13 Mart 2008 00:00

HAYATIN İÇİNDEN


Bir kanalda kutular. Her kutunun başında bir insan.
Açayım mı?
Aç.
Açma!
Pozitif enerji var. Aç!
Haydi hep beraber. Yirmi! On dokuz! On sekiz!..
Haydi Hamdi! Haydi Hamdi! Haydiiii…
Reyting yüksek.
Kabul edenler el kaldırsın.
Çıktı. Çıkıyor.
7 dakika reklam.
Bir 7 dakika daha. Bir daha.
Basıyorum küfrü.
Başka kanal.
Sendika başkanları bir tarafta. Karşılarında bakan. İşçiden, çalışma hayatından sorumlu bakan.
İyi ya da kötü, bu ülkenin insanları tarafından seçilen vekiller.
Hani şu kısmeti bol olanları, lacivertleri giyip, saçları parlatıp, pembe yanakları, dudak üstü bıyıkları ile Başbakan’ın gözüne girmek için menzil içinde bir aşağı, bir yukarı turlayan vekiller.
Sıklaşan turlar.
Devletliye görünmeyi becerenler. Becerip bakan olanlar.
Bakan olur olmaz kendilerini seçenleri unutup, ellerine tutuşturulan yasa taslaklarını hayata geçirmek için uğraşan, konu kendi menfaatleri olunca 2 yılda emeklilik hakkını kabul edip, işçiye, memura 35 yıl çalışmayı az bulan bakanlar.
Kalkan eller.
Kabul edenler?
- Bugünü değil, 30 yıl sonrasının Türkiye’sini düşünüyoruz.
Yersen.
Kızgın Başbakan.
- Sendika ağaları. Yalancılar. Rantçılar.
Yarı mahcup sendika babaları.
Okyanus ötesi. 100 yıllık planlar. Satılan Türkiye.
Gemiler, ölüler, diriler.
35 milyarder. Al takke ver külah. Yükselen milli gelir. Yoksullara kömür.
Bırakın gereksiz işleri. Çocuk yapın. En az 3 tane. Ölsen para yok. Artan süt parası.
Postu toplamaya başlayan gözü yaşlı şıh. İşçiyi uluslararası sermayeye kırdıran sokak milliyetçisi.
Sönen umutlar.
Açın kutuyu!
Arif Nacaroğlu

Evrensel'i Takip Et