20 Şubat 2008 00:00

ROJEV


Aklın türbanla imtihanı sürüyor.
Türban sorunu üzerinden koparılan kayıkçı dövüşünde bir soluklanma durumu olsa da din istismarcıları ile aklını türbanla bozan milliyetçilerin kapışması devam edecek.
Ancak bu tartışmanın iki ucunda ve önde görünenlerin sakat bir yaklaşım ve tutum içinde oldukları ve bu sorun üzerinden halkımızı, gençliğimizi ve aydınlarımızı kısır bir tartışmanın içine sokmaya çalıştıklarını kaydetmek gerek.
Aklıselim uçup gitmiş bulunuyor!
Yapılan, özgürlük lafları ve liberal söylem eşliğinde milliyetçilik ve şovenizm derinleştirilmesidir.
Türkiye'nin sorunları bazen din istismarcılığına, bazen de laiklik sosuna bulanarak kullanılıyor.
Kiminin gözünü bayrak, kiminin türban kapatmış bulunuyor.
Özgürlükleri, talepleri bu amaçlarına hasretmek üzere kullanıyor, buna özen gösteriyorlar.
Türkiye'nin sorunlarını çözmek için istedikleri desteği kötü emelleri için, aldıkları oyu, memleketin kaynaklarını satmak, ülkeyi soyup soğana çevirmek için kullanıyorlar.
İnançlar, laiklik, özgürlükler gibi kıymetli değerlerle oynayarak, kıyasıya rekabeti artırmak, göz boyamak, gönülleri hoş etmek için türlü numaralar çeviriyorlar.
Farklılıkları kışkırtmak, halkı bölüp parçalamak için dergah açmaktan dümen çevirmekten geri durmuyorlar.
Her yolu mubah sayıyorlar.
Bazen biri bazen diğeri rol kapıyor, öne çıkıyor. Biri şiir okurken, laikçi geçinen diğeri, ayetten hadisten örnekler sayıyor.
Kim kimi bastıracak, kim kime laf yetiştirecek telaşı ile başına geçtikleri işportacı tezgahından hançereleri yırtılırcasına bağırıp duruyorlar!
Biri beyaz çarşaf giyip yola çıktığını söylerken, diğeri beyaz gömlekten söz ediyor.
Biri gözüne türban, diğeri bayrak takarak yıkıp devirerek gösteri yapıyor. Din istismarı üzerinden, milliyetçilik üzerinden politika yaparak var olmaya, yol almaya çabalıyorlar.
İkisi de laik değil.
İkisi de inanç özgürlüğünden yana değil.
İkisi de din ile devlet işlerinin bir birinden ayrılmasından korkuyor.
İkisi de üniversitelerin parasız, demokratik, bilimsel ve özerk olmasını istemiyor.
İkisi de ırkçı, şoven, din istismarcısı.
İkisi de aynı topun kumaşın.
Ülke satılırken, tekel peşkeş çekilirken, işsizlik büyürken, cari açık artarken, iç ve dış borç boğazımıza dayanmışken, ABD hakimiyeti, IMF teslimiyeti büyürken onlar, öfkeli hitabetle Türkiye'nin üzerinde tepinmeye devam ediyorlar.
İkisi de parlamentoda, biri hükümetin, diğeri ana muhalefetin başında.
Ama Türkiye kan ağlıyor.
Bölgede süren çatışmalarda kan akmaya, analar ağlamaya, acılar büyümeye, toplumsal kaygı artmaya devam ediyor.
Çocuklar panzerin altında ezilip ölmeye devam ediyor. Diğer tarafta, çocuklara numara çekiliyor!
Ayakkabılarına bakılıyor, muz dağıtılıyor.
İnsan, Uğur Kaymaz'ı, Enes'i ve diğer Kürt çocuklarını hatırlamadan edemiyor.
Türban sorunu bir kez daha aklın imtihanına vesile olmuştur. Bakalım bu süreçte daha kimler yer değiştirecek, kimler birbirinin aynısı olan güçlerin yanında durma yanlışına düşmeden gerçekten demokrasi, laiklik, eşitlik ve özgürlük için tutum alacak.
Ender İmrek

Evrensel'i Takip Et