09 Nisan 2008 00:00

Sayacılar kan ağlıyor

İstanbul İkitelli’de bulunan Aymakoop Ayakkabıcılar Sanayi Sitesi’nde binlerce sayacı çalışıyor.

Paylaş

İstanbul İkitelli’de bulunan Aymakoop Ayakkabıcılar Sanayi Sitesi’nde binlerce sayacı çalışıyor. Çoğunluğu 3-4 kişilik atölyelerde, günde 14-15 saat, kanserojen etkisi bilinen yapıştırıcı maddelerin içinde...
Parça başı ücretlerle çalışan sayacıların ne sigortaları var ne de her hangi bir güvenceleri. 10-11 yaşlarında çırak olarak başladıkları mesleklerini yıllarca yaparak usta olan ve kendi atölyelerini açan sayacılar, büyük fabrika sahiplerinin iki dudağının arasından çıkacak fiyatlara mahkum bir şekilde faaliyet yürütüyor.
Sayacılığın anlamı ayakkabı üretiminde kullanılan derilerin dikiş ve yapıştırıcılarla birleştirilmesi. Ancak burada “Sayacılık nedir?” sorusuna yanıt hep şu oluyor: “Ayakkabı üretiminin en zor, en zahmetli yanı.” Fabrikalarda seri üretimin gelişmesiyle birlikte bir çok aşaması bilgisayarlı makinelerle yapılan ayakkabı üretiminde el tezgahında yapılan tek kısım sayacılık. Çünkü sayacılığın makinesi yok. Bütün sayacılar, ayakkabı üretimi sürdükçe sayacılığın da var olacağı görüşünde. Ayakkabı üretiminde bu kadar önemli bir aşamanın temeli olmaları ve günde 13-14 saat çalışmalarına rağmen geçinemiyorlar. Bunun nedeni ise fabrika patronlarına karşı birlikte hareket edememeleri. İşlerinin en kötü yanının sigortasızlık ve düşük ücret olduğunu anlatan sayacıların tümü fiyatların fabrikaların sahipleri tarafından belirlenmesinden şikayetçi.
Gedikpaşa aranır oldu!
Sitede bulunan atölyelerinde görüştüğümüz 16 yıllık sayacı 31 yaşındaki Mustafa Yusuf Ocaktan, çocukluk yıllarında başladığı mesleğin aslında en kötü günlerini yaşadıklarını belirtiyor. 90’lı yıllarda Gedikpaşa’da çalışırken kazançlarının iyi olduğunu söyleyen Ocaktan, “Günde 14-15 saat çalışıyorduk. Çok çalışma karşılığında para kazanıyorduk ama durumumuz yine de bundan iyiydi. Şimdi de bu kadar çalışıyoruz ama o zaman kazandığımız parayı alamıyoruz” diyor. En büyük sorunlarının sigorta primlerini yatıramamak ve aldıkları işlerin fiyatında söz sahibi olamamak olduğunu kaydeden Ocaktan, elindeki işi göstererek “Bu sayanın çiftine 3.5 lira veriyorlar. Patronlarının verdiği fiyata karışamıyorsun. Ben bu fiyata yapmam diye karşı çıktığında ise ‘İster yap ister yapma’ diyor. Nasıl olsa yapacak sayacı buluyor. O zaman da sen aç kalıyorsun” diye konuşuyor.
Bir gün sigorta yok
“Aslında ayakkabı üretiminin en önemli, en zahmetli tarafı sayacılık. Yeni geliştirilen bilgisayarlı makinelerle ayakkabıcılığın bütün aşamalarına çare buldular. Bir tek sayacılığa çare bulamadılar. Yani bir ayakkabının üretilebilmesi için sayacının tezgahından geçmesi şart” diyen 39 yaşındaki Tuncay Aylen ise eşi ve bir sayacı arkadaşıyla birlikte çalışıyor. Elektrik, su ve kira masraflarını bölüşmek için atölyelerini başka bir sayacı aileyle paylaşan Aylen günlük yaşadıklarını, haftayı zor geçirdiklerini belirtiyor. 27 yıldır sayacılık yaptığını ve bir günlük bile sigortasının olmadığını kaydeden Aylen, “Hiçbir birikimimiz de yok. Aslında en büyük endişemiz bu. Bu işi yapabildiğimiz sürece bir şekilde geçiniriz. Ama belli bir yaştan sonra çalışamayacağız. O zaman ne yapağımızı kara kara düşünüyoruz” diyor. Yaptıkları en kötü ayakkabının 60-70 liraya satıldığını ifade eden Aylen, fakat en önemli yerini yapan, zahmetini çeken sayacıların çift başına 3-4 lira aldığını, asıl parayı saya fiyatlarını da belirleyen fabrika sahiplerinin kazandığına dikkat çekiyor. Bunun nedeninin de sayacıların birlikte hareket etmemesinden kaynaklandığını belirten Aylen, “İş sana geldiğinde fiyata itiraz edersen dikmezsen dikme” diyerek işi geri götürüyor. Başka sayacıya veriyor. Arkadaşlarımız da gece yarılarına kadar çalışarak, atölyede yatıp sabah erkenden işe başlayarak para kazanmaya çalışıyor. Bu da diğer sayacıların fiyatlara itiraz etmesini engelliyor”diyor.
