06 Nisan 2008 00:00
GÖZLEM
Demagoji, genellikle kendini haklı çıkarmak ya da konuyu değiştirmek için yapılan laf kalabalığı, kafa karıştırmaya yönelik hitabet biçimi olarak tanımlanıyor
Demagoji, genellikle kendini haklı çıkarmak ya da konuyu değiştirmek için yapılan laf kalabalığı, kafa karıştırmaya yönelik hitabet biçimi olarak tanımlanıyor. Halkın kafasını karıştırmak amacıyla, gerçek dışı sözler söyleyip, onları kazanmaya çalışma yönündeki bütün açıklamaları bu kategoride değerlendirmek mümkün.
Egemen siyasi yapının aktörleri açısından baktığımızda, Türkiyenin tam bir demagoji cenneti olduğu söylenebilir. Yakın siyasi tarihe baktığımızda çok sayıda demagoji ustasıyla karşılaşmak mümkün. Ancak içlerinden bir tanesi, öncekilerini geride bırakacak bir performans ile şimdiden tarihe geçti. Başbakanın, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı sürekli kızgınlık halinde yaptığı konuşmalar, demagojinin öfke yüklü halini ifade ediyor. Öfke bir hitabet sanatı değil ama, demagoji eski yunandan bu yana bir hitabet sanatı olarak kabul ediliyor.
Başbakanın özellikle sendikaların ve diğer emek örgütlerinin başta SSGSS olmak üzere pek çok konuda yaptığı itirazlar karşısında çoğunlukla sinirli bir ruh hali içine girmesi, görüldüğü ya da sanıldığı gibi bir güç gösterisi değil, ciddi bir zayıflık göstergesiydi aslında. Bugünden geriye doğru baktığımızda başbakan, herhangi bir konuda, söyleyecek doğru dürüst bir lafı kalmadığı zamanlarda ses tonunu yükseltiyor ve üste çıkmak için her türlü aşağılamayı yapıyor. Kendi söylediklerini mutlak doğru sayarken, kendisi dışındaki herkesi ve her kesimi karşısına almaktan çekinmiyor. Kimi zaman karşısındakileri küçük ve değersiz göstermeye çalışırken, kimi zaman onları yalan söylemekle bile suçlayabiliyor.
Demagoji açısından benzer bir değerlendirmeyi Çalışma Bakanı Faruk Çelik için de yapmak mümkün. Çalışma bakanının, işçilerin çalışma koşulları ve sendikaları ilgilendiren konularda yaptığı bütün açıklama ve yorumlar tam bir demagoji örneği. Çelikin tersanelerde peş peşe yaşanan iş cinayetlerinden, patronların işçiler üzerindeki baskıları ve sendikasızlaştırma uygulamalarına, son olarak SSGSS kadar söylediği çok şey var ama ortada olumlu anlamda somut gelişme yok.
Gerek Başbakanın, gerekse Çalışma Bakanının toplumu yanlış bilgilendirme, sendikaları ve diğer emek örgütlerini yaşananlardan dolayı sorumlu gösterme çabasının temelinde, bilgilerin çarpıtılarak verilmesi kadar, ortaya çıkacak sorunların yaratacağı siyasal sorumluluktan kurtulma çabası var. Bu şekilde amaçlanan sadece halkın kafasını yalan yanlış bilgiler ve rakamlarla karıştırmak değil, aynı zamanda onları kandırarak, yapılanların kaçınılmaz ve doğru olduğunu göstermek. Ancak söz konusu demagoji ustaları ne kadar etkileyici konuşurlarsa konuşsunlar, söylediklerinin içeriğine bakıldığında sürekli aynı şeyleri tekrarladıkları, ülkede yaşanan tüm sorunlarda çözümü değil, çözümsüzlüğü istedikleri anlaşılıyor.
Tüm ülkenin geleceğini ipotek altına alan politikalar hayata geçirilirken, sağlık hakkını tamamen piyasaya açan ve sosyal güvenlik sistemini fiilen işlemez hale getirecek olan düzenlemeler TBMMden geçme aşamasında iken, Türk-İşten gelen demagoji yüklü açıklamalar başka bir tutumun göstergesi. Emek Platformu içinde yer almalarına karşın, kurulduklarından bu yana hükümetlerle sürekli diyalog içinde olunması gerektiğini savunan kimi konfederasyonların 1 Nisanda ülke çapında gerçekleştirilen eylemlere yönelik tutumunun geçiştirilmeden sorgulanması Emek Platformunun geleceği açısından önemli. SSGSS yasası Mecliste görüşülürken böylesine farklı tutumların ortaya çıkmış olması, sendikal bürokrasinin geleneksel reflekslerini hâlâ koruduğunu gösteriyor.
Yaşanan son eylemlilikler sonrasında emekçiler, gerek hükümetin, gerekse sendikal bürokrasinin kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramayan açıklamalarına itibar etmeyen bir tutum sergiledikleri sürece, bu odaklardan bağımsız olarak hareket etmeleri kolaylaşacak. Emek hareketinin yerellerden başlayarak yeniden örgütlenmesi ve güçlendirilmesi sağlandığında ise, hem sendikal bürokrasinin etkisi kırılacak, hem de hükümetin saldırıları hayata geçirmesi o kadar kolay olmayacak.
Erkan Aydoğanoğlu