31 Mart 2008 00:00
EVRENSELden
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından AKPnin kapatılması talebiyle dava açılması ve Ergenekon Çetesine yönelik operasyonun yeni bir safhaya girmesi, politik gündemi adeta bu iki konuya bloke etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından AKPnin kapatılması talebiyle dava açılması ve Ergenekon Çetesine yönelik operasyonun yeni bir safhaya girmesi, politik gündemi adeta bu iki konuya bloke etti. Haftanın sonuna gelindiğinde TÜSİADın başlattığı uzlaşma kampanyasının, en azından yakın zamanda sonuç vermeyeceği anlaşılmıştı. Ama bu, bu hafta bu konuda yeni gelişmeler, yeni girişimlerin olmayacağı anlamına gelmiyor.
Birkaç hafta öncenin yeri göğü kaplayan konuları olan türban ve YÖK üstünden gelişen çatışmalar da AKPnin kapatılması ve Ergenekon tartışmalarına evrildiler.
Kuşkusuz ki AKP için bu gelişmeler; CHP ve bürokrasi ile mağdur postuna bürünerek mücadele etme kolaylığı sağladığı için çok önemli bir dayanak oldu. Çünkü, kendi tarihi içinde ilk kez emekçiler ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) üstünden karşı karşıya gelecek olan AKP Hükümeti, küçük bir manevrayla gündemi değiştirerek 13 ve 14 Mart günleri sokağa çıkan, iş bırakan yüz binlerce emekçinin gazabından korunacağı bir sığınak buldu.
Daha doğrusu, kendisini emekçilerin hedefi olmaktan çıkaracak manevralara girişti.
Mücadelenin gündemi de önemli ölçüde AKPnin kapatılması ve Ergenekon tartışmalarının altında kaldı. Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen gibi sendikal konfederasyonların temsilcileri de gündemdeki bu değişimden yararlanarak hükümetin yedeğine düştüler. Dahası, bu konfederasyonların temsilcileri, sermaye partileri arasında uzlaşma kampanyası başlatan TÜSİADın arabasına binmede bir sakınca görmediler.
Daha üç gün önce karşı durdukları, emek cephesi adına karşılarına aldıkları, suçladıkları patronlarla el ele kol kola girdiler. Emek Platformunu bölen sendika merkezleriyle, patronlarla aynı kürsüye çıkıp poz veren konfederasyonların aynı olması herhalde bir rastlantı değildir.
Geçen hafta olanlar, çelişmeleriyle bu haftaya taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi, AKPnin kapatılması davasını kabul edip etmemeye bugün karar verecektir. Davayı kabul ederse, elbette ki bu konudaki tartışmalar da sertleşip boyutlanacaktır. Emek mücadelesi bu açıdan da bu hafta önemli gelişmelere gebedir.
Salı günü yapılacak ülke çapındaki eylem yeterince güçlü olursa; bu Türk-İşin, Hak-İşin, Kamu-Senin üst yönetimlerine rağmen emekçilerin, işçilerin kendi iradelerini kullanacağını göstereceği için sendikal mücadelede yeni bir dönemin kapılarını da aralayacaktır. Yerel platformların salı günü ve sonrasında yapacağı etkinlikler de yine bu sürecin gelişmesinde önemli olacaktır.
Pazar günü İstanbulda yapılacak mitingin ise hem hükümete hem de uzlaşmacı sendikacılığa karşı bir miting olacağını söylemek bir abartı olmaz.
Newroz tartışmaları, geçtiğimiz hafta göstericilere uygulanan polis terörüyle gündeme geldi. Bölgede yaşanan Filistin görüntüleri, vicdanı olan herkes için ibret vericiydi.
Sınır içi ve ötesi operasyonlar ise medya üstünden psikolojik harp yöntemleri kullanılarak halkın bölünmesi ve birbirine kışkırtılması olarak da sürdürülüyor. Öyle görünüyor ki havaların iyileşmesine paralel olarak, bu operasyonlar ve yıkıcı propaganda artırılarak sürdürülecek.
Genelkurmay Başkanı Büyükanıtın Kıbrıs ziyareti sonrası yaptığı basın toplantısında söylediği, sorunun çözümü için yeni koşullar anlamına gelecek sözlerin de bu hafta gündemde yer bulması sürpriz olmayacaktır.
Tabii diğer gündem maddelerinin ağırlığı altında kalmazsa...
Elbette Türkiyenin pek çok sorunu var ve Evrensel olarak bu ana gündemleri izlerken kentsel dönüşüm haberlerinden insan hakkı ihlallerine, diğer alanlarda da çalışmamızı sürdüreceğiz.
İyi haftalar dileklerimizle!..