27 Mart 2008 00:00

JİN û JîN

Bir Newroz Bayramı’nı daha geride bıraktık. Ortadoğu halkları için “yenigün” anlamına gelen Newrozu, ne yazık ki 2008’de de yeni bir gün olarak yaşayamadık. Tam tersine çok eskilere, 1992-1993 senelerinde yaşanan kanlı günlere benzer şekilde yaşadık.

Paylaş

Bir Newroz Bayramı’nı daha geride bıraktık. Ortadoğu halkları için “yenigün” anlamına gelen Newrozu, ne yazık ki 2008’de de yeni bir gün olarak yaşayamadık. Tam tersine çok eskilere, 1992-1993 senelerinde yaşanan kanlı günlere benzer şekilde yaşadık.
İzin verilen yerlerde, polisin müdahale etmediği koşullarda Newroz kitlesel, bayram havasında coşkulu ve barış içinde mücadele taleplerinin dile getirilmesiyle kutlandı. Diyarbakır ve İstanbul başta olmak üzere, Ankara, Adana, Mersin, Muş, Ağrı, Çanakkale ve daha pek çok yerde alanları kucaklayan rengarenk yerel giysileriyle insan denizi, eşitlik içinde birlik ve demokratik çözüm taleplerini dile getirdi.
Newroz, mitolojik anlamıyla “diriliş” demekti, ama ölümlerle geçirdik bir yılı daha. Hükümetin, il vali ve emniyet müdürlerinin Newroza yaklaşımının genel olarak çok barışçı olduğunu söylemek mümkün olmadı. Van, Hakkari, Yüksekova, Siirt ve hatta İzmir’de valiler Newroza tahammül edemedi. Polisin gazlı, coplu, panzerli ve silahlı müdahalesiyle yüzlerce insan gözaltına alındı, yüzlerce insan yaralandı. Açılan ateş sonucu Zeki Erinç Van’da, İkbal Yaşar Yüksekova’da polis kurşunlarıyla hayatını kaybetti.
Bütün bu kanlı müdahaleye yol açan yasakların resmi gerekçesi de gülünçtü. Newroz kutlamalarına ancak 21 Mart’ta izin verilecek, ama cumartesi-pazar günlerinde izin verilmeyecekti. Hükümet edenler, bayramın bayram gününde kutlanacağını, öteki günlerde kutlama çabasının politik amaçlar taşıdığını iddia ediyorlardı.
21 Mart bir resmi bayram değil, resmi tatil günü de ilan edilmedi. Kaldı ki bin yıllardan süzülüp gelen Newroz geleneğini halk kendisi nasıl sahipleneceğini bilir. Günü şaşırıp şaşırmamak halkın bileceği iştir. Newroz terbiyeciliği devletin işi değildir.
Despotizm, terbiye geleneğini sürdürüyor. Son demlerde herkesin bir şekilde, devlet terbiyesi ve geleneklerini DTP’nin benimseyebilmesi için gayret sarfettiğine tanıklık ediyoruz. Kamu görevlileri, bir DTP terbiyecisi gibi davranmayı alışkanlık haline getirdi.
Başbakan Erdoğan’ın DTP ile görüşmeme tavrı, Siirt’te emniyet müdürünün Akın Birdal’ın elini sıkmamasına neden oldu. 18 Mart’ta Diyarbakır’da belediye başkan vekiline törene nasıl katılması gerektiği bildirildi. Siirt’te bir emniyet amiri, DTP’li vekil Aysel Tuğluk’a önce yaralı yurttaşı değil, devletin polisini ziyaret etmesi gerektiğini dikte etmeye çalıştı, Yargıtay, DTP’li vekillere cezaevi yolunu açan yeni bir karar verdi, vs.
Devlet bürokrasisinin DTP’yi sindiremediği anlaşılıyor. Her fırsatta, demokratlığını ilan eden ve aldığı oyla kapatma davasını kıyaslayan Başbakan’ın, yine halkın oylarıyla gelen DTP’ye karşı da demokrat olmasını beklemek hakkımız.
Hem kamu görevlileri, hem Başbakan Erdoğan, takındıkları demokrasi karşıtı tutumdan geri dönmeli ve tüm halktan özür dilemelidir. Barışı tüm Türkiye halkı birlikte istiyor. Anayasa dahil, demokratik çözüm için her türlü yasal adımlar atılmalıdır. Newrozda açılan yaraların sağaltılmasının tek yolu demokrasidir.
Meclis’e yeniden getirilecek SSGSS Tasarısı’nda hükümetin, yaş aynen korunarak emeklilikte prim gün sayısının 7 bin 200 güne çekilmesine ilişkin attığı geri adım yetersizdir. Kadınların erken emeklilik, emzirme ödeneği, analık haklarına koruma, eş ve babasından ayrı sosyal güvence taleplerine yanıt verilmemiştir. Bu yüzden 79 kadın örgütü, KESK, DİSK ve TTB yeni yasa tasarısını kabul etmediğini ilan etmiştir.
Kızılelmacılarla ılımlı İslamcıların egemenlik mücadelesinde kılıçların çekildiğine ve karşılıklı hamlelerle tam bir zor oyununa girişildiğine tanıklık ediyoruz. Bu müthiş kurt dansı sırasında dahi emekçilerin ve Kürt demokratik hareketinin ezilmeye çalışıldığını da görüyoruz. Klikler arasındaki yarış; muhalefeti etkisiz kılmakta daha başarılı olma ve emperyalistlerin desteğini almaya ilişkindir.
Biz bu kapışmada hiçbir tarafın destekçisi değiliz. Tarafımız emek ve demokrasi, özgürlükler cephesidir.
Yıldız İmrek Koluaçık
ÖNCEKİ HABER

‘Darbe Günlükleri’ belgelendi!

SONRAKİ HABER

Barolardan suç duyurusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...