24 Mart 2008 00:00

MERCEK

AKP hakkında, “laikliğe karşı faaliyetlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle istenen kapatma davası üzerine, Erdoğan ve AKP sözcülerinin karşı atağında, başlıca iki unsur belirgin biçimde öne çıktı...

Paylaş

AKP hakkında, “laikliğe karşı faaliyetlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle istenen kapatma davası üzerine, Erdoğan ve AKP sözcülerinin karşı atağında, başlıca iki unsur belirgin biçimde öne çıktı: AKP, devlet yönetim organlarının tümünü ele geçirmek için Meclis çoğunluğunu avantaj olarak kullanmak istiyor. AKP, “mağdur”u oynarken, dini etkiyi ve geleneksel önyargıları olduğu kadar, “demokrasi” ve “millet iradesi” gibi modern burjuva “değerler”i istismar etmeyi de bir tür “savaş yöntemi” sayıyor. Erdoğan ve “kurmayları”nın, “millet iradesi” üzerine söz oyunlarıyla “partileri halk kurar, halk kapatır” söylemi ikiyüzlüdür, halkın bir kesimini öteki kesimine karşı harekete geçirme amacı taşımaktadır ve en nihayetinde, halkın talep ve haklarını sermaye çıkarları “içinde” görünmez hale getirmek gibi daha tehlikeli bir hedefe sahiptir.
Halkın, dahası işçi ve emekçilerin en ileri kesimlerinin kurup geliştirdikleri partiler, cephe örgütleri elbette olmuştur, vardır ve olacaktır. Ama bunlar, AKP yöneticilerinin veya öteki sermaye partileri sözcülerinin sözünü ettikleri partiler değildirler. Erdoğan ve sermayenin hizmetindeki öteki burjuva politikacıları, işçi sınıfı ve emekçilerin kendi talepleri doğrultusunda ve sömürü ve baskıdan kurtulma hedefiyle örgütledikleri bu partilerden haz etmezler. Bu tür partileri, devlet ve hükümet mevzilerini, zor ve saldırı aygıtlarını kullanarak etkisizleştirmekten, yasaklar ve fiili saldırılarla “kapatmak”tan kaçınmazlar. Dünyanın her tarafında bu böyledir ve saldırının uluslararası koçbaşı emperyalist büyük güçlerdir. Burjuvazi ve uluslararası gericilik bir buçuk asırdan fazla bir zamandır gerçek “halk partileri”yle; halkın çıkarlarını esas alarak örgütlediği partilerle savaş halindedir. Halkın tüm kesimlerinin sermaye baskısından kurtulmasını isteyen ve sömürü sistemini tasfiye etme uğraşındaki işçi sınıfı partilerine karşı, sermaye partileri ve öteki kurumlarının gerçek bir sınıf savaşı yürüttükleri; bu savaşlarında burjuva devletinin ordu, polis ve öteki militarist örgütlerini yanlarına aldıkları ve burjuva hukukunu da en iyi şekilde halka karşı işlettikleri, son iki yüz yılın gerçeğidir.
Evet, burjuva partileri de halkın bir kesiminin desteğini alabilmişlerdir. CHP, DP, AP, ANAP, DYP gibi partiler, halkın desteğinin yanı sıra burjuvazinin çok çeşitli kesimlerinin, devletin temel kurumlarının ve sistemin hizmetindeki aydınların desteğini alarak hükümetler kurmuşlardır. Evet, halkın bir kesimi AKP’yi desteklemiştir ve ‘hâl⒠desteklemeye devam etmektedir. Ancak, bu desteğin nedeni, onun -tüm sermaye partileri bakımından durum aynıdır- halkın çıkar ve taleplerine bağlılığı; istemlerini dikkate alması ve iradesine uygun davranması değildir. Sermaye partilerini halkın kurmadığı, kanıt istemez gerçektir. Bu tür partiler ya sermayenin hizmetindeki çeşitli mesleklerden insanların öncülüğünde kurulur, ya da onlar halk tarafından kurulan partileri hile