26 Mart 2008 00:00

UZUN MESAFE

Çocukluk yıllarımda günlerce süren tren yolculuğunun ardından evimize konuk olan yakınlarımızın o yıllarda ‘yol ekmeği’ olarak adlandırılan çıkınlarından arta kalanlar hep hoşuma gitmişti.

Paylaş

Çocukluk yıllarımda günlerce süren tren yolculuğunun ardından evimize konuk olan yakınlarımızın o yıllarda ‘yol ekmeği’ olarak adlandırılan çıkınlarından arta kalanlar hep hoşuma gitmişti. Favorim, içinde hurma olmayan ama nedense o adı almış kıtır kıtır hurma tatlıları ve keteydi. Sonraki yıllarda trenin yerini otobüsler almaya başladığında yol hazırlıkları değişmedi ve özellikle acemi yolculara dışarıdan yemek yenmemesi salık verilmeye devam edildi. Evet işin ucunda hasta olmak vardı.
Aslında bu önlemde pek de haksız sayılmazlardı o yıllar için. Dünyada her yıl milyonlarca kişi seyahat halinde. Ülkemizde de dış seyahat çeşitli nedenlerle giderek artmakta. Gelişmiş bölgelerden diğer alanlara seyahatlerde ise hastalanma oranı daha da artıyor. İstatistikler, tropikal ve subtropikal bölgelere yapılan kısa süreli seyahatlerde her dört kişiden iki veya üçünün sağlık sorunları yaşadığını söylüyor. Çoğu önemsiz olsa da yüzde 5 olguda yakın tıbbi bakım gerekmektedir.
Özellikle uluslararası seyahatte, gidilen ülkelere özgü bulaşıcı hastalıkların önceden araştırılmasında yarar var. Birçok hastalıktan korunmak için önceden aşılanmak yeterli olabilmekte. Aşı deyince aklımıza sadece Afrika ülkeleri gelmemeli. Yanı başımızdaki eski Sovyetler Birliği’ne bağlı ülkelerde Sovyet sonrası dönemde koruyucu sağlık hizmetleri ve aşılamalarda yaşanan sorunlar neticesinde gelişen difteri salgınlarını unutmamak gerekiyor. Aşılama deyince gidilecek ülkeye göre seçilmesi kaydı ile difteri, çocuk felci, grip, zatürree, tifo, sarılık, menenjit, sarı humma aşıları ilk akla gelenler. Bunlardan özellikle menenjit aşısı hac nedeni ile Suudi Arabistan’a gidişlerde ve difteri aşıları, bizim ülkemizden eski Sovyetler’e gidişlerde daha bir anlam kazanmaktadır.
Koruyucu önlem olarak aşılamada belirleyici olan salt gidilecek ülke olmayıp kimin gideceği de önemlidir. Örneğin kronik kalp, böbrek veya akciğer hastalığı, orak hücreli anemisi olanlar ile dalağını herhangi bir nedenle aldırmış olanlar, yani seyahat etmeseler de aşılanmış olması gerekenler, bu ihmallerine seyahatten önce son vermelidirler.
Kimi zaman da kimi bulaşıcı hastalıkların yoğun izlendiği bölgelere gitmeden önce belli bir süre düşük dozda ilaç alımı gerekmektedir. Bunun için sıtmayı örnek olarak gösterebiliriz. Yine şiştozomiazis ve kancalı kurt adlı parazitin yoğun görüldüğü ülkelerde etken olan parazitlerin yaşam alanlarından görece uzak durmak, örneğin durgun su göllerinde ve nehirlerde yıkanmak, yüzmek ve çıplak ayakla yürümekten kaçınmak gerekiyor.
Seyahatlerde en sık karşılaşılan sağlık sorunu, sizlerin de tecrübelerinden anlaşılacağı üzere ishaller. Bunda bölgeler arasındaki farklar belirgin. Örneğin iki haftalık bir seyahatte gelişmiş ülkelerde yüzde 8 olan ishal görülme sıklığı Afrika, Güney ve Orta Amerika ile Güneydoğu Asya’da 655’e çıkıyor. Turist ishalinden korunmanın temel esası gıda ve su eksenli olmakla birlikte, istatistikler, daha ilk 48 saatte yüzde 98 rastgele beslendiğini gösteriyor. Yani işin özü temizlik.


