GÜNCEL

AKP, türban konusunu gündeme getirmek için kendince en uygun zamanı seçmişti.
Seçimden yeni çıkılmıştı. Cumhurbaşkanlığı krizini kendi lehine çözdükten sonra, seçimlerde de oyunu yükselterek seçmenlerin neredeyse yarısının oyunu almıştı.
Kürt meselesinde askerler ve ABD ile bir uzlaşma sağlayarak, askerlerin muhalefetini bitirmişti. CHP bile muhalefetini yumuşatmış, iç mücadelesine dönmüştü.
Koşullar, türban sorununu gündeme getirmek için en uygun zamandı. Birkaç bin türbanlı kızın üniversiteye girmesini sağlarlarsa, kazandıkları bütün zaferleri, türban zaferi ile taçlandırabilirlerdi.
Fakat, büyü bozuldu.
Bu kez, halk AKP’yi mağdur değil, mağdur eden olarak algılamıştı.
Herkesin kafasında büyük bir soru işareti oluştu: Nereye gidiyoruz?
Demokratikleşme için cansiperane mücadele eden ama askerler ve ulusalcılar tarafından sürekli engellenen AKP imajı kafalarda yıkılmış, artık özgürlüklerin adını bile ağzına almayan, MHP ile işbirliği yapan, demokratik taleplere kulak asmayan, muhalefete tahammülsüz, zorba bir AKP görüntüsü ortaya çıkmıştı.
TÜSİAD’cılar da durumu fark ettiler. ABD’den başlayan ve Türkiye’yi de içine alması kaçınılmaz ekonomik kriz dalgasının yaklaştığı günlerde halkın önemli bir bölümünün desteğini yitirmiş bir hükümet ile acı reçeteleri yutturmak kolay gözükmüyordu. AKP’nin dizginlerini germeye başladılar. Doğrudan AKP’nin yönlendirdiği basın dışındakiler AKP’ye ufak ufak muhalefet etmeye başladı.
AKP’nin burjuvazi için henüz bir alternatifi yoktu. Kısa dönemde bir alternatif hükümet de çıkarmak mümkün değildi. O halde, yapılması gereken, halkın korkularını ve kaygılarını giderecek bir imaj yaratıp, AKP’yi de yeniden güven verecek bir pozisyona sokmaktı.
Şimdi, yapılmakta olan budur.
AKP, bir süre sonra yine “demokrat”, “AB yanlısı” pozisyonuna geri dönecektir.
Ama, halkın gözünü tekrar boyayabilirler mi? O bilinmez.
AKP’nin ulaştığı zirveden aşağıya dönüşü başlamıştır. İnişinin yavaş yavaş mı, tepetaklak mı olacağı, demokrasi güçlerinin mücadelesine bağlıdır.
Kamil Tekin Sürek