04 Nisan 2008 00:00
GÖZLEMEVİ
Tiyatro Pera Shakespearein ünlü Venedik Tacirini (The Merchant of Venice) oynuyor ya, ben de bu oyunu gittim gördüm, şimdi de değerlendireceğim ya, bu kere usulü, adabı rafa kaldırıp önce konuyu anımsatarak başlayacağım işe
Tiyatro Pera Shakespearein ünlü Venedik Tacirini (The Merchant of Venice) oynuyor ya, ben de bu oyunu gittim gördüm, şimdi de değerlendireceğim ya, bu kere usulü, adabı rafa kaldırıp önce konuyu anımsatarak başlayacağım işe. Efendim, Shakespearein, 16. yüzyıl Venedikinde geçen zamandan bağımsız komedi-draması Venedik Taciri, bir grup Hıristiyan asilzadesinin yazgısını, talihini ve Yahudi tefeci Shylockla ilişkilerini konu almakta. Antonio (Can Başak) meteliksiz dostu Bassanionun (Kayhan Teker) güzel Portiaya (Nesrin Kazankaya) evlenme teklif etmek için ihtiyaç duyduğu miktarı temin etmek üzere Shylocktan (Mehmet Ali Kaptanlar) borç alır. Antonionun geçmişteki davranışlarından olumsuz etkilenmiş Shylock, borç verdiği paranın geri ödenmesine ilişkin sözleşmeye çok kesin koşullar koyar. Antonionun teslimat işleri fırtına yüzünden sekteye uğrarken, Shylock kızının asilzade Lorenzoya (Erdinç Anaz) kaçmasından ötürü her zamankinden daha öfkelidir. Borcun vadesi geçince, Shylock diyet olarak Antonionun yarım kilo etini ister. Bassanio, Antonioyu umutsuzca bu cezadan kurtarmaya çalışırken, beklenmedik bir yerden beklenmedik bir yardım gelir.
Shakespeare ve anti-semitizm
Shakespearein başyapıtlarından Venedik Tacirinin konusu özetin tiriti olarak böyledir, anımsamışsınızdır. Ben, Venedik Tacirini özellikle gerilim öğesi açısından Rönesans İngiltere tiyatro geleneğine ışık tutabilecek bir ders kitabı niteliğinde sayanlar safındanımdır. Çeşitli tür ve nitelikte merak unsuru, karşıtlık, çatışma, çelişki, ikilem vardır Venedik Tacirinde. Shakespearein, belki de Hamlet dışında hiçbir oyunu Venedik Taciri kadar birbirine karşıt, çelişik açılarla bezeli değildir. Shakespearein diğer oyunlarına kıyasla daha yüce ya da daha derin olduğundan değildir bu. Hain rolünü bir Yahudinin oynaması, bu hainin anti-semitistlerce ortaçağlardan günümüze değin Yahudi halkına çalınan karaları doğrularca yazılması böyle bir tepkiye neden olmuştur. Shylock, bir oyun kişisinin adı olmakla kalmamış, yeni bir sözcük olarak dile katılmış; sömürgen, gözü doymaz bir tefeci anlamı kazanmıştır. Yarım kilo et deyiminin de, benzer bir kullanımı vardır. Anti-semitizmin hâlâ yaşadığı, varlığı ya da yokluğunun bir toplum için ahlâk kıstası olduğu bir çağda, Venedik Taciri günümüzde de önemini koruyan bir eserdir.
Kazankaya günümüze gönderme yapmış
Karmaşıklığı nedeniyle birçok yönetmen ve yapımcının Shakespearein en zorlayıcı oyunlarından olan Venedik Tacirini tiyatroya aktarma konusunda tereddüt etmesine neden olduğunu biliyoruz. Tiyatromuzun Don Kişotlarından Nesrin Kazankaya, kollarını bu kez işte bu Venedik Taciri için sıvamış. Venedik Tacirini çevirmiş, yönetmiş ve Portia karakterini üstlenmiş. Çevirirken akıcı bir sahne dili kullanmış, sözcükleri titizlikle seçmiş. Tekste dokunmamış, bildiğimiz anlamda uyarlamamış da Sadece zamanı günümüze aktarmış. Venedik dediğin, ilk borsanın, ilk gettonun kurulduğu kent Venedik dediğin, azınlıklara yönelik davranış bozukluklarının ilk filiz verdiği yer. Venedik dediğin, maddi çıkar dünyasının boy attığı ilk mahal. Bunları öne çıkarmış. Kenarda, A. Şirin Dağtekinin tasarladığı Venedikteki canalettolardan birinin simgesi, ekranda towerlar Etnik kökenlerin kışkırtıldığı, provokasyonların ardı ardına sıralandığı, küresel pastadan pay alma savaşının kızıştığı günümüz dünyasına bir gönderme Kazankayanın yaptığı. Antonionun son moda İtalyan takım elbiseleri içinde muhtemelen San Marco Meydanında cep telefonuyla borsadaki parasını kovalaması, uğruna Yahudiden borç aldığı arkadaşı Bassanionun evlenmek istediği Portianın bir iş merkezinde internet üzerinden babasına verdiği sözü tutup kocasını seçmeye çalışması, ona eş olmak isteyen örneğin Arragon Prensinin, örneğin Fas Prensinin borsadaki servetlerini internet üzerinden Portianın önüne sermeleri ve de sonra altın, gümüş, kurşun kutular arasında internette seçim yapmaları, bilgisayar başında atılan Shakespeare tiratları hep bu göndermenin parçaları.
