17 Mart 2008 00:00
EVRENSELden
Türkiye, ciddi gündemlerin arka arkaya geldiği ve başka bir ülkede belki bir ay tartışılabilecek olan bir gündemin, kolaylıkla yerini, sıradan gelene bıraktığı bir ülke durumunda uzunca süredir.
Türkiye, ciddi gündemlerin arka arkaya geldiği ve başka bir ülkede belki bir ay tartışılabilecek olan bir gündemin, kolaylıkla yerini, sıradan gelene bıraktığı bir ülke durumunda uzunca süredir. Daha doğrusu, çok önemli gündemler henüz hakkıyla tartışılmadan, bomba gibi patlayan başka bir gündemin itmesiyle yerini ona devretmek durumunda kalıyor.
Türbana endeksli olarak süren Anayasa değişikliği ve YÖK tartışması, Iraka hava harekatı, ardından kara harekatı, işçi ve emekçilerin uzun bir aradan sonra AKP iktidarını zora sokacak kadar güçlü iş bırakma eylemleri ve kitlesel olarak ayağa kalkışları, son olarak da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AKPnin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine açtığı dava... Bu arada başka bir dizi önemli gündemin de bu önemli gündemlerin arasına girip çıktığı biliniyor.
Bu gündemlerden herhangi biri herhalde Hollandada gerçekleşse, basın için en az bir iki ay üzerinde yoğunlaşılacak bir olay olurdu bu. Yorumcular, uzmanlar, köşe yazarları o gündemin ülke açısından yarattığı ve gelecekte de yaratabileceği olumlu, olumsuz sonuçları tartışır dururdu muhtemelen.
Ancak Türkiyede maalesef böyle olmuyor. Örneğin uzun bir aradan sonra, ülkedeki birçok gelişmeyi halk açısından olumlu yönde etkileme potansiyeli bulunan ve genel grev, genel direniş hedefinin öne çıktığı işçi ve emekçi eylemleri, medyanın emekçilere karşı bilinen sınıf tavrına rağmen gündeme damgasını vurmayı başarmıştı ki, AKP hakkındaki kapatma davası, deyim yerindeyse siyasi gündemin ortasına bomba gibi düştü.
Daha önce DTP hakkındaki kapatma davasında, demokratik bir anayasa talebi ve 301. maddenin kaldırılması talebi karşısında umursamaz davranan Başbakan Erdoğan, AKP hakkında açılan kapatma davası karşısında, Tek başımıza da kalsak, demokrasi mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz diyor. Bunun, çağdaşlık gereği olduğunu söylüyor ve partisi hakkında kapatma davası açanları otoriter devlet özlemi içinde olmakla suçluyor.
Evrenselin parti kapatma davaları karşısındaki tutumu biliniyor. Ancak bu, AKPnin demokrasi anlayışının kendine Müslüman bir anlayış olduğunu vurgulamamıza engel de değil.
İktidara geldiğinden bu yana CHP ve diğerlerinin statükocu muhalefeti karşısında, aldığı oy desteğini yükseltme olanağı yakalayan AKP, ilk kez kendisinin ipini çekecek bir emekçi muhalefeti ile yüz yüze gelmeye başlamıştı ki, hakkında açılan kapatma davası onun için tam anlamıyla bir can simidi oldu.
Gelişmelerin hangi noktalara varacağını önümüzdeki günlerde de dikkatle izlemeye devam edeceğiz.
Bu gündemin, üstünü örtmesine izin verilmemesi gereken bir diğer önemli gündem de yaklaşan Newroz. 25. harekatın da geriye çözümsüzlükten başka bir şey bırakmadığının görüldüğü günlerde, Türkiye, Kürt sorununun demokratik çözüm taleplerinin öne çıktığı Newroz kutlamalarına gidiyor. Newroza yönelik kimi etkinlikler ve şölenler başlamış bulunuyor.
Başta Kürt okurlarımız olmak üzere, bütün ezilen halkların Newroz bayramını kutlarken, bu yılki kutlamaların bizi çözüme daha fazla yaklaştırmasını diliyoruz.
İyi haftalar!..