyi tanımlayan temel mekanizmaya dönüştüğünü vurgulamamız gerekiyor.
Zorunlu göçten dolayı yerinden edilen milyonlarca insanın geleceği, atıl durumdaki tarım arazilerinin durumu, mera ve yayla yasaklarıyla bitme noktasına gelen hayvancılık, toplumsal yaşamda ve ekolojik yapıda yaşanan tahribatların boyutları konusunda GAP projesinin verileri nelerdir? Bölge insanının ve ekonomisinin uğradığı tahribatların gerçek verilerini ortaya koymadan, bu sorunları önce doğru tespit etmeyen bir GAP projesiyle hangi açılımlar yapılabilir? Bunlar yapılmadığı için GAP projesinin bölgeye gelişme ve kalkınma anlamında bir şey katmadığını; ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları göz ardı eden, enerji ağırlıklı yatırımların konuşulduğu bir proje olduğunu söyleyebiliriz.
Bölgede yaşananları sorgulamayan bir eylem planı olabilir mi? Eylem planı, sorunların doğru tespitine dayanmalı ve üreteceği çözümlerle demokratik toplumsal bir yaşam için açılımlar yapmalıdır.

Özellikle son 6 yıllık AKP Hükümeti döneminde nasıl bir gelişme sağlanmıştır?
GAP konusunda bütünlüklü bir analiz yapıldığında, AKP döneminde bir ilerleme sağlandığını söylemek mümkün değil. Bu dönemde akılda kalanlardan biri GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nca hazırlanan 2008-2012 dönemini kapsayan stratejik bir planın hazırlanmasıdır. GAP İdaresi, 2008-2012 Plan Belgesi, Stratejik Amaçlar ve Hedefler ile gerçekleştirilmesi öngörülen Proje ve Faaliyetleri içermektedir. Bu planın hazırlık süreci de amaç ve hedefleri de demokratik değildir. Bölgedeki mevcut durumun doğru tespitini yapamayan bir planın, yaşanan sorunlara çözümler üretmesi mümkün değildir. Demokratik bir katılımı öngörmeyen bir anlayışın gidebileceği bir yol yoktur bölgede.

Başbakan Erdoğan ve Bakan Nazım Ekren GAP’ın 5 yıl içinde tamamlanacağını 2012’ye kadar 2 milyon istihdam sağlanacağını söylüyorlar, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dönemin hükümeti, 1998’de aldığı kararla, “GAP projesini 2010 yılında bitireceğiz” demişti. GAP İdaresi de 2010 yılını kapsayan insani gelişmeyi de önüne koyarak GAP Mastır Planını revize etmişti. Biliyorsunuz, 1989 GAP Mastır Planı’nda projenin “sadece enerji ve sulama yatırımlarını değil, bütün sektörleri kapsayan sosyal boyutlu bütünlüklü olarak” yürütüleceği söylenmiştir. Sonuçları ise ortada.
Halkın demokratik katılımına, barışa ve kardeşliğe, demokrasiye, bilime ve planlamaya yer olmayan bir sistemde, hiçbir ekonomik programın insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayarak, insanlık onurunu ezerek yükselemeyeceği, başarılı olamayacağı gözler önüne serilmiştir.
Rakamların diliyle konuşma yerine tarihin ve uygarlığın diliyle konuşmamız lazım. Bölge insanının insanlık dışına itildiği günümüzde, yoksulluğun yalnızca bir istihdam sorunu olmadığı, insanlık sorunu haline geldiği gözler önüne serilmiştir. Yoksulluk ve yoksullar basit istatistiki kategoriler olarak, rakamlara ve figürlere indirgenemez. Yoksulluğun ekonomik boyutu ele alınırken kullanılan ‘ekonomik büyüme’, ‘kalkınma’, ‘kişi başına düşen ulusal gelir vb. kavram ve tanımlamaların oluşturduğu dilin kapsamı ve sınırları içinde kalmak yoksulluğun irdelenmesi ve çözümlenmesini olanaksız kılmaktadır. Artık tarih, toplum ve insanlık açısından köklü değişimlere gebe bir süreç yaşanmaktadır.

AKP Hükümeti’nin eylem planıyla ilgili gerçek amacı nedir sizce?
Hükümetin açıklayacağı GAP eylem planının amaç ve hedefleri de aslında belli. GAP’ın 2008-2012 dönemini kapsayan stratejik planın amaç ve hedeflerine uygun bir eylem planı açıklanacaktır. Bu planların hazırlık süreçlerine demokratik bir katılım da olmamıştır. GAP eylem planıyla, kamu, yerli sermaye ve yabancı sermayeden oluşan bir finans sistemi devreye sokulacaktır. Bu modelin çatışı kurulmuş, yasası da 2006 yılında çıkarılmıştır. Bunun adı: Bölgesel Kalkınma Ajansları’dır. Dünya kapitalizminin tercihlerine uygun bir yol izlenecektir. Başbakan yardımcısına göre, “Kalkınma Ajansları ve cazibe merkezlerinden oluşan iki enstrüman çok önemli rol oynayacak. Kalkınma Ajansı’nın yetkilileri uluslararası toplantılara katılıp road şovlar yaparak, GAP’ın yurtdışı finansmanı için projeleri pazarlayacaktır. “
GAP’ın eylem planı, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü, demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin ve sosyal adaletin tesisi hedeflerini esas alan bir açılıma sahip olmalıdır. Bölgeye demokratik bir eylem planı gereklidir.
(Diyarbakır/EVRENSEL)

Demokratik bir toprak reformu yapılmalı

GAP’ın kuruluş amaçlarına ulaşılması için temel ve acil yapılması gerekenler nelerdir?

Bunun için;
nÖncelikle, bölge halkının görüşlerini açıklama hakkına sahip olduğu, kendi yaşamlarını etkileyen ekolojik, ekonomik, sosyal, kültürel ve politik tartışma ve kararlara doğrudan katılabildiği, yetki ve sorumluluğun yerel ve bölgesel topluluklarda olduğu bir demokrasiyi amaçlamalı,
*Zorla göç ettirilen milyonlarca insanın köye dönüşünün önündeki engeller kaldırılmalı, mayınlı araziler temizlenmeli, mera ve yayla yasakları kaldırılmalı ve köy koruculuğu sistemi tasfiye edilmeli,
*Bölgede yapılacak demokratik bir toprak reformu ile yoksul köylülüğün bilinçlendirilmesi, örgütlendirilmesi, ekonomik ve siyasal özgürlüğe kavuşturulması sağlanmalı,
*İnsanlığın binlerce yıllık tarihini, kültürel mirasını ve uygarlık değerlerini yok edecek projeler iptal edilmeli, bölgenin ekolojik yapısını değiştirecek yatırımlardan vazgeçilmeli, bu kapsamda Hasankeyfi sular altına alacak Ilısu ve benzer baraj projeleri durdurulmalı,
*Sulanacak tarım alanlarını geliştirme ve kullanma konusunda bilimsel yöntemler uygulanarak üreticiler eğitilmeli, organik tarıma geçilmelidir.
Elif Görgü

Evrensel'i Takip Et