30 Mart 2008 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Benim aklım ermez ama, kendi konularında hayli mürekkep yalamış kimi ekonomistlerin ifadelerine göre, bir zamanlar cepleri doğru dürüst peseta görmediğinden kellim ucuz şarap lıkırlayıp bayat paellaya talim ederken, daha sonraları...
Kirvem,
Benim aklım ermez ama, kendi konularında hayli mürekkep yalamış kimi ekonomistlerin ifadelerine göre, bir zamanlar cepleri doğru dürüst peseta görmediğinden kellim ucuz şarap lıkırlayıp bayat paellaya talim ederken, daha sonraları milli hassasiyet gibi ne idüğü belli olmayan nümerolara yatmayıp ya da bölünüp parçalanma hezeyanlarını iplemeyip, bunun tam aksine bir davranış sergileyip böylece kural, nizam ve intizamları önceden belirlenen bir oyunun içinde saf tutup, dolayısıyla burunlarına dayatılan sürü sepet kriter, şart-şurt u sessiz sedasız, mırın kırın etmeden, hakeme kızıp su koyuvermeden, kısacası oyunun kurallarını çiğnemeden terfi ettikleri Küffar Kulübü sayesinde delik ceplerinin yanı sıra kırmızı meşinden yapılmış minik yağlı para keseleri de Euroyla az-buçuk tanışınca, gari Al Allah malını zapt eyle deli kulunu misali neredeyse tümüyle feleklerini şaşırıp, azgın siyah boğalara daha çok meydan okuyup arenaları eskisinden beter vaziyette kan gölüne çeviren patates dinli İspanyolların, Evropa Birliğine girdikten sonra iki yakalarının bir araya gelmesiyle ekonomileri düzelirken, keza aynı zamanda da yolları, kiliseleri, tarihi eserleri onarılıp giderek sayıları artan yeni otellerle daha çok turiste ev sahipliği yapınca, kişi başına düşen milli gelirleri bilmem kaç Euroyu bulunca refah seviyeleri artmış falan filan
Nitekim madalyonun bir tarafında İspanyollarla ilgili hani zenginin malı züğürtün çenesini yorar tarzındaki bu falan feşmekanlı açıklamalar dururken, beri taraftan da Yahya Kemalin deyişiyle Zil, şal, gül, raksın harmanlandığı bu Akdeniz ülkesine, başbakanımızın yaptığı son seyahat esnasında gari kim bilir hangi münafık şeytanın dürtüklemesiyle durup dururken yaradana sığınıp topu topu Velevki diye başlayan bir cümlesinin sonucunda memleketimizin tüm huzuru, birlik ve dirliği silme mahkemelik!
Oysa dahili ve de harici düşmanlarımızın bitip tükenmeyen bolluğuna binaen daima koruyup kollamamız gerektiğini gari adımız gibi ezberlediğimiz milli birliğimiz, sanki bir zamanların anlı şanlı ve de alameti farikası Tüfekli marka namlı sağlam makara ipliğiyle sıkıca bağlı değilmişçesine veya son zamanlarda hemen her konuda piyasaları inletip hakimiyeti altına alan, ucuzdan da öte neredeyse bedavaya satılan Made in China çıkışlı kıytırık bir yorgan ipliğiyle alelacele teğellenmişçesine, keza yine çekik gözlü, bodur bacaklı deyip küçümseyerek tepeden baktığımız Japonların alın teriyle geliştirip tüm Dünyaya ihraç ettikleri dayanıklı yapıştırıcıların son zamanlarda Tahtakale piyasasınca üretilip piyasaya sürülen taklitlerince sanki yapıştırılmışçasına her an kopmaya, dağılıp parçalanmaya namzetmiş gibi duran bu tek parçalı bütünlüğümüzün türbanla, hatta kimilerimizin eninde sonunda nihayet altı üstü bir bez parçası, üstelik her şeyiyle siyasi bir simge olsa ne yazar türünden yaklaşımına rağmen, kimilerimizin de pür hiddet celallenip işin boyutunu neredeyse Korkma sönmez bu şafaklarda sınırlarına taşıyıp ortalığı velveleye vermesinin ardından memleketin içine düştüğü duruma bakılırsa işimiz gerçekten nanay!
Evet Kirvem Türban ya da nam-ı diğeriyle sığırcık yavrusu meselesine takılıp buralara kadar nasıl sürüklendiğimizi doğrusu ben özüm bu kazkafamla tabii ki hâlâ anlamış değilim, ancak yine de bana öyle geloor ki, zaten oldum olası bu ülkenin hiçbir zaman makbul vatandaşı olmadığı gibi, aynı zamanda da Madımak cehenneminde diri diri yakılması için hakkında fetva verilen zındık Aziz Nesinin tüm iddialarına rağmen, her birinin içinde kim bilir kaç okka, kaç batman beyin taşıdığımızdan kellim istisnasız hepsinden de pırıl pırıl zekâ fışkıran kellelerimizi nasıl sarıp sarmalamamız gerektiğinden yola çıkıp nihayet gele gele hani affedersiniz, mil pardon ama, işin boyutunu döne döne don mertebesine kadar indirgeyip, böylece namustan neyi nasıl anlamamız noktasını da hafif yollu teğet geçtiğimize göre, ehh o zaman Aziz Ustaya inat zekâmızla ne denli övünsek azdır zo!
Ne ki giderek artan bu baş ağrısından kafalarımızı daha fazla üşütmeden kurtulabilmemiz için öyle anlaşılıyor ki hesapça laik, keza aynı zamanda da türbanlı başlarımızın çapını öncelikle değiştirmek şart!
Nasıl mı?
O zaman birkaç hafta daha bu sinemaya berdevam Kirvem
Mıgırdiç Margosyan