25 Mart 2008 00:00

DURUM


Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesinin 5. yıl dönümünde, işgal tüm dünyada yaygın protestolarla kınandı. Aradan geçen bu süre içerisinde ABD’nin Irak’ın işgali için kullandığı tüm gerekçelerin -kitle imha silahları üretme, terörizmle bağlantı vb- yalan olduğu belgelendi. Başta ABD olmak üzere işgalci müttefikleri, Irak halkının kendilerini çiçekle karşılayacağını, Irak sorununu tereyağından kıl çeker gibi çözeceklerini sanıyorlardı. Irak halkı işgale, her onurlu halkın yapacağı gibi direnişle karşılık verdi. İşgalci ABD, direnişi kırma adına yürüttüğü saldırılarla koca ülkeyi harabe haline getirdi.
İşgalin 5. yılında Irak halkına ödetilen fatura çok ağır oldu. Halen bir milyona yakın insan mülteci durumunda, işgal güçlerinin katlettiği Iraklıların hesabı artık tutulamıyor. Ortada yüz binlerle ifade edilebilecek rakamlar dolaşıyor. ABD sadece öldürmüyor, işkence yapıyor, yakıyor, yıkıyor, bütün bunları yaparken çoluk çocuk ayırt etmiyor. Mezhep ayrılıklarını kışkırtıyor ve Irak halkının birleşik bir direniş örgütlemesini engellemeye çalışıyor. Arada bir “çekilme takvimi” tartışılıyor, sonra ABD’nin emperyalist şefleri “sorunu çözmeden” bir yere ayrılamayacaklarını ilan ediyorlar.
Irak halkının ABD’nin bu vahşetine verdiği yanıt, direnişi güçlendirmek oldu. Bugün ABD Irak’ta battıkça batıyor, direnişi bitirmek isterken halkın öfke ve nefretini daha fazla kazanıyor, direnişi daha kararlı hale getiriyor ve büyütüyor. Bugün aklı başında hiç kimse ABD’nin Irak’ta bir zafer kazanabileceğine en küçük bir ihtimal dahi vermiyor. ABD’nin resmi insan kayıpları 4 bini aştı. Paralı özel birliklerin ve görevlilerin sayısı ise zaten bu hesaba dahil edilmiyor. İşgali sürdürmek ABD ekonomisine oldukça pahalıya mal oluyor.
ABD’nin Irak’ı işgal ederken açıkladığı amaçlar şunlardı; Irak özgür ve demokratik bir ülke olacak, insan hakları yerleşecek vb. Bugün ABD’nin Irak’ı Ortadoğu petrollerini bütünüyle kendi denetimi altına almak, bölgede kalıcı olarak üslenmek, buradan bölgenin diğer ülkelerini tehdit etmek, bütün bunları yaparken, rakip olarak gördüğü diğer emperyalist güçlere karşı stratejik avantaj elde etmek, onlarla arasındaki mesafeyi iyice açmak için gerçekleştirdiği artık biliniyor. Bölgede pek çok devletin yöneticileri, ABD’nin kuklası durumundadır. ABD Irak’ta da kendi kukla yönetimini oluşturmuş, onları Irak halkına ve bölgenin diğer halklarına karşı kullanmaya başlamıştır.
Bugün Ortadoğu’nun en temel sorunu nedir diye sorulduğunda, akla hemen Arap-Filistin-İsrail sorunu gelmektedir. Olaylar ve gelişmeler açıkça göstermiştir ki, bu sorun da içinde olmak üzere Ortadoğu’nun en büyük sorunu, bu bölgeye emperyalist büyük devletler tarafından dışarıdan taşınan petrol ve enerji yolları sorunudur. Yani emperyalist paylaşım ve egemenlik mücadelesinin kilit bölgesi olmasıdır. Diğer sorunlar da bu sorunun üzerinden yükselmekte, İran sorunu da bu soruna bağlı diğer bir büyük sorun olma özelliğini göstermektedir.
Başta ABD olmak üzere belli başlı büyük devletler, bölgedeki gerici Arap yönetimlerini emperyalist stratejilerine payanda olsunlar diye desteklemekte, Arap halkları arasında gerici anlaşmazlıkları kışkırtmakta, bunların çatışmaya dönüşmesi için her türlü alçakça çabayı göstermektedirler. İsrail, ABD’nin bölgedeki en temel müttefikidir ve ABD zaman zaman İsrail’in ipini gevşeterek bölge halkları üzerinde terör estirmektedir.
Öyle gözükmektedir ki, Ortadoğu’daki sorunlar görünebilir yakın bir tarihte “çözülebilecek” durumda değildir. Her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır ki, Ortadoğu sorunları ancak ABD’nin ve diğer emperyalist güçlerin bölgeden sökülüp atılmasıyla nihai bir çözüme kavuşabilir. Türkiye’nin işbirlikçi egemen sınıfları, Ortadoğu sorunları konusunda ABD’nin gerici politikalarının aleti olan politikalar izlemektedirler. Ama buna karşın bugün Arap, Kürt, Türk, Acem vb. halkları arasında, başta ABD olmak üzere emperyalist güçlere karşı sessiz bir dayanışma ve sevgi büyümekte, giderek mücadele bilinci gelişmekte, verilen mücadeleler daha kararlı hale gelmekte ve büyümektedir. ABD için ne Irak’ta, ne de bölgenin diğer parçalarında zafer olmayacaktır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki zafer, mücadele eden ve direnen halkların olacaktır. Emperyalist işgal ve vahşet, halkların bu direnişini ve mücadelesini geliştirmekten başka bir sonuca yol açmamaktadır ve açmayacaktır.
Ahmet Yaşaroğlu

Evrensel'i Takip Et