06 Nisan 2008 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Doğrusunu söylemek gerekirse türban lafının üniversiteler cenahında ağızlarda sakız niyetine çiğnendiği ilk günlerden itibaren bu işin giderek dalllanıp budaklanacağını, hatta bir kar topağı gibi yuvarlandıkça büyüyüp...
Kirvem,
Doğrusunu söylemek gerekirse türban lafının üniversiteler cenahında ağızlarda sakız niyetine çiğnendiği ilk günlerden itibaren bu işin giderek dalllanıp budaklanacağını, hatta bir kar topağı gibi yuvarlandıkça büyüyüp ilerde altından kalkamayacağımız boyutlardaki bir çığa dönüşebileceğini, sanki aptala malum olur babında tahmin ettiğim için, daha ilk günden itibaren sığırcık yavrusu meselesini nümerolandırıp, böylece mektuplarımı sırf bu yüzden kırk kısım tekmili birden her hafta bu köşeden ardı ardına postalarken, tahminimde yanılmadığım için bir nebze de olsa sevinmedim dersem yalan olur ama, beri taraftan da her geçen günün ardından ülkenin içine sürüklendiği kaknem durumunu gördükçe, bu kez de üzüntüm, sevincimi kat be kat solladı Allahvekil!
Oysa gerek iktidarı gerekse muhalefetiyle cumhurun dertlerine derman bulmak, sorunlarına çare üretmek için yeri, zamanı geldiğinde gözlerini budaktan esirgemeyeceklerine dair namus, şeref tatavlasıyla yemin billah edip, hele hele şu son zamanlarda çıtayı daha da yükselterek keza darağaçlarında sallanmayı, hatta canlı canlı kefene girmeyi dahi göze almaktan çekinmeyeceklerini kürsülerden dillendiren babayiğit Ankarakolik pembe koltuk sakinlerinin, bu breh breh vatan evlatlarının el birliğiyle kafa kafaya verip, sığırcık yavrusu meselesini en azından içinde bulunduğumuz şu iki binli yılların huyu-suyu hürmetine ya da ele güne karşı daha fazla rezil rüsva olmadan bir an önce teferruat kafesine kilitleyip dolayısıyla mesele olmaktan ilelebet çıkaracaklarını umut edeoordum, ama nafile!
Nafile çünkü Milletin en büyük meclisindeki bilmem ne derisinden yapılmış koltuklara mabatlarını yerleştirdikleri beher oturumun, garip-gureba deyip küçümsedikleri bu halkın başına kaç papele mal olduğu dıngıllarında bile değilken, öte yandan durduk yere türbandan yola çıkıp nihayet işin boyutunu anayasa, danıştay, yargıtay falanla karışık keşmekeşe dönüştürüp, hani bu patırtı esnasında acaba hangi nümeroyu çevirirsek yarın emekli olduğumuzda kaç Turkısh Teleyi cebelloz ederiz deyu kendi aralarında özel çalıştaylarda hinoğluhince kafa patlatırken, beri taraftan taa Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan itibaren hep aynı nakaratla kamutayın doğup saltanatı boğduğu martavallarının dönüp dolaşıp nihayet gelip tosladığı şu mübarek günlere kitakse!
No! Sıtkım sıyrıldı!
Zira, kimi zaman horlayıp, kimi zaman esneyip, kimi zaman kaşınıp arada bir de hesapta memleketin âli menfaatleri babında birbirleriyle itişip kakışırken, nedense o çok değerli mesailerini, mesela elindeki filesiyle ıspanak, lahana, pırasanın ucuzunu bulmak için çarşı-pazar gezinen ya da üç tarafı denizlerle çevrili bu diyarlarda yine mesela kalkan, barbunya, mırlan gibi balıkların yanı sıra, keza kasap vitrinlerindeki bonfile, pirzolayı uzaktan izleyip sonra da muhteviyatının ne olduğunu hıfzıssıhha kurumun yerine ancak yüce Tanrının bileceği bol yağlı bir parça hazır kıymaya veya kokuşmaya yüz tutmuş hamsiye ister istemez fit olan, fırınlarda kuruyup bayatlayan ekmekleri ertesi gün yarı fiyatına alınca bayram yapan, nitekim ay sonu gelmeden cebinde zaten olmayan cüzdanı çoktan cızlamı çekenlerin sorunlarına odaklamayıp, buna mukabil en az üç çocuk doğurmaları için kadınların rahmine bereket dileyenlerin çaplarını izlerken gerçekten de sıtkım sıyroolor ka yavrum!
Ve ne tuhaftır ki daha düne kadar özellikle Kürt vatandaşların yaşadıkları kırsal bölgelerde çok çocuk sahibi olmaları sonucunda giderek artan nüfuslarının ilerde potansiyel tehlike arzedeceği endişesiyle milli bir politikayı sözde nüfus planlaması adı altında gölgeleyip bunu da kimi döl yataklarının en azından doğum kontrol haplarıyla veya sağlam okey!ler vasıtasıyla zapturapt altına alınmasının önemine kapalı kapılar ardında kurmayca, kurnazca hesaplarla mercek tutulurken, öte taraftan sözde et-tırnak, kardeş , hısım, akraba tekerlemeleriyle güya aynı kefeye konan bu coğrafyanın insanlarının, vatandaşlarının neredeyse otuz yıldan beri aynı inatla sürdürülen yanlış politikalar sonucunda telef olmalarını tümüyle önleyecek tedbirleri dışlayıp, buna mukabil aynı yanlış hesapların eninde sonunda Bağdattan geri döneceğini bile bile nitekim bilmem kaçıncı kez yapılan operasyonlara bir yenisinin eklenmesi için parmak kaldıran zihniyetin sonuç itibariyle acımasızca ölüme postaladığı ve ne hikmetse çoğunluğu da garip-gureba sınıfının evlatları olan bu gençlerden boşalanların yerini, aynı minvalde yenilerinin doldurmaları için anaların rahminden bir bakıma sanki medet umulması gerçekten de ibret verici!..
Evet Kirvem, sen şu işe bak ki, türban ya da nam-ı diğeriyle sığırcık yavrusu meselesinden yola çıkıp memleketi toza dumana0 bulayan böyyüklerimizin peşine takılıp bu uğurda iki laf edelim derken nerden nereye geldik!
Neyse, haftaya yine yola berdevam
Mıgırdiç Margosyan