24 Mart 2008 00:00
EVRENSELden
Türkiye geride bıraktığımız hafta, birçok önemli gündemi ardı ardına yaşadı.
Türkiye geride bıraktığımız hafta, birçok önemli gündemi ardı ardına yaşadı. Diğer önemli gündemler arasında gerilere itilen çok önemli bir gündem Hrant Dink cinayetiyle ilgili sanık jandarma personelinin verdiği ifadelerdi.
Hrant Dink suikastinde ihmalleri bulunduğu için yargılanan jandarma personelleri ilginç itiraflarda bulundu. Sanıklar Jandarma Astsubay Başçavuş Okan Şimşek ve Jandarma Uzman Çavuş Veysel Şahin, Dinkin öldürüleceği istihbaratını dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öze anlattıklarını açıkladı. Sanık ifadelerine göre Albay Öz, cinayetten sonra bilgiyi veren İğcinin konuşmaması için de çaba harcamıştı. Şimşek ve Şahin daha önce Jandarma Genel Komutanlığı ve mülkiye müfettişlerine üstlerinin baskısıyla yalan ifadeler verdiklerini de söylediler
Davayı erteleyen mahkeme, geçen yıl Bilecik İl Jandarma Alay Komutanlığı görevine atanan Albay Öz ile birlikte 10 jandarma subayı hakkında Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Öz ile birlikte diğer jandarma subayları bir sonraki duruşmada mahkemede dinlenecek.
Hrant Dink cinayetinin ardından, O.S ve Yasin Hayalin bağlantıları ve yaşadıkları beldedeki ilişkileri mercek altına alan Evrensel, Jandarma İstihbaratı ve üst düzey yetkilileriyle ilgili iddiaları gündeme getirmişti. Tıpkı, Yasin Hayalin, Hrant Dinkten önce Orhan Pamuku öldürmeyi düşündüğünü yakın çevresini söylemiş olmasını gündeme getirdiğimiz gibi.
Yetkililer, Hrant Dink davasıyla ilgili yaptığımız haberleri, soruşturma kapsamında bir veri olarak kabul etmek yerine hakkımızda dava açmayı tercih ettiler. Oysa bizim ortaya koyduğumuz gerçekler, bugün sanıklar tarafından bir bir itiraf edilmeye başlandı.
Gazetemizi haklı çıkaran bir başka gelişme ise Ergenekon soruşturmasıyla ilgili. Evrensel bugüne kadar bu soruşturmanın, Türkiyenin demokratikleştirilmesine hizmet edebilmesi için, şeffaflığın son derece önemli olduğuna dikkat çekti. Ancak, Ergenekon soruşturmasına dair haber ve yorumlarımız için de, muhabirlerimiz ve yazarlarımız hakkında soruşturma açıldı. Bugün gelinen nokta, bu açıdan da haklı olduğumuzu ortaya koyuyor. Yaşanan son gözaltılar ve bu göz altıların bir darbeyi çağrıştırır tarzda gerçekleştirilmiş olması, gözaltına alınan isimlerden en azından bazıları, yürütülen soruşturmanın bir çete soruşturmasından ziyade, AKPnin siyasal hesaplaşma soruşturması olduğu yönündeki kuşkuları gündemleştirdi. Ve,
Soruşturmaya dair olarak biz yazsak soruşturmanın gizliliğine müdahale sayılabilecek kadar gizli soruşturma bilgileri, hükümetin denetimindeki gazetelerde manşetlerden verildi.
Demokratik ve şeffaf bir soruşturma sürecinde bu bilgilerin bütün basın yayın organlarına aynı düzeyde ve aynı eşitlikte açık olması gerekirdi.
Ergenekon soruşturmasına dair haberlerin üzerini örttüğü önemli bir gündem ise, Newroz kutlamaları sırasında yaşananlardı. Van, Hakkari ve Siirtte polisin kutlamalarda silah kullanması sonucu iki kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de yaralandı. DTP milletvekilleri dahi polisin saldırılarına maruz kaldılar.
Bu durumda sormak gerekiyor: Madem ki, çetelerin temizlenmesi için darbe örgütleyenlere karşı Ergenekon soruşturması yürütülüyor, o zaman Newroz kutlamalarına karşı gösterilen bu yaklaşım neyi ifade ediyor? Bu uygulamalar Ergenekon zihniyetinin legal düzeydeki örnekleri değilse nedir?
Tüm bu sorular kafaları meşgul ederken, yaratılan bu toz duman arasında AKP Hükümeti, emekçilerin eylemleriyle püskürtülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında değişiklik öngören tasarıyı bu haftaya yasalaştırmaya yeltenirse, ona da şaşırmamak gerekir. Önümüzdeki hafta da tüm bu gelişmeleri aynı dikkatle izlemeye devam edeceğiz.
İyi haftalar.