20 Mart 2008 00:00

EMEK DÜNYASI

AKP ve öncülü Erbakan partileri Çanakkale muharebelerine ve yıl dönümü kutlamalarına (18 Mart) her zaman önem vermiştir.

Paylaş

AKP ve öncülü Erbakan partileri Çanakkale muharebelerine ve yıl dönümü kutlamalarına (18 Mart) her zaman önem vermiştir.
Çünkü Çanakkale muharebeleri, bir yandan bir “yurt savunması” gibi görünürken öte yandan Osmanlı ve İslamı savunma kahramanlığı olarak gösterilmeye müsaittir. Hele Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri şiirindeki hamaset de eklenince, “ye ye bitmez” bir vatan-millet edebiyatı ortaya çıkmıştır. Sonuçta resmi tarihte de Çanakkale muharebeleri yüceltilip, onun üstünden “Türk kahramanlığı” ideolojisi desteklenirken, AKP ekolü bunu kolayca “İslamı, Hıristiyan Batıya karşı savunan ecdadımız” demagojisine sarılarak kendisine tarihsel bir temel bulmayı amaçlamıştır.
Sermaye basını ve tarihçilerin “250 bin genç şehit”, “liseler o yıl mezun vermedi; çünkü lise son sınıf öğrencileri o yıl Çanakkale’de şehit olmuştu” üstünden gençliğe “şehitlik ruhu aşılama” gayretleri de elbette AKP ve onun geleneğine Çanakkale’yi ranta dönüştürme fırsatı taşıdı. Son bir yıldan beri; Çanakkale’yle simgelenen “Kınalı Kuzular” söyleminin Güneydoğu’ya giden askerlere de yakıştırılması bir rastlantı değildir. Çanakkale üstüne yaratılan “kült”ten yararlanan Erbakan-Erdoğan geleneği, Kurtuluş Savaşı’nı yok sayarak, Türkiye’nin asıl kurtuluş mücadelesini Çanakkale muharebelerine bağlayarak; kurtuluşu da Osmanlılık mücadelesine indirgeme kurnazlığına da başvuruyor.
Elbette ki; bu tam bir tarih çarpıtıcılığı, bir uydurma tarih, hamaset altında asıl gerçeğin yok edilmesi örneğidir. Çünkü bu tarihte; ne emperyalist kuvvetler vardır, ne Osmanlı’nın hangi güçlerin çıkarı uğruna savaşa girmesi, ne Çanakkale’de ölen 250 bin kişinin niçin, kimin çıkarları uğruna orada öldürtüldüğü ne Osmanlı’ın nasıl çürümüş bir düzen, Alman emperyalizmin oyuncağı olduğu gerçeği ne de dünyada olup bitenlerle Çanakkale’de olanların bağlantısı vardır. Bu tarihi okuyanlar “düşman”ın kim olduğunu bile anlayamaz. Birkaç, Çanakkale’ye niye geldiğini anlamayan ahmak “Anzak askeri”nin (Avustralya, Yeni Zelanda’dan derlenmiş, Çanakkale’nin haritada yerini bile görmemiş askerler) dramatik hikayesiyle ölen ”250 bin şehit”in trajik yok oluşudur bu tarihin öznesi. Ve tabii, “Seyit Onbaşı”(*) gibi kahramanlar! Gerisi; egemen güç odaklarının ideolojik ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmiştir. Ve bu uydurma tarih anlayışına son tüyü de Tayyip Erdoğan dikmiştir.
Başbakan dün basına yansıyan konuşmasında; “Çanakkale ruhu yaratmak”tan söz ediyor. “İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür/İmansız olan paslı yürek sinede yüktür” dizelerini okuyup, “Onbaşıyı Seyit Onbaşı yapan odur. O mermiyi ona kaldırma gücü veren odur. Hadi inkar etsinler bunu. Herhalde buna da ‘laikliğe aykırıdır’ demezler” diyerek “Bu da mı iman gücü değil ey imansızlar” demeye getiriyor.
Seyit Onbaşı’nın kendisi değilse de; ona yüklenen iş bir efsanedir. Öğrencilere belki savaş gerilimini düşürerek, sonradan aralarında dalgalarını geçtikleri hoş bir hikaye gibi anlatılabilir.
Ama bir başbakanın bir kişinin 276 kiloluk top mermisini sırtına alıp topa yerleştirmesini “iman gücü”ne bağlayıp bunu da, tartışılmaz bir bilimsel gerçek gibi ilan etmesi; sadece laikliğe değil, bilime de akla da, son 500 yıllık insanlığın ileri doğru attığı tüm adımlara da aykırıdır. Çünkü; bilimin 500 yıl önce, maddi güçlerden başka güç yoktur” gerçeğini yeni bir bilimsel bir gerçek bulunmuş gibi, “Hadi bunu da inkar edin!” diyerek efelenmek eğer gerçek bir cehaletten kaynaklanmıyorsa; yalanı, hurafeyi gerçeğin yerine geçirmek isteyen irticai bir çıkıştır. Ama her iki durumda da bu; Türkiye’nin samimi, inançlı insanlarını bir kez değil her gün birkaç kez “Çanakkale içinde vurmak”tır. Demek ki o, “Çanakkale içinde vurdular beni” türküsü; bu Çanakkale muharebelerinin yarattığı trajediyi sömürenler, Çanakkale’yi bir siyasi ranta dönüştürenler için söylenmiş olmalı. En azından bu, türkünün daha gerçek bir yorumu olur.
(*)18 Mart 1915 tarihindeki deniz harekatının başlaması ile müttefik deniz kuvvetleri Çanakkale boğazına girmeye başlar. Seyit Onbaşı’nın bulunduğu Rumeli Mecidiye Topçu Tabyası’ndaki vinç arızalanır. Bunun üzerine her biri 276 kilogram olan top mermilerini sırtlayarak namluya yerleştirir ve İngiliz Ocean gemisini vurur. Gerçek böyle midir? Bilinmez. Ama 276 kiloluk mermiyi tek başına namluya koymak inandırıcı değildir. Çünkü; mutlaka ki tabyada başka askerler de vardır. Bu yüzden de askerlerin ortak olarak mermiyi taşımış olması gerçeğe uygundur. Ama, “besmele çekip; mermiyi tek başına topa yerleştirdiği” “tarih”te! Ve bu tarih böyle yazılınca bundan Türkçüsü de sızma şeriatçısı da kendine uygun sonuçlar çıkarır!
İhsan Çaralan
ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır’dan dünyaya barış mesajı verilecek

SONRAKİ HABER

Kayseri finale çok yakın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...