2 Mart 2008 00:00
SÖZ OLA, TORBA DOLA
Televizyon yayınlarını eleştiren Sina Koloğlunun köşesinde okumuştum değineceğim kırık dökük şeylerin ilkini ve ikincisini. TRTnin Teleteksinde spor karşılaşmalarının sonucu da duyuruluyor ya!.. Ne denli duyurulursa duyurulsun, kimi olaylara ilişkin bilgi edinilemiyormuş meğer. Örneğin, voleybol karşılaşmalarının sonucunun verildiği bir haberde Hatay Polis Gücünün Hatay Polis Gücünü 3-0 yendiği duyurulmuş. Yani, kendi kendisiyle oynamış ve kendi kendisini yenmişti Hatayın Polis Gücü takımı. Artık kendini yenen hangi kendisi idi ise. Kuşkusuz bu takım bir takımı yenmişti koskoca TRT bildirdiğine göre; ama bu kendisi değildi. Kimi yendiği ise bilinemiyordu.
İkinci haber ise, tam anlamıyla olmazı olduran bir şeydi. Hadi, Hatay Polis Gücünün oynayacağı takımın gelmediğini düşünüp kendi aralarında oynadıklarını varsayalım. Ama Güneş Sigorta ile Fenerbahçenin, bir voleybol karşılaşmasında berabere kalmaları; hem de üçünü alanın kazanacağı beş bölümlük bir oyunda 3-3 berabere kalmaları inanılası bir şey değildi duyulup okunsa da. İnanılası değildi; ama gülünesi idi. Hoş düşündükçe ona da bir çözüm buluyor insanoğlu. Peş peşe iki karşılaşma yapmış olsun bu takımlar. İlkini biri, ikincisini diğeri 3-0 kazanmış olsun, sonuçta 3-3 beraberliği bulmuş oluyorlar. Gülünecek bir durum biliyorum; ama ben gülmek değil ağlamak istiyorum sayın okurlar, güleriz ağlanacak durumumuza durumuna düşmemek için. Bu haberleri yazan ya da yazanların sporun bu türünden tümüyle habersiz olduklarını düşününce ağlamayayım da ne yapayım.
İlgilendiği spor dalından haberli olan, üstelik de bu konuda uzman olma olasılığı olan biri de bir voleybol karşılaşmasını anlatırken büyük mü büyük; hem de alabildiğine büyük bir söz söylüyordu günlerden bir gün. Hiç kuşkum yok, söylediği o söz çok da hoşuna gitmiş; kendisiyle öğünmüştür de dövünmesi gerekirken. Üstelik hemen herkesin söylediği; Erdoğan Arıkanın ise artık unuttuğu o bildik ve de beylik sözle ilerleyen günlerde sık sık da kullanacaktır. Voleybolun uzmanı(!), dilin azmanı Grün ün takıma katkısı farklı nüanslarda diyordu ve belli ki nüans nedir, fark nicedir; hem de necedir bilmiyordu. Farktan farka fark vardır sözündeki farklılığı fark etmediği fark ediliyordu da fark ile nüans arasında bir fark olmadığını fark ettiği fark edilemiyordu yazık ki. Grünün farklı nüanslardaki katkısının ne olduğu sorulsa, yanıt farklı nüanslarda olmayacaktır belki de.
Aynı yolun yorumcusu Begüm Doğanay da farklı nüansları olan bir söz söylüyordu bir gün. Hamileliği nedeniyle Milli takıma ara vermesiyle eksikliğini hissettiğimiz Nataliaye bir de Ankaradaki ön eleme öncesinde Baharın eklenmesi ile su yüzüne çıktı... derken su yüzüne çıkan şey konusunda tuhaf bir eksiklik gözleniyordu.
Adını anmışken TRT Stadyumunun söz ebesi Erdoğan Arıkandan da bir alıntı yapayım. Zaman doldurmak için söyleyecek şey bulamayan, kırk kez evirip çevirdiği ve farklı nüanslarda nüansı farklı şeyler söylediğini sandığı; ama hep aynı şeyleri yinelediği gecelerden birinde derbi olarak nitelendirdiği Trabzonspor-Beşiktaş karşılaşmasının tamamının geniş özetini vereceklerini duyuruyordu. Farklı nüans da tam burada kendi gösteriyordu işte. Sanki, salt geniş özetini dese izleyenler başka şey anlayacaktı ya da hiçbir şey anlamayacaktı. Belki ilk on beş, son on beş ya da üçüncü on beş dakikalık bir bölümün geniş özetini örneğin. Bunun önüne geçmek için olsa gerek, tamamının geniş özeti demeyi yeğliyordu.
Erdoğan Arıkandan da söz etmişken, Stadyumdaki çalışma arkadaşı Ömer Abisinin de bir iki sözüne değinivereyim. Nilay Yılmazın Yakan Topundaki enler sıralamasında bloklar arası bağlantı sözüyle kendisine yer edinen Ömer Üründül, Türkiye-Macaristan karşılaşmasında, kimilerinin şanssız sakatlık dediği türden bir sakatlık olayını yorumlarken darbeyle orantılı bir kanama demişti de darbeyle bağlantılı bir kanama demek istediğini düşünmüştüm. Yoksa, ne ka darbe, o ka kan olamazdı sanırım asıl demek istediği.
Türkiye-İsveç karşılaşmasında da bir kadro kurup, o kadroyu şey yapmamız lazım diyerek çok önemli bir açıklamada bulunuyordu. Kuşkusuz kadroyu şey yapabilmek için önce bir kadro kurulması gerekiyordu. Kurulmadan nasıl şey yapılacaktı ki o kadro. İyi de kurulduktan sonra yapılacak şey neydi?! İzlemediğini söylediği Galatasaray-Kasımpaşa karşılaşmasını, yine ilginç bir sözle yorumlamaya başlıyordu. Edindiğim şeye göre diyordu. Ney şey? Ya da şey ney?
Uzun süredir ödemek isteyip de ödeyemediğim bir borcumu da ödeyivereyim bu arada. Nilay Yılmazın Yakan Top köşesini beğeniyle izliyorum. Spor basınına kattığı güzellikler için kutluyor, sağlıklı ve şen olmasını diliyorum. Benim için de iyi bir kaynak oluşturuyor o güzel köşe. Bilgisi dışında bana sağladığı katkı için de sağ olsun diyorum.
Hayyam bu haftaki dörtlüğü de onun için söylemiş olsun:
Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye;
Bir şey daha var bütün yapıtlarından başka
Üstün Yıldırım
Evrensel'i Takip Et