08 Nisan 2008 00:00

Kuralsızlık yuvaları: Dokuma atölyeleri

Uşak Çukurtarla Sanayi Bölgesi’nde kurulu dokuma atölyeleri, ortaçağ görünümünü aratmayan ve 1800’lerin vahşetini yansıtan manzaralarla dolu.

Paylaş

Uşak Çukurtarla Sanayi Bölgesi’nde kurulu dokuma atölyeleri, ortaçağ görünümünü aratmayan ve 1800’lerin vahşetini yansıtan manzaralarla dolu. Öyle ki 250-300 atölyenin istisnalar hariç hemen hemen tamamına yakınında insanlık dışı koşullar mevcut. İnsanın kulaklarını sağır edecek dokuma makinelerinin gürültüleri arasında çalışan işçiler, sağlıksız koşullarda üretim yapıyorlar. Emekli olmuş işçilerin çalışmasının revaçta olduğu bu sektörde hiçbirinin sosyal güvencesi yok. Metre başı ücretimin hakim olduğu bu atölyelerde en ‘baba’ işçi 440 YTL alabilmekte. Toplam bin işçinin çalıştığı bu sanayi bölgesinde bir iki küçük çay ocağının dışında işçilerin gazete okuyacağı, TV izleyeceği, günlük sohbetlerini yapabileceği bir ortam yok. İşçiler ancak 12-15 saat çalıştıktan sonra evlerine gittiklerinde ancak banyo ya da duş imkanı bulabiliyorlar. İşçi sağlığı, iş güvenliğinden bahsetmek mümkün değil. Tülbent ve yazma üretilen bu atölyelerde çıkan kumaş ve iplik tozları, kimyasal boyalar, işitme kayıplarına yol açabilecek ağır makine gürültülerinden ve sürekli ayakta çalışılmasından dolayı bel fıtığı, tüberküloz, cilt kanseri gibi hastalıklar türetiyor. İş güvencesi, patronun iki dudağı arasında.
Tuvalet bile bize çok görülüyor
Dokuma atölyelerinin aşağı yukarı yüzde yetmişinde tuvalet ve banyo bulunmuyor. Yaz aylarında havaların ısınmasıyla yayılan ağır idrar kokusu insanların genzini tahrip edecek noktaya ulaşıyor.
Bu durumu işçilerden Mustafa Çanakçı şöyle özetliyor: “En büyük atölyede ancak 50-60 işçi çalışabilir. Hiçbirinin sigortası yok. Tuvalet ve banyolarımız mikrop yuvası. Günde 12 ile 15 saat çalışıyoruz. Zaman zaman kulaklık ve pamuk tampon kullanmamıza rağmen kulaklarımızda ağır işitme kayıpları oluyor. İşçilerin hiçbiri örgütlü değil, yani sendika yok.”
Pazar günleri dahil haftanın her günü çalıştıklarını söyleyen Sadettin Yılmaz ise asgari ücretin altında ücret aldıklarını belirtti.
Ezel Gültekin adlı işçi de şunları söyledi: “Emekli olmuş, yaşı ilerlemiş işçiler tercih ediliyor. 12 ay boyunca günde 15 saat çalışıyoruz. Aldığımız ücret asgari ücretin altında. Pazar dahil haftalık ücretimiz 110 YTL. Sigortamız bir yılda ancak 5 ay yatıyor. Tuvalet ve banyo koşullarımız insanlık dışı olduğu için bulaşıcı hastalılarla boğuşuyoruz.”
Birol Çelebi de çalışma koşullarını şöyle özetliyor: “Bir kez bizim sektörde iş ve sosyal güvence yok. İşçi sağlığı açısından koruyucu tedbirler yok. Bütün işçiler kaderine terk edilmiş durumda. Denetim yok, hak yok, hukuk yok, işçilerin örgütlenebileceği bir imkan ve olanak da bugüne kadar yaratılmadığı için bize reva görülenlere kısacası boyun eğiyoruz. İşsizlik insanları bu duruma itiyor. Her işçi insanca geçinebilecek koşullara sahip olsa, emekli olduktan sonra gelip bu vahşi sömürünün girdabında kendisini acımasızca sömürtmez.” (Uşak/EVRENSEL)
Ali Osman Avcı
ÖNCEKİ HABER

‘Alevileri rahat bırakmıyorlar’

SONRAKİ HABER

İnşaat sektörü mü köle pazarı mı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...