18 Mart 2008 00:00

GÜNCEL


AKP’nin kapatılması istemiyle açılan dava, dikkat edilirse, kimse tarafından hukuki açıdan tartışılmıyor.
Eskiden olsa, hiç olmazsa bazı hukukçular, hukukun namusunu kurtarmak için, dava ile ilgili hukuki birkaç söz ederdi.
Şimdi, iki siyasi gücün, siyasi hamleleri olarak tartışılıyor konu.
Son süreçte, egemen siyasi sistemin bütün makyajı eridi. Boya ile örtülen yerler açığa çıktı.
Ulusal egemenlik, iktidarın halkın oyuyla belirlenmesi, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, laik-demokratik-hukuk devleti vb. kavramlarla tarif edilen kurumların gerçek olmadığı, gerçekmiş gibi yıllarca üzerine hamasi konuşmalar yapılan sanal kurumlar olduğu önemli bir çoğunluk tarafından anlaşıldı.
Şimdi, AKP hukuken kapatılabilir mi diye kimse düşünmüyor, tartışmıyor. Biliniyor ki, hukuki olmasa da kapatılabilir. Darbe koşulları oluşmadığından, darbe yapamayan güçlerin 28 Şubat, 27 Nisan müdahaleleri gibi, yeni bir müdahale olarak AKP’yi kapatabileceği ihtimal dışı değildir.
Fakat, 27 Nisan’ı savuşturan AKP, bu müdahaleyi de savuşturabilir. Hatta, yerel seçimler öncesi, böyle bir müdahaleden kendine siyasi kazanım da sağlayabilir. Çünkü, AKP’nin arkasında ABD, AB ve TÜSİAD hâlâ durmaktadır.
Bazı çevreler ise, “Laikçi” kanadın yeni hamlesine karşı, AKP’nin Ergenekon’u biraz daha genişleterek yanıt vereceğini öngörmektedir.
AKP ile “laikçi” kanadın çekişmesi, bir kere daha demokrasi ve barış güçlerini tutum almaya zorlamaktadır. İki taraf da demokrasi ve barış güçlerini yedeklemeye çalışmaktadır. Zaman zaman bu güçlerin içindeymiş gibi görünen bazı siyasi çevreler ise iki tarafın çatışmasının sertleştiği her dönemde bir tarafa yedeklenmeye adeta gönüllü olmaktadır.
İki tarafa da eşit mesafede duran barış ve demokrasi güçleri, her seferinde siyasi tutumunu geniş emekçi kitlelere anlatmakta zorlanmaktadır. Bu kez de öyle olacaktır. Demokrasi ve hukuktan söz ederek AKP’nin kapatılması için açılan davaya karşı çıkıldığında, AKP’nin yedeğine düşülmekle suçlanacak, AKP’nin de aslında demokrat bir parti olmadığı ve bugüne kadar kapatılan partiler konusunda hiç de demokratik bir duruş sergilenmediği, hatta kendisinden bir süre önce DTP için açılan kapatılma davasını desteklediği söylendiğinde “laikçi” güçlerin yedeğine düşüldüğü ileri sürülebilecektir. Ama, söylenenlerin ikisi de doğrudur. Belki de bunların ikisini birlikte söylemek, çatışan iki tarafa da eşit mesafede olunduğunu anlatmak için gereklidir.
Barış ve demokrasi güçlerinin karşılaştığı güçlük, aynı zamanda bu güçlerin avantajıdır. Çünkü, belki de onuncu kez, demokrasi, emek ve barış güçlerinin Türkiye’de demokrasi ve barışı, antiemperyalist tutumu, emeğin haklarını savunan tek siyasi güç olduğunu anlatmak için fırsat doğmuştur.
Türkiye, bütün emekçilerin tek gerçek siyasi temsilcisi olan emek, barış demokrasi güçlerinin iktidara yürüyüşü ile demokratikleşecektir. Geçen hafta boyunca alanları dolduran emekçiler, emeğinin hakları ile birlikte siyasi çıkarları için de birleştiğinde, demokrasi oyununun yerini, gerçek demokrasi alacaktır.
Kamil Tekin Sürek

Evrensel'i Takip Et