25 Mart 2008 00:00

Futbolun lekesi çok

Futbolda belirlenen hedeflere salt saha içinde verilen mücadele ile ulaşılabileceğine hâlâ inanan var mı acaba? Mevcut futbol kültüründe, başarıya ulaşmak için; yeşil sahada futbolcuların verdiği mücadele bir yana, saha dışında, futbol üzerinde etkisi olan güçlerden, birtakım ilişkilerden yararlanmanın yollarını aramak da yöneticilerin önde gelen görevleri arasında

Paylaş

Futbolda belirlenen hedeflere salt saha içinde verilen mücadele ile ulaşılabileceğine hâlâ inanan var mı acaba? Mevcut futbol kültüründe, başarıya ulaşmak için; yeşil sahada futbolcuların verdiği mücadele bir yana, saha dışında, futbol üzerinde etkisi olan güçlerden, birtakım ilişkilerden yararlanmanın yollarını aramak da yöneticilerin önde gelen görevleri arasında. Tabii futbol üzerinde etkisi olan güçler deyince iş, mafyaya ve diğer çete organizasyonlarına kadar gidiyor. Bugüne kadar çetelerin futbolla yakından ilgilendiğine ve yöneticiler aracılığıyla, bazı kulüplerle türlü çıkar ilişkileri kurduğuna pek çok kez tanık olduk.
Bu çeteler, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu Başkan Vekilliği makamına adamlarını oturtacak kadar futbolla içli dışlılar. Kulüpler tabii ki de olup bitenlerin farkındalar ve durumdan hiç de rahatsız değiller. Çünkü böyle çıkar karşılığı iş görmeyi iş edinmiş bir yetkiliye her zaman ihtiyaçları olabilir. Üst düzey konumda “iş bitirici” bir yetkili olur da kulüpler bu durumdan yararlanmaya çalışmaz mı?
Memleketi ahtapot gibi sarmış çetelerin futbol alanındaki yeni marifetlerini öğreniyoruz şimdi. Çete operasyonu kapsamında tutuklanan Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu eski Başkan Vekili Recep Özcan’ın verdiği ifadeler ve dinlemeye takılan telefon konuşmaları, Türkiye’de futbolun kirli ilişkiler üzerinden nasıl yürütüldüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Recep Özcan, bazı kulüp yöneticilerinin ricaları ile büyük kulüplerin lehine olacak şekilde çeşitli disiplin cezalarında indirim ya da değişiklik yaptıklarını itiraf etti. Aynı soruşturma kapsamında şike iddiaları da mevcut. Bakıyoruz da, kulüpler kimden neyi rica edeceklerini, kiminle ilişki kurup, kime yakın duracaklarını çok iyi biliyorlar.
“3 İstanbullu”nun lehine her açıdan derin eşitsizliklerin hüküm sürdüğü ligde, bu yetmezmiş gibi “büyük” kulüplerin, yetkili bazı kişileri kullanarak hâlâ kayrılma ve ayrıcalık peşinde koşması, ne büyük bir “yüzsüzlük” örneği...
Mutlak başarı hedefiyle gözler bir kere dönmeyegörsün, mafyaymış, çeteymiş, kimsenin bir şeyden sakındığı ya da kirli ilişkilerden uzak durma kaygısı taşıdığı yok. Yeter ki işler, kendi istekleri, çıkarları, hedefleri doğrultusunda yürüsün.
Ama lafa gelince; temiz futbol, kardeşlik, dostluk, barış, centilmenlik, fairplay gibi kavramlar dillerden düşmüyor... İkiyüzlülük kavramı, olan bitenleri açıklamakta çok yetersiz kalıyor ne yazık ki...
Böyle bir ortamda, saha dışı unsurların etki ve müdahalelerini göz ardı edip maçlarla, oynanan futbolla ilgili değerlendirmelerde bulunmanın, yorum yapmanın bir önemi olabilir mi ki?
Sahadaki mücadeleler
İşin, yeşil sahada olup bitenler kısmına dönersek...
Haftaya lider giren Beşiktaş, Olimpiyat’ta Belediye’den çelme yiyince, 4. sıraya kadar geriledi; zirve yarışını sürdüren 4 takım arasındaki puan farkının az olmasının bir cilvesi. Bir yenilgiyle ilk sıradan 4. sıraya kadar düşebiliyorsunuz. Belediye ilk kez mücadele ettiği Süper Lig’de tam anlamıyla hemşehrilerinin kabusu oldu. Beşiktaş’tan 2 maçta toplam 4 puan alan turuncu-lacivertli ekip, Fenerbahçe ile oynadığı 2 maçtan da yine 4 puan çıkarmayı başarmış, Galatasaray ile A.Sami Yen’de oynadığı karşılaşmada da berabere kalmıştı.
Fenerbahçe son sıradaki Kasımpaşa’yı ikinci 45 dakikada çözebildi. Kilidin açılmasında en büyük pay Semih’e aitti. Kişilerin kurtarıcı rolü üstlenmesiyle bakalım bu işler daha ne kadar yürüyecek? Takımın kaderinin doğrudan birkaç oyuncunun performansına bağlı olması, Fenerbahçe için h6lâ en ciddi sorun. O oyuncular gününde değilse, Fenerbahçe’nin de pek tadı kalmıyor.
Diğer bir şampiyonluk adayı Galatasaray da Mecidiyeköy’de konuk ettiği Denizlispor’u son dakikada attığı “sıra dışı” bir golle yenebildi. Sarı-kırmızılı ekip de özellikle son haftalarda, birkaç oyuncusunun ekstra gayretiyle yol alıyor. Takım oyunundan giderek uzaklaşan bir görüntü içindeler.
İstanbulluların ortaya koyduğu futbola bakınca, Sivas için “neden olmasın” sorusu düşüyor akla hemen. Evet, bu hafta evinde Konya’yı farklı skorla geçen Sivas, şampiyonluk yarışında çekiştiği rakiplerin performansına bakıp mücadeleye pekala daha yüksek bir umut ve inançla sarılabilir.
Mehmet Özyazanlar
ÖNCEKİ HABER

‘Radikal değişiklikler yapabiliriz’

SONRAKİ HABER

Birgün’den ‘Yiyin birbirinizi’ açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...