09 Nisan 2008 00:00
Fotoğraflardan tarihin kayıp dini; Êzîdîler
Ey Tanrım, Şêşims1 ve Şeyh Adi,Ey Tawusi MelekSultan Êzîdin devrine inancım vardırBaşım Êzîdî dininin rehini olsunKoyunu ve ağılıyım ÊzîdinTanrım sen bizi baştan et, imandan etme
Ey Tanrım, Şêşims1 ve Şeyh Adi,
Ey Tawusi Melek
Sultan Êzîdin devrine inancım vardır
Başım Êzîdî dininin rehini olsun
Koyunu ve ağılıyım Êzîdin
Tanrım sen bizi baştan et, imandan etme
Êzîdîler ilk kez hangi coğrafyada güneşe dönüp de bu duayı okudular? Kimdir Êzîdîler? Êzîdin anlamı nedir? Müslümanlıktan mı kopup geldiler, yoksa Zerdüştilikten mi? Peki ya Yezidiler? Bu soruların yanıtlarını belki buradan vermek mümkün değil. Ancak şu sıralar Diyarbakırda sergilenen Êzîdî konulu fotoğraf sergisi, bu sorulara hem sosyal belgesel yönden hem de kültürel psikolojik yönden Êzîdîleri içerden anlatıyor. Diyarbakır Sanat Merkezinde açılışı yapılan ve Diyarbakırlı fotoğraf sanatçısı Hüsamettin Bahçe tarafından hazırlanan çalışmalar, bin yılları bulan Êzîdî kültürünü, inanç dünyasını ve yaşamını fotoğraf dilinden yeniden gözler önüne seriyor. Sergiye konu olan fotoğraflar 2005-2006 yılları arasında Kuzey Irakta Êzîdî toplumunun yoğun olarak yaşadığı Laleş ve Şengal bölgesinde çekildi. Uzun yıllardır iç içe yaşayan, coğrafi ve kültürel olarak yakın komşu olan Ortadoğu halkları açısından önemli bir belge oluşturan fotoğraf kareleri, diller, kimlikler, inançlar ve kültürler arasındaki iletişimin bir örneğini oluşturmanın yanı sıra çoğu zaman aşağılanmaya varan ürkütücü ön yargıların doruk noktasında eleştirisi olarak da karşımıza çıkıyor. Sahici bir merak duygusunun yokluğu, birbirine teğet geçen hayatların bu bilinmezlik içinde sürüp gitmesinin nedenlerini hatırlatan bu çalışmalar, Êzidi toplumunun Laleş ve Şengaldeki dini ve sosyal hayatını ele alıyor. Bahçenin, çektiği karelerde, fotoğraf estetiğinin yanında kültürel ve sosyal dokunun, duygusal ve psikolojik boyutunu öne çıkardığı görülüyor.
Êzîdî inanışı
Tanrı, kendini yaratan, kendini oluşturan, kendini var edendir. Bu bilginin yanında Êzîdî sözcüğünün nasıl ortaya çıktığı ve dilde kullanıma girdiği üzerine çeşitli iddialar olduğunu hatırlatmakta fayda var. Örneğin bunlardan birinde, Emevi Hanedanı Muaviyenin oğlu Yezid bin Muaviyenin Êzîdîlerle olan ilişkisi gösterilir; bir başkasında ise Zerdüştün İranda kurduğu Yezd kenti ve Êzîdîliğin ilk bu kentte yayılmış olmasıdır. Êzîdî topluluğu kendini Ezdai, Êzîdî, Ezda diye adlandırır. Ezda, yaratılan, var edilen anlamına gelir. Bu adlandırmanın temelinde Êzîdî inancının yaradılış mitosu yatar. Êzîdî adıyla bu topluluk, kökenini ilk yaratılmış olana dayandırmaktadır. Yezidi adı, Êzîdî olmayanlarca Êzidiler için kullanılır ki, Halife Yezidle ilgili negatif çağrışımlarla dolu bir adlandırmadır. Êzidiler kendilerinin Yezidi olarak adlandırılmasını ise bir hakaret olarak algılarlar. Kürtçe konuşan ama gerek gelenek, gerek inanç sistemi olarak Müslüman Kürtlerden ayrılan Êzîdî Kürtlerinin inanç sisteminin dayanakları dünyanın yaradılışı sıralamasında insanların, meleklerin, yarı insan/meleklerin dünyadaki öncelikleri üzerine kurulmuştur.
Êzîdî tanrı algısı
Êzîdîlik doğadaki çok sayıda varlığı, Tanrıyı ve Tanrının yardımcısı, meleklerin başı Tawusi Meleki kutsallaştıran bir dindir. Êzîdîlerin Tanrı inancı taşımaz olarak değerlendirilmelerinin bir sebebi meleklerin farklı adlandırılmış ve kutsallaştırılmış olmasıdır. Kitaplı dinlerde adı geçen melekler, Êzîdî inancında, Şeyh Adinin yanına gelen ilk müritleriyle/akrabalarıyla eş tutulur.
Êzîdî dini kastlarını oluşturan ve dini ibadetlerini şekillendiren bu melekler (Şeyh Hasan, Şeyh Ebubekir, Şeyh Şemsettin, Şeyh Fahrettin, Melek Sıcaddin, Amadin ve Nasreddin) cemaat tarafından yarı insan/melek olarak tanımlanır ve Xudan diye adlandırılan bu melekler tüm ibadetlerde kutsanırlar. Diğer tek tanrılı dinlerden farklı olarak meleklere verilen bu önem Êzîdîlerin şeytana tapanlar olarak tanınmalarına yol açmıştır. Kitaplı dinlerdeki biçimiyle adlandırılan ve tanımlanan Tanrı, Êzîdî dininde de yer alır: Yeri göğü, tüm varlıkları yaratan Odur; Tawusi Meleki de yaratan Odur. 12. yüzyılda Şeyh Adi bin Musafir ve öğrencileri tarafından Hakkari dağlarında şekillenen ve Sincana (Irak/Musul) kadar taşınan bu öğretiye Hıristiyanlıktan, Zerdüştilikten ve özellikle heterodoks İslamdan kimi öğeler eklemlenmiştir: İsaya gösterilen saygıdan ve Laleşte bulunan çok eski bir kilise harabesinden dolayı Hıristiyanlıktan etkilendiği iddia edilir. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Ali Rıza Kılınç