11 Mart 2008 00:00
KENT YAZILARI
Belediyelere ilişkin uzun süredir beklenen yasal düzenlemeleri içeren paket, geçtiğimiz hafta açıldı ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun TBMMde kabul edilerek yasalaştı
Belediyelere ilişkin uzun süredir beklenen yasal düzenlemeleri içeren paket, geçtiğimiz hafta açıldı ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun TBMMde kabul edilerek yasalaştı. Kanunda yapılan düzenlemeler, büyükşehir belediyelerinin sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyelerinin yanı sıra nüfusu adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre 2 binin altına düşmüş olan belde belediyelerini ve bu beldelerde yaşayanları oldukça yakından ilgilendiriyor.
Yapılan düzenlemeler sonucunda; büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde var olan ilçelere ek olarak 43 yeni ilçe oluşturulurken, ilk kademe belediyeleri kapatılarak ilçe belediyelerinin mahallelerine dönüştürüldü. Büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde yapılan ve ilk seçime kadar tartışması sürecek bu düzenlemelerin yanı sıra büyükşehir belediyelerinin sınırları dışında nüfusu 2 binin altına düşmüş olan 862 belde belediyesi de kapatılarak köye dönüştürüldü.
İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yeni kurulan iki ilçeden biri, Karşıyaka ve Bornova ilçe sınırları içindeki bazı mahallelerin birleştirilmesiyle oluşturulan Bayraklı ilçesi olurken, bir diğeri Konak ilçe sınırları içinden koparılarak ayrılan Karabağlar ilçesi oldu. Başta yerel basın organları olmak üzere, İzmirde var olan iki semtin ilçeye dönüştürülmesine yönelik basına yansıyan tartışmalar, genel olarak Bayraklı ilçesinin oluşumunda yoğunlaşırken, Karabağlara ilişkin tartışmalar ikinci planda kalmış görünüyor.
İlk olarak 1968 yılında Karabağlar ile tanışan ve Ankara öncesinde, uzun yıllar Karabağlarda yaşayan, Karabağların bahar aylarında nergislerin, menekşelerin açtığı zeytinliklerinin, bağlarının hızla gecekondulaşarak yapılaşmasına ve günümüzün çarpık kent parçasına dönüşümüne tanık olmuş, 1920li yıllarda Reşat Nuri Güntekinin romanlarına konu olmuş, 1970lere kadar kendini korumuş Bozyaka bağlarının, günümüzün Çalıkuşu Mahallesine dönüşümünü yakından gözlemlemiş, doğanın çarpık kentleşmeyle yok oluşunu hüzünlü biçimde anımsayanlardan biri olarak, Karabağlar adıyla bir ilçenin ve belediyenin kurulmasına ilişkin karar, beni ister istemez geçmiş yıllara sürükledi.
İzmir-Aydın Karayolu üzerindeki konumlanışıyla, İzmirin hızla göç aldığı yıllarda, başlangıçta İzmirin güney ve doğusundaki ilçelerden, komşu illerden göçenlerin yerleştiği Karabağlar ve çevresi, 1970li yılların ortalarından başlayarak, Anadolunun uzak köşelerinden, Doğu ve Güneydoğudan bir umut peşinde Batıya gelen göçlerle hızla yapılaştı ve yoğunlaştı.
İzmir-Aydın Karayolu çevresinde var olan oto tamir, kaporta ve mobilya gibi küçük sanayi işyerleri nedeniyle yoğun emekçi göçünün yaşandığı, İzmirin emekçi deposu semtlerinden birine dönüşen Karabağlar, İzmir merkezine yakın konumuna rağmen kontrolsüz biçimde, sağlıksız yapılaşmasına göz yumulan semtlerden biri oldu. Başlangıçta karayoluna yakın sokaklardan oluşan Karabağlar, zaman içinde Doğuda Buca sınırlarına, Batıda Bozyaka ile birleşerek Hatay ve Yeşilyurt sırtlarına dayandı.
Uzun yıllar boyunca adı mobilya imalathaneleri ile birlikte anıldı Karabağların. İç içe geçmiş sokakları, çıkmazları ve yokuşlarıyla, bugün yıllarca yaşayanların bile içinde kaybolduğu bir deve dönüşen Karabağlar, yaşadığı onca gelişmeye ve değişime rağmen, dışarıdan bakanların gözünde karayolu boyunca sıralanan mobilyacılardan başka bir şey olamadı.
1970li yıllardan başlayarak, İzmirin varoşlarından birine dönüşen Karabağlar semti, şimdi bir ilçe.
Hem de, içine Fahrettin Altay Mahallesine kadar olan geniş bir alanı alacak biçimde sınırları belirlenmiş olan bir ilçe. Üstelik, önümüzdeki yerel seçimlerde kendi belediye başkanı ve meclisini de seçecek. Ancak, yasa ile yapılan düzenleme, Karabağların uzun yıllara dayanan geçmişine karşılık gelen, ismiyle özdeşleşen algılamayı ortadan kaldıracak nitelikte.
Yasal düzenlemeyle belirlenen yeni Karabağlar sınırlarının içine, Karabağlar, Bozyaka, Cennetçeşme, Uzundere, Limontepe gibi, benzer yapılaşma özelliklerine, sorunlara ve sosyal yapıya sahip mahallelerin yanı sıra dahil edilen Bahçelievler, Fahrettin Altay, Üçkuyular gibi planlı yapılaşmış, apartmanlaşmış, Karabağlara oranla daha varsıl kesimlerin yaşadığı, yıllarca farklı semt isimleriyle (Hatay, Üçkuyular vb.) anılmış olan, mekansal açıdan uzak, Karabağlar ile bütünleşmeyen, tam tersine yapılan düzenleme ile Konak ilçe sınırları içinde bırakılmış diğer bazı mahallelerle bir bütün oluşturan bazı mahallelerin katılmış olması, önemli ve yeni bir sorun.
Karabağların yeni sınırlarıyla kabul görmesi, bilinen Karabağlar dışında, ilçe oluştururken içine katılan mahallelerde Karabağlar isminin kabullenilmesi, yerleşmesi çok zor. Bunun yanında, belirlenen sınırlara bakıldığında, Karabağlar olarak geçmişte olduğu gibi tanımlı bir alanın algılanması artık neredeyse imkansız.
Şimdi merakla beklediğim, bir bütün oluşturmayan bu zorlama ilçenin merkezi. Geçen yıllar içinde, nergis kokan tarlaları, üzüm bağları, zeytinlikleri, çamlıkları yapılaşmalarla yok edilen Karabağların adı da, bir ilçeye verilerek mi yok edilmiş olacak? Bunu zaman gösterecek. Yaşadığımız kadarıyla göreceğiz...
Necati Uyar