25 Şubat 2008 00:00
GÜNDÖNÜMÜ
Bir süredir yayınlanan dizi filmlerden biri Karayılan.
Bu dizide yirminci yüzyılın başlarında Anadoluyu işgal eden emperyalistlerden Fransızlara karşı Türk, Kürt ve Ermenilerden oluşan Anteplilerin, Maraşlıların her türlü yoksulluk ve yoksunluğa rağmen sürdürdüğü kurtuluş mücadelesi anlatılıyor.
Bu diziyi izlerken Kurtuluş Savaşı sonrasında ülkenin kendi gücüyle kalkınması için her milliyetten Anadolu emekçilerinin verdikleri mücadeleyi, emekçilerin nasıl bir inanç ve özveriyle çalışıp, ürettiklerini, TEKELi, Uçak Fabrikasını, Vagon Fabrikasını, Sümerbankı, Şeker Fabrikalarını, SSK hastanelerini, haberleşme hizmetlerini ve daha pek çok sanayi ve tarım işletmelerini, Köy Enstitülerini, üniversiteleri yarattıklarını düşünürüm.
Bunlara bağlı olarak Lord Cürzonun Lozan görüşmelerinde İsmet İnönüye söylediği Paşa bugün isteklerimizi kabul etmediniz. Bu isteklerimizi cebimize koyuyoruz. Bir gün gelip bizden yardım isteyeceksiniz. Biz de bu isteklerimizi bir bir sizin önünüze koyacağız. O zaman mecburen kabul edeceksiniz deyişini ve emperyalistlerin işbirlikçilerinin, Köy Enstitülerini komünist yetiştiriyor diyerek kapatmalarını, aydın, yazar, şair ve sanatçıları hapislere doldurmalarını, Tam Bağımsız Türkiye diyen yurtsever devrimci gençleri işkencelerden geçirip, hapislerde çürütür ve idam ederken, ülkenin en önemli tarım, sanayi ve hizmet kuruluşlarını özelleştirme adı altında emperyalistlere peşkeş çekmelerini düşünürüm.
Öte yandan da Telekom, TEKEL, TÜPRAŞ, Seydişehir Alüminyum, Etibank, ve daha pek çok tesisin peşkeş çekilmesine karşı bu tesislerin savunulmasını vatan savunması olarak değerlendiren ve kendilerini bu tesislere kapatarak direnen işçileri, emekçileri ve onlara buz gibi havada basınçlı su sıkan, biber gazı sıkan başka emekçilerin çocukları polis ve askerleri düşünürüm. Aynı cephede olması gereken emekçilerden bir bölümünün kendi karşıtları olan sınıfın hizmetinde, tüm değerleri üreten işçilere emekçilere saldırmalarındaki çelişkiyi ne zaman kavrayacaklarını düşünürüm.
Patronlar daha çok kazansınlar, daha az harcama yapsınlar diye taşeron şirketlerde sigortasız, sendikasız, boğaz tokluğuna, belirsiz sürelerle fazla çalıştırılan yorgunluktan bitkin düşen, güvenlik önlemleri alınmayan veya kaçak işyerlerinde tek tek veya topluca ölen işçileri de düşünmeden edemem.
Hemen onlarla birlikte Başbakanın, Ulaştırma Bakanının yaşları 30a varmamış çocuklarının gemiciklerini, Maliye Bakanının oğlunun tavuklarını ve gümrüksüz ithal ettiği tonlarca yemi, 12 Eylül generallerinin çocuklarının armatör oluşunu, emekli olur olmaz sanki ekonomi uzmanıymışlar gibi ya bir bankaya veya bir holdinge danışman veya yönetim kurulu üyesi olan generalleri ve alınan ihaleleri, yeri geldiğinde çok süratle işleyen yargının işçilerin çıkarları söz konusu olunca kaplumbağa hızıyla ilerleyişini, kontrgerilla örgütünü, çeteleri, çetelerin sivil ve siyasi bağlantılarını da düşünmeden duramam.
Bir yandan Yugoslavyanın parçalanmasını onaylayıp, bağımsızlığını ilan eden Kosovayı ilk tanıyan ülkelerden biri olurken öte yandan Kuzey Irakta kurulan Bölgesel Kürt hükümetinin ülkesine kara harekatı düzenlenmesindeki çelişkiyi, Kosovalılara hak görülenin Türkiyede eşit haklarla kardeşçe bir arada yaşamak isteyen Kürtlere çok görülmesini, ölen, öldürülen yüzlerce, binlerce Kürt ve Türk gencini, askerleri de düşünmeden yapamam.
Akan bunca kandan, ülkenin en önemli tesislerinin, kuruluşlarının peşkeşinden, işçilerin iş cinayetlerinde, askerlerin, gençlerin anlamsız çatışmalarda-savaşlarda can vermesinden kimlerin ekonomik veya siyasi çıkar sağladığını düşünmeden edemem.
Dünya rezervinin yüzde 70ine sahip olduğumuz, çok değerli bir maden olan bor madenlerinin de özelleştirilmesi girişimlerinin neden, kimlerin çıkarı için sürdürüldüğü üzerine de düşünürüm.
En sonunda halkın parasız sağlık hakkını yok eden, emekliliği neredeyse imkansızlaştıran, emekli aylıklarının azaltan SSGSS yasasına bir madde eklenip, milletvekillerinin şimdi 4 bin YTL olan emekli aylıkları 6 bin YTLye çıkarılmasının hangi vicdana sığdığını da düşünürüm.
Bu düşünceler tüm emekçilere yaygınlaştırılmalı ve emekçiler birleştirilmelidir.
Aksi halde açgözlü patronlar ve vekiller iş cinayetlerinde, kendi çıkarlarına sürüldüğümüz savaşlarda kanımızı, canımızı da alacaklar.
Günümüzün Karayılanları bugün TEKELde, Yörsanda, TEGA Mühendislikte ve irili ufaklı işyerlerinde direniyorlar. Onlarla birlik olma günüdür.
Hasan Hüseyin Evin
Evrensel'i Takip Et