Sağlıklı uçabilmek

Yakın yıllara kadar temelde üç büyük kenti önceleyen ve genelde havada kalma süresi bir saati geçmeyen ülkemizde, son yıllarda uzak kentler arasında da yoğun uçak seferleri başladı. Hal böyle olunca iç hatlarda iki saati aşan hava yolculukları, beraberinde sağlıkla ilgili kimi risklerde artışı getirdi. Dar gelirliler için bu olanağın kullanımı özellikle 24 saati aşan kara yolculuğuna dayanamayacaklarla sınırlı olup, temelde yaşlı ve hastaları kapsıyor. Peki yaşlı ve hastalar güvenle uçabilirler mi?
Kronik sağlık sorunları olanlar ve yakınlarının, her uçak yolculuğu öncesi kaygıları artmaktadır. Ya hastama bir şey olursa?.. Kimi zaman hastalar uçuşun engellenebileceği kaygısı ile önceden hastalık bildiriminden kaçınabilmekteler. Oysa kronik hastalıklarla ilgili sağlık organizasyonları, yaklaşımı engellemek değil yolculuğu daha güvenli ve rahat kılmak yönünde.
Özellikle yakın zamanlarda ameliyat geçirenler, son dönem kalp krizi veya acil beyin hastalıkları öyküsü olanlar, uzun zamandır ciddi kalp ve akciğer hastalığından mustarip olanlar uzun uçak yolculuklarında ciddi risk altındadırlar. Önemli bazı hastalıklara ve önerilere gelince...
Kalp hastalıkları:
- Yolculuk öncesi hekim kontrolü
- Alınan ilaçlar, son EKG ve izleyen hekimin isim ve telefon numarasının çantada taşınması
- Bacak toplardamarlarında pıhtı oluşması ve bu pıhtıdan kopacak parçaların akciğerdeki pulmoner damarları tıkaması ile seyreden pulmoner emboli kalp hastalarında daha sık görülmektedir. Bunu önlemek için koridor kenarına oturmak, yürümek, yeterli sıvı almak, otururken germe ve rahatlama egzersizleri yararlı olabilir. Egzersizler konusunda önceden bilgi almayı unutanlar hosteslere danışabilirler.
Kronik akciğer hastalıkları:
Uçuş öncesi sağlık kontrolü
Gereğinde uçuşun ertelenmesi; KOAH atağı, zatürree, damar iltihabı, pulmoner hipertansiyon, halk arasında akciğer zarının patlaması olarak adlandırılan pnömotoraks, son üç hafta içinde göğüs kafesini ilgilendiren bir ameliyat öyküsü gibi…
- Uçuş öncesi aşırı hava kirliliği varlığında bir süre dış aktivitelerin azaltılması
- Uçuş öncesi hastalığın bildirilmesi ve gereğinde uçakta oksijen tedavisi
- İlaçların el bagajında yer alması...
Gebelik:
- Uçak yolculuğu gebelikte anne ve karnındaki bebek için riskli değildir.
- Yine de uçuşlarda yurtiçine 36, yurtdışına 32 haftaya kadar izin verilmektedir.
- Anne karnındaki bebeğin oksijenlenmesi artmış kabin basıncından etkilenmez.
- 10 bin 500 metrenin (35 bin ft) üzerinde kaydedilen yüksek radyasyon seviyeleri sağlıklı gebelerde bir sorun oluşturmaz.
- Hamilelikte seyahat için en uygun dönem, düşük veya erken doğum riskinin en az olduğu 18-24’üncü haftalar arasıdır.
Dr. Zeki Gül
ÖNCEKİ HABER

SSGSS toplantısından kısmi uzlaşma çıktı

SONRAKİ HABER

‘Emek Platformu birlikteliğini korumalı’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa