18 Şubat 2008 00:00
Torbalının İngilizleri
İlk duyduğunda bir anlam veremediğin fakat kulak aşinalığı oluştukça, durumun vahametini anladıkça insanın içine bir taş gibi oturan sözcük İngiliz. Türkiyenin son senelerine damgasını vuran Kürt sorunu, Torbalıda Atatürk Mahallesinde yaşayan Kürtlere İngilizler, mahalleye ise İngiliz Mahallesi denilmesinden kendini belli ediyor
İlk duyduğunda bir anlam veremediğin fakat kulak aşinalığı oluştukça, durumun vahametini anladıkça insanın içine bir taş gibi oturan sözcük İngiliz.
Türkiyenin son senelerine damgasını vuran Kürt sorunu, Torbalıda Atatürk Mahallesinde yaşayan Kürtlere İngilizler, mahalleye ise İngiliz Mahallesi denilmesinden kendini belli ediyor. Zorunlu kaldıklarından ötürü doğdukları yerlerden 1500-2000 km uzakta, haritada yerlerini bile bilmedikleri yerlerden biri olan İzmirin Torbalı ilçesine gelişlerini ve yaşadıklarını bir de kendi ağızlarından dinleyelim istedik.
Mustafa İpekli (Muhtar): Mahalleye göçler 1993-1994lerden sonra yoğunluk kazandı. Biz 1990da geldik, çoğu insan daha sonra geldi. Memlekette petrol arama kampı yapılıyordu. Kamp soyuldu, ağalar suçu bizim üzerimize atmaya çalıştı. Devletin, savaşın, ağaların baskısı sonucu vatandaş çaresiz kaldı. Biz de huzurumuzun bozulmaması için en iyisi çekip gidelim dedik ve buralara geldik. Kimse Biz İzmire gidip de çalışalım diye gelmedi buralara.
Genelde burada erkeklerin çoğu inşaata gidiyor, turizm bölgelerine giden insan sayısı ise çok azdır. Kadınların 16, erkeklerin 20 YTL civarında yevmiyeleri var. İnşaat işçisinin yevmiyesi farklı. Diğer taraftan ise genç kesimin çoğu iş bulamıyor. Sağlık ocağımız ufak.10 bin civarında nüfus ve yaklaşık 2 bin hane var. Başka mahallelerden de buraya geliyorlar sağlık hizmeti almaya; sağlık ocağımızda sadece 4 doktor var. İki okul var mahallemizde, Karşıyakadan da 400 kadar öğrenci geliyor. Bizim mahallede 2 bin 800 kadar öğrenci var. Nüfus sürekli arttığı için okullar dar geliyor. Mahallede çocukların gidip oyun oynayacakları doğru düzgün bir oyun parkı bile yok.
Kimse bu ülkede savaşın olmasını istemiyor. Herkes huzurlu bir yaşam istiyor. Halk, uçakların oraları bombalamasını istemiyor, vatandaş huzursuz oluyor.
Birçok yerde bundan dolayı sorunlar yaşıyoruz. İnsanlar iş aramaya gidip de iş başvurusu yaptığında kendini belli ederse işe alınmıyor.
Ahmet Erkin (İşçi emeklisi): Bölgeden ilk göçenlerdenim. 1946 yılından beri buradayım. TEKELden emekliyim. Mahalledeki halkın yüzde 80i sezoncudur. Torbalıda neler eksikse bizim mahallede de o eksik. Ama iş partiye geldiği zaman, bizim partinin bütün etkinlikleri yasak. Biz istemiyoruz operasyon olmasını. Ne askerin ölmesini istiyoruz ne de gerillanın. Hepsi bizim kardeşimizdir. İnsanın ölmesine karşıyım ben. Diyalog yoluyla bu sorunun çözülmesi hepimizin yararınadır, Türkiyenin yararınadır. Kürt-Türk ayrımı yapmam, yapılmasını da istemem. Bütün yasaklar kalkarsa Türkiye güllük gülistanlık olur. Recep Aygün (Müteahhit): Çok zor koşullarda yaşıyoruz. Sosyal güvence olmadan sabahtan akşama kadar çalıştırıyorlar. Servis araçları yerine kamyonlar kullanılıyor. Kayıt tutulmadan çocuklarımız ve kadınlarımız işe götürülüyor. Başlarına bir iş gelse nerede nasıl ulaşacağımızı bilmiyoruz.
Adıyamanın bir köyünden buraya geldik. Yaşıyorken yaşayamaz hale geldik. Köyümüz bir orman köyü idi. Hayvancılık yapıyorduk. Ormanları da gelip kestiler. Hayvancılık yapma koşulları da kalmayınca göç etmek zorunda kaldık. Bölgedeki son gelişmelere gelince; yapılanların doğru olmadığı ortada. Bir devlet kendi vatandaşına savaş açmamalıdır. Bir babanın kendi oğluna savaş açmasına benzer bu. Biz başkalarının güvenine dayanarak iş yapıyoruz. Kürt olduğum için girdiğim ihalelerden çıkarılıyorum.
Ayhan Karahan (Tarım işçisi): 2002de Urfa Siverekten geldim. Ekmek davası için geldim. Beklediğim ortamı burada bulamadım. İnsan kendi memleketini bıraktığı zaman mutlaka yabancılık çeker. Hep geri gitmek istedim ama şartlar bir türlü elvermedi. Ailece hep tarla işinde çalışıyoruz. Sabah erkenden işe gidiyoruz, ancak akşam yemeğinde bir araya gelebiliyoruz. Benim 4 oğlum var, birini okula gönderiyorum; o da liseye gidiyor, diğerleri okumuyor tarlaya gidiyor. Biz burada kimsenin ekmeğini aldığımızı düşünmüyoruz, nasıl ki biz de bu ülkenin bir vatandaşı isek burada bizim caddenin öteki tarafı da bizim, burası da öteki taraftakilerin aynı zamanda. (İzmir/EVRENSEL)
Alper Toraner