11 Mart 2008 00:00

KENTTEN GELEN


8 Mart bundan 151 yıl önce yani 8 Mart 1857'de Amerika da bir tekstil fabrikasında çalışan kadınların 10 saatlik iş günü, daha iyi ücret ve insanca yaşam koşulları için mücadele bayraklarını açtıkları gündür. 1857 yılında New York'dan 2007 Antalya Novamed'e kadar bu mücadele bayrağı kimi zaman ağır bedeller ödenerek hep meydanlarda dirençle onurla kalmasını bilmiştir.
Kadınlar o günden bu güne kadar yürüyüşlerine devam ediyorlar. Onlar; kadın ezilmişliğini kınamak bu ezilmişliği ortadan kaldırmak, adaletsizliğe, şiddete, sömürüye, ben-merkezciliğe ve kadının fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne saldırıya, kapitalizmin dizginsiz ve arsız kar arayışına dur demek için yürüyorlar.
Neo-liberal politikalar emek sömürüsünü derinleştirmek ve çeşitlendirmek üzerine alternatifler geliştirirken, kadınlar da bu süreçte iki kat sömürüye uğramaktadırlar. İş hayatında fırsat eşitliğinin ve ücret eşitliğinin olmaması, ücretsiz yapılan ev işçiliği, mevsimlik işçilik, tarım işçiliği, çocuk, hasta bakımı gibi kadın olma gerekliliğinden dolayı kadına doğal göreviymiş gibi yüklendirilen bu işler kadın sömürüsünü katmerleştirmektedir.
Ülkede sosyal politikaların geliştirilmesini istiyorsak, buna kadın haklarından başlamalıyız. Ancak o zaman doğru bir başlangıç yapmış oluruz.
Bunun için hükümetler; kadını koruyucu ve fırsat eşitliği sağlayıcı yasal düzenlemeler yapmalı, kadının iş hayatına ve toplum hayatına eşit koşullarda katılmasını engelleyen faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Kadın işçinin iş güvencesi yasalarca garanti altına alınmalı, analık hakkı işten çıkartma nedeni olmamalıdır. Kadın istihdamında yapılan bilinçli daraltmalar yasalarla ortadan kaldırılmalı, kadın iş gücünün nitelikli hale gelebilmesi için meslek içi eğitimden beceri kazandırma kurslarından yararlanmalarına olanak sağlanmalıdır. Cinsiyete dayalı iş ayrımına son verilmeli. Kadının çifte sömürüsü olan ev içi çalışmalar, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı sosyal devlet olma gereği devlet tarafından ve parasız karşılanmalıdır.
Tüm bunların gerçekleşmesi için kadınlar köşelerinde durup beklemiyorlar onlarda talep ediyorlar, direniyorlar, yürüyorlar ve itiraz ediyorlar.
ve Kadınlar diyorlar ki;
  • Hiç bir insanlık durumu ya da yaşam koşulu ayrımcılığı haklı gösteremez.
  • Hiçbir görenek, gelenek, din, ideoloji, ekonomik sistem, ya da politika hiç kimsenin aşağılanmasını haklı gösteremez.
  • Kadınların ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımına harcadıkları emek, kadınlık göreviyle yok sayılamaz.
  • Herkesin adil bir ücret karşılığında, güvenli onuruna saygı gösterilen bir ortamda iş bulma hakkı engellenemez.
  • Hiçbir insana şiddet uygulanması haklı ve olağan gösterilemez. Hiçbir insan diğerinin mülkü değildir. Hiç kimse evlenmeye zorlanamaz alıp satılamaz.
  • Hiçbir insan uygun barınma, bilgilenme ve eğitim hakkından mahrum edilemez.
  • Cinsiyete dayalı hiçbir ayrım, toplumsal baskı ve yasal düzenleme kabul edilemez.
    Kadınlar bu itirazlarıyla, aslında tüm insanlık için daha yaşanılabilir bir dünya istiyorlar. Onlar önce kendileri sonra kızları ve oğulları için geleceği güvenli bir şekilde kurmak istiyorlar.
    Biliyoruz ki medeni bir toplum kurmak, kadın ve erkeğin toplum hayatında eşit roller üstlenmesiyle sağlanır. Kadını aşağılayan, onu işten ve eğitimden mahrum eden, kadının yaşam alanını evle sınırlayan hiçbir toplum uygarlaşamaz.
    Kadınlar savaşların nedeni, yoksulluğun kaynağı, cinsiyet, renk, dil, din ırk ayrımının yaratıcısı, sömürü düzeni kapitalizme hayır diyorlar. Biliyorlar ki dünyada yaratılan tüm zenginlikler adil ve eşit dağıtılmadığı sürece kadınlar, erkekler, çocuklar, yaşlılar, gençler yani tüm halk için barış içerisinde yaşanılabilir bir dünya kurmak mümkün değildir. Kadınlar yaşanılabilir mutlu bir dünya için Eşitlik, Özgürlük, Adalet ve Barış istiyor.
    *Petrol-İŞ Sendikası Aliağa Şubesi Mali sekreteri
    Adalet Kul*
  • Evrensel'i Takip Et