18 Şubat 2008 00:00

Ana kucağı baba ocağı...


Önce giriş kapısına yürüdüler; “Fabrikalar kalemiz sattırmayız”, “Ölmek var dönmek yok” sloganlarıyla... Burada sendikaları Tek Gıda-İş yöneticileri ile TEKEL’in neden özelleştirilmemesi gerektiğini duyurdular kamuoyuna. Ardından da TEKEL’i korumak için fabrikalarına geri döndüler.
Yaklaşık 2 bin Cevizli TEKEL işçisi, geçtiğimiz cuma günü böyle kapandılar fabrikalarına. Akşam yemeği saatinde bütün işçiler toplandı yemekhanede. Yapılan sohbetlerin tek gündemi vardı: “18 Şubat’ta” neler yapılacağı. Gündüz vardiyasından çıktıktan sonra evlerine gitmeyen kadınlı erkekli işçiler, omuz omuza durup halay çekmeye başlamışlardı. Davulcu ve zurnacı çalıyor, işçiler oynuyordu. Karı koca TEKEL’de çalışanların sayısı çok olduğundan ortalık çocuk kaynıyordu adeta. Çocuklarını evde bırakıp eyleme katılan Emine ve Feyzullah Girgin’in de birçok işçi gibi bütün hayatları TEKEL’den ibaret.
‘Fabrikada tanıştık’
O kalabalıktan, davul-zurna sesinden kaçırıp bir kenarda konuşmaya başlıyoruz Girgin ailesiyle. İlk söz Emine Girgin’in. 1991’de yetiştirme yurdundan yaşı 18’e gelince TEKEL’e gönderilmiş. Kendi parasını kazanıp kendi ayakları üzerinde durması için çok önemliymiş çalışması. Girgin, “İlk işe başladığımız zaman çok zorluk çektik. Kalacak yerimiz yoktu. Arkadaşlarla ev tutmanın, geçinme kavgasının içindeydik” diyerek yaşadıklarını anlatıyor. Fabrikaya girerken hiç aklından geçirmemiş “Burada evlenirim” diye. Ama işe başladıktan 2 yıl sonra kendini nikah masasında bulmuş. Şimdi 15 yaşında bir oğulları var. “TEKEL bizim ana kucağı, baba ocağı oldu. Her şeyimi burada buldum. Evimi, eşimi, çocuğumu... Bütün hayatım TEKEL benim” diyen Girgin, 31 saattir fabrikada olmasına rağmen bundan rahatsız olmuyor; evde oğlu tek başına olsa da... Girgin, eylemlerin daha etkili olmasını ve özelleştirme saldırısının durmasını istiyor.
‘Devletim mağdur etmez, dedim’
TEKEL’e girmeden önce çok iyi bir işte çalışıyordu Feyzullah Girgin. İş-Kur’dan kendisine gelen kağıdı ailesi söylememiş bir süre. Daha sonra “Oğlum istersen TEKEL’de de çalışabilirsin, oraya çağırıyorlar seni” sözünü duyanca kafası karışmış biraz. Elektronikçi olan Girgin, TEKEL’e giriş hikayesini şöyle anlatıyor: “Devlet bana iş veriyorsa ilerleyen zamanlarda da mağdur etmez, dedim. Özel sektörde her an işinden olabilirsin. Çalıştığım yerde aldığım ücretin hemen hemen yarısına geldim buraya.” Girgin’e göre iş insanın ailesi, geleceği, çocuğu, mutluluğu, acısı... Bu düşüncelerle girdiği fabrika devlet babası ihanet etmiş oğluna. TEKEL’in özelleştirilmek istenmesi bütün hayatlarını değiştirmiş. Özellikle son 7 yıldır altüst olmuş yaşamları. “Tek amacımız, çocuğumuzun eğitimini iyi bir şekilde tamamlamasını sağlamak. Peki neden çocuğumuzun okumasını istiyoruz? Devletine faydalı olsun diye. Biz mağdur olursak o da olacak” diyen Girgin, geleceğe dönük plan yapamadıklarını, günlük yaşadıklarını anlatıyor. İşyerinde de evlerinde de huzur kalmamış özelleştirme çıktığından beri.
Şu anda özelleştirme saldırısının en yoğun olduğu dönemde bile geleceğe dönük bir yatırım yapmayan Girgin, “Arkadaşlarımızla aynı kaderi paylaşacağız. Kendimize onlardan ayrı bir plan yapmıyoruz. Bütün arkadaşlar olarak tek hedefimiz var; bütün hayatımızı oluşturan bu fabrikayı sattırmamak” diyor. (İstanbul/EVRENSEL)
Gökhan Durmuş

Evrensel'i Takip Et