ve zorbalıkla ele geçirirler. Bu partiler, halk kitlelerinin duygu, yargı ve istemlerini kullanarak, bağlılık göstereceklerini ilan ederek kitleleri kendi yanlarına çekerler. Bunun kadar bilinen diğer bir gerçek ise bu partilerin, halkın desteğini arkalarına aldıktan sonra tüm icraatlarını kapitalistlerin çıkarlarına göre örgütledikleridir. Halk iradesinin onlar için ifadesi, eğer ezilenler talep ve çıkarlarına bağlı olarak bunları etkileyip kararlarını değiştirici etkinlikte bulunabiliyorlarsa, o da ancak bir ölçüde söz konusu olabilmektedir. Sermaye partilerinin kitlelerin taleplerine “sahip çıkar” görünerek işbaşına gelmelerinin ve fakat icraatlarıyla onları “hayal kırıklığı ve hüsrana uğratma” sonucu, birbiri ardına lanetlenerek sorumlu mevzilerden uzaklaştırılmalarının “sır”rı, tam da halkın iradesine uzaklık ve karşıtlığın sonucudur. AKP’nin olup-olacağı da budur. İşbirlikçi rolünün, uluslararası sermaye ve ABD başta olmak üzere emperyalist güçlerin politikalarına hizmetinin ve antidemokratik politikalarının, kendi hak ve talepleriyle uzlaşmaz çelişkisini gördükleri oranda, ezilenler, bu partiyi de bundan öncekilerin en güçlülerini attıkları hurdalığa savurup atacaklardır.
Bu ‘akıbet’ yaklaşmaktadır! Yöneticilerinin saldırganlık dozunu artırmalarında bunun da payı var. Ülkenin tüm kaynaklarını tekellere ve emperyalist devletlere peşkeş çektiği, bölgede ABD’nin en sadık taşeronlarından biri olarak çalıştığı, halkın huzur ve refahı adına halkı açlık, yoksulluk ve işsizlikle daha fazla yüz yüze getirdiği, Kürt sorunu, laisizm ve siyasal özgürlükler konusunda gerici, inkarcı ve baskıcı politikaların izleyicisi olarak bu sorunları daha da ağırlaştırdığı, artık emekçilerin hiç de küçümsenmemesi gereken kesimleri tarafından daha iyi anlaşılmış bulunuyor. Gelişme, halk kitlelerinden tecrit olması yönündedir. İşsizlik ve yoksullaşma büyümektedir. ABD’den başlayarak uluslararası alanda etkide bulunan konut kredileri kaynaklı mali krizin yansıyan sarsıntıları artmaktadır. Cari açığın döndürülemeyeceği sermaye ekonomistlerince dahi kabul edilmektedir. Yüksek faiz uygulaması sürmektedir. Zamlar birbirini izlemektedir. Düşük ücret dayatması hükümet politikasıdır. Sosyal alanda on milyonların istemlerine karşı uluslararası ve işbirlikçi sermayenin politikalarında ısrar edilmektedir. Tüm bunlar ve daha da sayılabilecek sorunlar karşısında bu hükümetin ikiyüzlülük, din ve inanç istismarı ve mağduru oynama tutumu, kimi çevrelerin iddia ettikleri gibi uzun süre etkili olamayacaktır. İktidar ve güç dalaşında, iktidarın “nimetlerini iç etme yarışı”nda, sermayenin militarist ve diğer bazı temsilcilerinin, tutumları ve taktikleriyle “tarlasına ektikleri bereket” de ona yar olmayacaktır. Bereketsizlik üreten politikaların boğulması da kaçınılmazdır. Halk kitleleri ona da, çoktan hak ettiği şamarı atacaktır! Bunun erken ya da gecikerek olması ise sermaye güçlerinin dalaşına “bel bağlamamak” zorunda olan emekçilerin ve onların durumun farkında olan ileri kesimlerinin çabalarına çok yakından bağlıdır.
A. Cihan Soylu
ÖNCEKİ HABER

Ergenekon da iddiaların ardı arkası kesilmiyor

SONRAKİ HABER

AKP binası kundaklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...