İtiraz edemiyoruz
12 yaşından beri sayacılık yapan Muhammet İzki ise atölyesinde oğlu ile birlikte çalışıyor. Sayacıların en büyük sorunlarından birinin ithal ayakkabılar olduğunu belirtiyor. AKP döneminde ithalatın aşırı derecede arttığına dikkat çeken İzki, “Bu da fabrikaların sayalara düşük fiyat vermesine itiraz etmemezi zorlaştırıyor. Fabrika sahibi aynı fiyata yapacak başkalarını da bulacağı için itiraz etmemiz imkansızlaşıyor” diyor.
Sayacılığın kendisini en çok zorlayan yanının işin sürekli olmaması olduğunu söyleyen İzki, “Senenin 12 ayı çalışmak mümkün değil. Örneğin bu yıl Kurban bayramından sonra 2 ay hiç iş olmadı. Alacağımız para da ayakkabının yapısına, derisine göre değişiyor. Kazandığımız para dükkanın kirası, elektriği, suyu, evin masrafını ancak karşılıyor. Senede iki ay da çalışamadın mı borca giriyorsun” diye konuşuyor.
Fabrikalar kanımızı emiyor
31 yıldır sayacılık yapan İsmail Taysı ise mesleğe ilk başladığında günde 15-16 saat çalışmalarına rağmen iyi para kazandıklarını belirtiyor. “Şimdi de 15-16 saat çalışıyoruz fakat kazandığımızla geçinemiyoruz. 1997’den sonra para kazanma olayı bitti. Küçük esnafı bitirdiler. Fabrikalar da bize sülük gibi yapıştı, kanımızı emiyor. O zaman 6 ayda bir zam alırdık ve bu zamları sayacı kendisi belirlerdi” diye konuşan Taysı, fabrika sahiplerinin hep büyüdüğünü kendilerinin ise sürekli geriye gittiğini söylüyor. Üç çocuğundan birinin engelli olduğunu belirten aysı, “Bir oğlum çalışıyor. Onun kazandığı parayla benimkini birleştirip ancak geçiniyoruz. Benim aslında emeklilik yaşım da geldi fakat bir gün bile sigortam yok. Elimizin tuttuğu yere kadar çalışacağız daha sonrası ise meçhul” diyor. Sayacıların kayıt dışı çalıştığını söyleyen Taysı, “Büyük fabrikayla aynı vergiyi ödememizi istiyorlar. Bizim bir yılda zor kazandığımız parayı fabrika sahibi bir günde kazanıyor. Benim onunla aynı vergiyi vermem adalet mi. Daha adil bir vergi sistemi getirseler. Biz de vergi veririz. Dolayısıyla sigortalarımızı yatırmamız mümkün olur “ diye konuşuyor. (İstanbul/EVRENSEL)

Kazanç belli değil

Vedat Özden 14 yaşında. Bütün sayacılar gibi çok küçük yaşlarda okumak yerine çalışmaya başlamış. İlk başlarda okuldan sonra çalışarak ailesine destek olmaya çalışan Vedat, babası hastalanınca okulu bırakıp tam gün çalışmak zorunda kalmış. “En azından orta okulu bitirmek isterdim” diyen Vedat, sayacılık yapmak istemediğini, 18 yaşına geldikten sonra sigortalı bir işte çalışmak istediğini söylüyor. “Buradan ne kadar kazanacağımız hiç belli olmuyor. İş olunca haftada 100-150 lira alıyorum. Ben bu işi hiç sevmiyorum. Bu işin hiçbir geleceği yok” diyen Vedat, sayacılığın en büyük sıkıntısının sigortasızlık olduğunu söylüyor.
Ozan Sürücü
ÖNCEKİ HABER

Lastik-İş Şube Başkanı Öztürk: Herkes bir adım ileri gitmeli

SONRAKİ HABER

Irak’ta ABD karşıtı gösteri ertelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...