2 Nisan 2008 00:00

Ne rezerv yeterli Ne mali sektör güçlü


Türkiye’nin mali sisteminin güçlü olduğu, 2001 krizinden sonra bankacılık sisteminin sağlam bir zemine oturduğu, Merkez Bankası rezervlerinin krizi önleyecek büyüklükte olduğu yönündeki tezlere itiraz geldi. Yeni seriye göre hesaplanan milli geliri değerlendiren Finans Enstitüsü Direktörü İktisatçı Cemil Ertem, alınan sonuçların bankacılık sisteminin küçüklüğünü iyice ortaya çıkardığını, Türkiye’de bankacılık sektörünün bilânço büyüklüğünün AB ülkeleri yanında çok küçük kaldığını belirterek “Küresel kriz koşullarında ne Merkez Bankası’nın rezervleri ne de bu mali sistem ve bankalar bizi kurtarabilir. Yeni milli gelir rakamları bu gerçeği ortaya koyuyor” dedi.
Milli gelir artışı ve yeni verilerin eski seriye göre daha gerçekçi olduğunu ifade eden Cemil Ertem, kayıt dışı alanların sistem içine çekilebilmesi halinde kişi başına milli gelirin 9-10 bin dolarlı düzeylere çıkabileceğini belirterek, milli gelir kadar gelirin dağılımının daha da önemli olduğunu söyledi.
İşsizlik sorunu
Türkiye’nin son ekonomik daralmadan yine küçülerek çıkacağını söyleyen Ertem yüzde 4,5 büyüme oranı ile Türkiye’nin başta işsizlik olmak üzere, hiçbir sorununu çözemeyeceğini iddia etti. Ertem, “Türkiye’de işsizliğin geriye gitmesi için en az yüzde 7’lik büyümenin olması gerekiyor. Dar tanımlı işsizlik bile yüzde 10’ları buldu. Geniş tanımlı işsizlikte yüzde 20’lerin üzerindeyiz. Yani iş arayan her dört vatandaştan biri iş bulamıyor” değerlendirmesini yaptı.
Küresel daralmanın sonuçlarını Türkiye’nin 2008’in son çeyreğinde çok keskin olarak göreceğini ifade eden Ertem, konut ve inşaat sektörü şimdiden daralma işaretleri verdiğine işaret ederek, “Durgunluğun yayılması ABD’deki gibi konut balonunun, diğer ülkelerde de sönmesiyle başlayacak. Zaten bu, İspanya, İngiltere ve İrlanda’da başladı. Yakında İtalya, Portekiz, Fransa, Türkiye’de konut sektörü ciddi düşüşler yaşayacak” dedi.
Ertem, 2006 yılı düzeltilmiş milli gelirinde inşaatın payının 1.6 puan artarak yüzde 4.8’den 6.8’e çıktığını belirterek, inşaatın 1990–2004 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 2.8 büyüdüğünü hatırlattı Ertem, “Ancak inşaattaki büyüme 2005 ve 2006 yıllarında yüzde 21,5 ve 19,4 gibi çok yüksek oranlara ulaşmıştı. Şimdi burada sert düşüş yaşayacağız ve bu diğer sektörlere hızla yayılacak” uyarısında bulundu.
Mali sektör yanılgısı
Ertem, eski milli gelire göre bankacılık sektörü’nün GSYİH’sının yüzde 86,7’sine denk geldiğini belirterek, yeni milli gelire göre bu oranın daha da düştüğünü kaydetti. Cemil Ertem, birçok Avrupa ülkesinde bankacılık sektörünün milli gelire oranının yüzde 300 olduğuna dikkat çekti. Ertem, şu görüşleri dile getirdi: “Zaten 2001 krizi sonrası eli kolu bağlanan ve reel sektöre kredi veremeyen banka sistemi şimdi küresel kriz koşullarında parmağını kıpırdatmayacaktır. Yeni milli gelirle birlikte, çok büyük dediğimiz ve her yıl yüzde 20 büyüyor diye övündüğümüz mali sektörün aslında büyük olmadığını da gördük. Mali sektörün aktif büyüklüğü 567 milyar dolar. Bu yeni milli gelir rakamını bile yakalayamıyor.” (İstanbul/ANKA)

Risk fonları bile temkinli
Bu yıl küresel likiditede ciddi bir daralma yaşanıp yaşanmayacağı tartışılırken, geçen yıl bile risk sermayesi fonlarının küresel dolaşımda ihtiyatlı davrandığı belirlendi. Deloitte’un risk sermayesi yatırımcılarının geçen yılki eğilimlerini incelediği “Küresel Risk Sermayesi Araştırması 2007” raporuna göre, yatırımcıların ancak yüzde 51’i kendi ülkelerinin sınırları dışına çıkarken, sınır ötesine çıkanların büyük bölümü de bulundukları bölgelere yakın ülkeleri tercih etti.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Stratejik Planlama İş Geliştirme ve Pazarlama Ortağı M. Sait Gözüm’e göre yapılan çalışma, risk sermayesinin geçen yıldan beri küresel düzeyde temkinli ve yavaş ilerlemeyi tercih ettiğini ortaya koydu.
Gözüm, küresel likiditedeki bütün daralmaya rağmen hâlâ önemli miktarlarda sermayenin dünyada dolaşmaya devam ettiğini belirterek, Türkiye’nin ve bütün şirketlerin küresel gelişmeleri iyi incelemesi gerektiğini ifade etti.

Evrensel'i Takip Et