Nesrin Kazankayanın yorumu
Nesrin Kazankaya böylelikle, sanırım Şafak Eruyarın dramaturji desteğini de yanına alarak, oyunun trajik ve komik öğeleri arasında dinamik bir denge sağlarken, dramayı da canlı ve anlaşılabilir kılmış. Günümüz toplumunda da fazlasıyla var olan kıskançlık, önyargı ve kadının gücü gibi temaların altını koyu renkli kalemle çizmiş. Oyunda sözü edilen Belmontu gökdelenlerin olduğu bir kapital merkezi olarak düşünmüş. İnsanların iktidar düşkünlüğü olgusunu öne çıkarmış, kendine özgü bir biçem belirlemiş. Sözcükleri, sesleri, imajları ustaca düzenlemiş. Shylocku önce oyunun haini, nefret ve kinin ön kişisi olarak belirginleştirmiş. Shylockun, Antonio ile üç çift genç sevdalının Bassanio ile Portianın, Gratiano (Mehmet Aslan) ile Nerissanın (Başak Meşe) ve Lorenzo (Erdinç Anaz) ile Jessicanın (Zeynep Özden) temsil ettikleri büyülü mutluluk ağını parçalayacak kimse olmasını titizlikle öne çıkarmış. Shakespearein eserinde hangi karakteri sevip sevmediğine bakmamış, törelerine uygun davranan beyefendileri Shylocka karşı, Shylockun onlara karşı tutumunda olduğu kadar gaddar olacağını varsaymış. Ne kadar sevda ile dolup taşsalar, sevgiyle yoğrulsalar gene de sevemezler diye düşünmüş. Nesrin Kazankayaya göre, Shylock asla bir canavar değil. Ona katlanamayacak, tahammül edemeyecek bir dünyaya sokuşturulmuş bir kişi sadece.
Yaratıcı kadro
Erdinç Anaz olabildiğince canlı bir dans düzeni kurmuş. Bana sorsa (ki neden sorsun), bazı oyunculara (örneğin Zeynep Özdene, Erdinç Anaza) hareket içerisindeki ritmi görmelerini ve duyumsamalarını, bedenin üç boyutluluğunu anlamalarını öğretmekle işe başlardım. Ezgi Kasapoğlu, müziği oyunculuğun diğer öğelerinden, devinimden, danstan, metnin kesimlenmesinden yapay olarak ayırmamış, iyi de etmiş. Nilüfer Moayeri, düşünsel işlemi olan kostümler tasarlamış. Anlamsal değeri olan, sadece görülüp seyredilmeyen, okunup anlamaya dayanan kostümler bunlar Ve de mükemmel maskeler Karıncayiyene benzeyen lar, tüm yüze kalıp gibi oturan, oval larvalar A. Şirin Dağtekin de matluba fevkalade uygun takdire değer bir dekor tasarımı yapmış. Venedik Tacirinde zaman ve mekân kavramı, oyun içindeki duygusal tabloları, Tiyatro Peranın sahne olanakları inceden inceye hesaplanarak kotarılmış başarılı ışık tasarımınaysa Yüksel Aymaz imza atmış. Yüksel Aymazın, oyun içindeki dekor değişimlerini black-outsuz atlatma konusunda yönetmen Nesrin Kazankayaya yardımı da, elbette yadsınmamalı.
Oyuncular
Tiyatro Peradan yetişmiş genç yeteneklerden Salanioda İlker Yiğen, Salarinoda Okan Kayabaş, Lorenzoda Erdinç Anaz yönetmenin istekleri doğrultusunda görevlerini yapmakta. Kayhan Tekere ve Aytunç Şabanlıya kendi kuralları olan sesbilimsel, retorik, prosodik bir dizge biçimi üzerinde biraz daha çalışmalarını salık veririm. Mehmet Aslana sözüm yok, girdiği renkli yolda yürümesini sürdürüyor. Zeynep Özden, henüz coşkularını okutmayı bilemiyor, ruhsal bir durumu çabuk yakalayamıyor. Neyse!.. Diyeceğim: Ha gayret Sevgili Özden Başak Meşe, rolden çıkmıyor, ama varlığına inanmamız gereken Nerissa olduğu yanılsamasını bazen bozuyor. Antonioda Can Başak, oyunculuğunda tutarlığı ve bütünselliği koruyacak birimleri bilen kıratta bir oyuncu. Antonionun duygularını duygusal olarak gayet iyi sahiplenmiş. Can Başakın sezgileri, Antonioya can verirken yaratıcılığının bileyicisi, itici gücü olmuş. Nesrin Kazankaya, Portiayı fevkalade akıllı bir dişi olarak çizerken; Portianın canlılığını, fiziksel ve psikolojik yönelimlerini sergilemeyi de savsaklamamış. Portiayı yeniden biçimlendirmiş. Mehmet Ali Kaptanlar, Shylocku mekanik icra noktasına kadar mükemmelleştiriyor, sonra daha derinlere indirip yeni duygularla dolduruyor.
Venedik Tacirini gidin, izleyin, bana hak vereceksiniz. Mehmet Ali Kaptanlar, Shylocku deyim yerindeyse, nitelik olarak psiko-fiziksel hale getiriyor. Resmetmek istediği Shylocku, inanın bana izleyenlere duyumsatmakla kalmıyor, yanlarına oturtuyor, dost kılıyor.
Üstün Akmen