8 Mart 2008 00:00

Zenginliğin ortasında ıssız bir ada: Kümbet Mahallesi


Kayseri’nin Kümbet Mahallesi’nin de Amerikan filmlerini aratmayacak hikayesi var. Kuşbakışı bir gözlem yapıldığında mahalle, Kayseri’nin elit alanları arasında gösterilen İpek Saray Alışveriş Merkezi, Beğendik Mağazası ve Alparslan Mahallesi arasında kaderine terk edilmiş bir ıssız ada görüntüsü çiziyor. Etrafı büyük binalar, lüks alışveriş merkezleri ve son model arabalarla ‘ışıl ışıl’ olan mahalle halkının yaşantısı ise hiç parlak görünmüyor. Mahalle halkının tamamına yakını geçimini kağıt toplayıcılığı yaparak sağlıyor. Yaşam koşullarının ilkelliği, 100 kilogram kağıdın sadece 8 lira etmesi ve okullarına devam etmek isteyen çocukların mendil satmak zorunda kalmasının yanına belediyenin mahalleyi yıkmak istemesi de eklenince, film başlıyor! Koca bir mahalle halkı, ne yapacağını bilmiyor. Kamuoyu, basın ve yetkililer ise Kümbetlileri görmüyor ve duymuyor!
‘Bizi duyan kimse yok mu?’
“Önceleri 300 civarında hanesi vardı mahallenin. Şimdi 30-40 tane ancak kaldı. Etrafımızda hep lüks binalar var. Bu mahalle halkı ise yoksul, gariban. Burada meslek sahibi olan kimse yok. Herkes kağıt toplar. Lüks binaların içinde çirkin görünüyor diye mi, merkeze yaklaştı, değerlendi diye mi bilmem, bu evlerin hepsini yıkacaklar. Tapusu olana biraz para veriyorlar. Olmayana hiç para yok. Zaten birçoğunun da tapusu yok. Azala azala bu kadar kaldık. Herkes İstanbul’a göçmek zorunda kaldı. Biz de ne yaparız bilmiyorum.”
Bu sözler 37 yaşında Mahsuni Satılık’a ait. Yıllardır kağıt toplayarak ve hesap yaparak sağlıyor geçimini. ‘Hesap yapıyorum’ diyor çünkü tek iş imkanı kağıt toplayıcılığı ile 7 kişilik ailesini geçindirmekte zorlanıyor. ‘Ailecek, akşama kadar kağıt topluyoruz, günlük 7-8 lira ancak kazanıyoruz. Durumumuz durum değil’ diye anlatıyor derdini. Hiç sigortası olmamış şimdiye kadar. ‘Ölene kadar kağıt toplarım herhalde. Başka çarem yok’ diyor.
‘Dede, biz niye apartmanda oturamıyoruz?’
Elinde tütünüyle yaklaşıyor Mahsuni’nin babası. Bilge bir tavırla kesiyor lafını: “Sene 67’den beri kağıt topluyorum. Başka bir iş vermediler ki yapayım. Utanmıyorum, utanılacak bir şey yok. Hırsızlık yapmıyorum, boğazımdan hiç haram lokma girmedi ki utanayım. Sadece üzüldüğüm oluyor bazen. Torunlarım gelip, ‘Dede biz niye o binalarda oturamıyoruz? Onların çok mu parası var ki oradalar? Biz niye buradayız?’ diye sorduklarında çok üzülüyorum. Başka çaremiz olmadığını anlatıyorum onlara. Başka çaremiz yok. Kimse bizi görmüyor, duymuyor, bilmiyor!”
Belki de ilk defa onları uzun uzun dinleyen ve hiç yargılamayan birilerini buldukları içindir, çay içmeye davet ediyorlar. Daha çok işimiz olduğunu söyleyip, teşekkür etmemize rağmen, utandığımızı düşünüp ısrar ediyorlar: “Utanmayın, gelin. Garibanın bağrı yırtık olur.”
3 zeytinle çocuk doyar mı?
Satılık ailesinin yanından ayrıldıktan sonra ‘bakkaldan o yanıya’ doğru ilerliyoruz. Selam verip giriyoruz Taşkıran ailesinin hanesine. Müstakil ve ufak bir evden 15’e yakın kişi çıkıyor karşımıza. Toplanan kağıtlar bahçede üst üste dizili. Kağıt yığınlarının yanında başlıyoruz sohbet etmeye. Bir soru soruyoruz, on cevap alıyoruz. Aile büyüklerinden Döndü Taşkıran anlatıyor: “Yıllardır bu evin vergisini ödüyoruz. Bazen yemeye paramız olmuyor, yine de elektriğe, suya, vergiye para veriyoruz. Tapumuz yok diye yıkacaklar evimizi. Biz ne yapacağız o zaman. Ne yiyeceğiz, başımızı nereye sokacağız.”
“Gel dolabıma bak, içinde hiçbir şey yok” diyen Döndü Taşkıran’ın gözleri doluyor buzdolabını gösterirken ve soruyor: “Buradan Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum, sesimi o duysun: Hiç tek zeytinle üç çocuk doyurdun mu Tayyip? Gel, gör de anla halimizi.”
‘Belediye çöp kağıdı değil, iş versin iş!’
Polislerin kendilerini kağıt toplarken bile rahat bırakmadığını anlatıyorlar. Polisin nerede görse onlara suçlu muamelesi yaptığını söyleyen aile, bu durumun güçlerine gittiğini, kendilerini rahatsız ettiğini ifade ediyor. Sonraları Melikgazi Belediyesi’nden yetkililerin kendilerine bir ‘Kağıt toplama belgesi’ verdiğini ve belgeyi sürekli boyunlarında taşımalarını istediklerini anlatan Taşkıran ailesi, uygulamaya sert tepki gösteriyor: “Sürekli boynunuzda taşıyın diyorlar. Ne kadar insanlık dışı! Dünyanın başka neresinde böyle aşağılanır insanlar? Çöp kartı vereceğine, iş versene!”
Seçimlerde AKP’nin ‘kimse işsiz kalmayacak’ vaadinin kendilerini umutlandırdığını söyleyen Kümbetliler, seçim sonrasında yaşamlarında hiçbir şey değişmediğini, bir de başlarına yıkım sorununun örüldüğünü anlatıyor ve tüm doğallıklarıyla ifade ediyorlar tepkilerini: “Umutlandık ve oy verdik. Allah onları bildiği gibi yapsın!” (Kayseri/EVRENSEL)
İbrahim Kızıl/Ümit Kartal

Evrensel'i Takip Et